28 Ocak 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

28 Ocak 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

RADYO Ankara Dini hasbıhal Eğer geçen haftanın sonunda, per- şembe akşamı Türkiye Cumhuri- yeti Devletinin Ankara radyosunda saat 19,45 de yayınlanan dini konuş- mayı kaçırdırazsa bütün hayatınızca yansanız yeridir. Gerçi aynı neviden konuşmaları her zaman dinleyebilir- siniz, zira eksik olmasın Diyanet İş- leri Başkanlıgı radyo — dinleyicileri- nin dini tenevvürü hususunda son de- rece dikkatlidir. Dıyanet İşleri Baş- kanlığına bin tane kusur bilirisi- niz; bir kusur bulamazsınız: dini ko- nuşma saatlerini boş geçirmek! Ama gene de geçen perşembe günkü musa- habeyi kaçırmamanız lâzımdı. Diya- net İşlerinin hatibi vatandaşların dev- lete karşı olan vazifelerinden bahse- diyor ve Peygamber efendimize atfen öğütler veriyordu. Devlet! Bu, bütün mevzuların belki de en dunyevısıdır Ancak Hazreti Muhammed bir dinle beraber bir de devlet kurduğundan se- mavi mevzuların yanında — dünyevi mevzulara da yer vermişti, verme- mezlik edemezdi: Fakat o devleti han- gi asırda kurmuştu? VIL. asır kiye Cumhuriyeti Devletinin Ankara radyosu ise, neşriyatı hangi asırda yapıyordu? sırda. Diyanet İş- leri Başkanlığımız muazzam bir ek- seriyeti müslüman olan — milletimize geçen hafta perşembe — akşamı saat 19.45'de devlete karşı olan vazıfelerı- nin Hazreti med devrinde A- rap yarımadasında yaşıyan kımsele- rin o zamanki devlete karşı olan va- zifelerinin eşi olduğunu söyledi. İnsa- nın küçük dilini yutmaması imkân- sızdı. Politikayı nasıl tarif edebilirsiniz? Bu. vatandaşın devlet işlerine müda- Diyanet sözcüsü Kemal Edip Dinin politik sesi 22 halesi değil de nedir? Ona dini sok- mak ise acaba dini politikaya karış- ırmak, daha doğrusu dini politikaya âlet etmekten başka mana mı taşır? Evet, perşembe akşamki konuşmayı hakikaten dinlemeli ve birer müslü- man olarak devlete karşı olan vazife- lerimizin neler olduğunu öğrenmeliy- diniz. Bu vazifeleri tek cümleyle ifa- de etmek kabildir. Hatıp dıyordıı ki devlet idaresini tenkid etmeyin, fe- na da idare edilseniz susunıız, günah- kârlara kapılıp itiraz sesleri yükselt- meyiniz, zira bu müslümanlığa yakış- az.! Tavsiye bu olunca, o dini konuş- manın devletin radyosunda niçin yer bulduğunu anlamak insana hiç de zor gelmiyordu. Din ve devlet Konuşma — bir tek gaye taşıyordu: Müslümanlıkta devlet idaresini tenkidin caiz olmadığım — kulaklara sokmak. Hatip bazı hadisler de oku- du. Vatandaş büyüklerine, kendisini idare edenlere karşı son derece mu- Bütçe — Komisyonunda, Basın-Ya- yın bütçesi müzakere ediliyordu. Muhalefetin radyo baklandaki şid- detli tenkidleri arasında bir D.P. mılletvekılı de kalkıp radyolarımız- da Türk musikisine ayrılan zama- nın artırılmasını istedi. Bu milletve- kiline göre Türk musikisine lâyık olduğu alâka gösterilmiyordu, ge- lişmesine engel olunuyordu. Vakit kaybetmeden bir Türk — Musikisi Konservatuarı kurulmalıydı. Hatibin Türk musıkısı tabiri ile şimdiye kadar gelişme yolları yanlış bir istikamette arandığı için asır- larca geride kalan dar kalıplı, mah- ark musikisini kas- dettlgı anlaşılmıştı. Kendi milli bün- yemizden doğan halk musikisi ya- nında kürdili hicazkarlı, acem aşi- ranlı bir fasıl bolluğu ile şark musi- kisini anlayanların bile dinlemeğe tahammül edemediği bir yığın piya- sa şarkısı... İşte devlet radyoların- dan ıstenen bu idi. adyo dinleyicilerinin çoğu bu musıkıyı yıllardan beri dinleye ye benimsemişti. Milli bunyemıze has bir musiki olduğu için değil, sırf alışkanlıkla ondan zevk almaya bile başlamıştı. Şarklı kalıplara dayana- rak bestelenmiş bu şarkılarla, beste ve güfte itibarı ile bıç bir sanat de- ğeri taşımayan piyasa musikisine sırf halkın çoğu bundan hoşlanıyor diye Türk musikisi adı vermek doğ- ru değildi. Zira saf ve hakiki Türk musikisini ancak folklor müziğinde, halk turkulerınde, oyun havalarında bul ak mümkündü. Bu yavelerde il.. Mıllı musiki Her memleketin bir milli musikisi olduğunu da unutmamak lâzım- ti olmalıydı. Bazı münafıklar - insan Zafer gazetesini okur gibi oluyordu müslümanları ifsat etmeye çalışırlar, devleti tenkid etme yoluna saptırır- lardı. Onlar müfsitlerdi. Sakın onlara kanmamak gerekirdi. Yoksa cehenne- me gidildiğinin resmiydi. Hatip, de- vam eden idarenin fena olabileceği ih- timalini bilhassa belirtiyor, peygam ber efendimizin o takdirde dahi ıtaa- ti şart koştuğunu mütemadiyen tek- rarlıyordu. Doğrusu istenilirse bun- a hal ardı. İdarenin fena 0- labıleceğını soylemelıydı ki Demok- rat iktidara faydalı olabilsin Hatibe göre Hazreti Muhammed kendisinden sonra devletin kötü elle- re düşebileceğini, fakat hakiki müs- lümanların gene tenkitten uzak kal- maları gerektiğini bildirmişti. Bu emre XX. asırda uyulduğu takdirde demokrasi, seçmenlerin mütemadiyen iktidardaki partiye rey vermeleri ma nasına gelecekti ki konuşmanın bu- nu telkin için hazırlandığı böylece da- ha iyi ortaya çıkıyordu. Dünyaya ni- zamı veren Allahtı. Hatip bir aza öy- le demeye getirdi ki sanki — devletin idaresini tenkit etmek Allanın dün- yaya verdiği nizamı tenkit etmektir. Büyüklerimiz her şeyi bizden çok da- TÜRK dır. Norveç'ten, Finlandiya'dan 1- talyaya, Ispanyaya, Cenubi Ameri- ka'ya kadar zengin mahalli musiki kaynakları bulmak her yerde müm- kündür. Ancak Batı âlemi çok ses- li muzıge yüzyıllarca evvel kulak vermiş, beynelmilel sanat cereyan- larına ve gelişmelerine sırtını dön- memiş; musiki sahasında da mede- niyetin adımlarına ayak uydurabi- len bir gelişmeye ulaşmıştır. Sanat dallarının malzemelerini daha zi- yade aynaklardan — aldıkları inkâr edılemez Lâkin bunları şe- killendiren esaslar daha geniş bir sahadan gelmektedir. Diğer sanat dallan gibi musikinin değerini ve- ya lüzumunu da milli veya coğrafi hudutlarda değıl beşeri esaslarda, sanın mânevi varlığında aramak dogr olur. Sanatsever onu sadece kulağına ses gelsin diye değil, has duyduğu için, ihtiyaç hissettiği için, hattâ kendisini dinlendirdiği veya düşündürdüğü için dinler. Nitekim çok sesli musiki de yüzyıllarca ev- vel bunu karşılıyacak duruma gel- miştir. Gene de her gün gelişmekte, âepyeni imkânlara sahip olmakta- ır. "Milf musikimiz ölüme mahküm edılıyor dıyenlerın bunun sebeple- rini armoniden mahrum şark mu- sikisi tesirlerine saplanıp kalmamız- da aramaları lâzımdır. Böyle bir en- dişe sadece milli musikimizin geli- şemediğini düşünmekten ileri geli- yorsa Batı dünyasının çok sesli mu- sikisine şimdikinden — daha fazla kulak vermek luzıımnnıı kabul et- mek icap edecekt Tabiatiyle, bunu temin edebil- mek için de her şeyden önce, halkı- mızın çok sesli musikiye alışmasını AKİS, 28 OCAK 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: