DÜNYADA OLUP BİTENLER. şubatta Hindistan'ın Banglore şeh- rinde toplanacak Asya ve Uzak Doğu Ekonomik Komisyonunun toplantı- sında bulunmak üzere yola çıkmış ve bu fırsattan faydalanarak Orta Do- ğu devletlerini de şöyle bir ziyaret etmek istemişti. Kahirede soyledıkle- rine göre de, kendısı ne Orta Doğu meseleleri ile ılgılı bir teklif getır- mişti, ne de bu meseleler üzerin görüşmeler yapacaktı Hammarskiold'ün bu sözlerini ih- tiyatla karşılamamak çok zordu. A- rap — İsrail anlaşmazlığının gecen yıl içinde geçirdiği had safha sırasında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri- nin aracılığından soz edılmış ve Ham- marskjold'ün Doğu devletleri başşehirlerine bırer ziyaret yapması daha o zamanlarda kararlaştırılmış- tı. Bu bakımdan, Genel Sekreterin gerek İstanbul'da, gerek Kahire'de söylediği sözlerin gerçeklere uygunlu- ğu oldukça şüphe götürebilirdi. Ham- marskjold Orta Doğu Devletleri baş- şehirlerinde önemli temaslarda bu- unmak Üzere dünyanın bu nazik böl- gesine gelmiş bulunuyordu. Dünyanın en nazik bölgesi Orta Doğu'nun gecen yıl içinde dün- ya siyasetinin ağırlık merkezini teşkil etmiş olduğu okuyucularımızın malümudur. 1955 ortalarına doğru tekrar alevlenmek istidadını gösteren Arap-İsrail anlaşmazlığı, Yunan ta- raftarlarının ölçüsüz ve aşırı hare- ketleri sonunda birden patlak veren Kibrisin Yunanistana ilhakı mesele- si ve nihayet, Hasların dikkatini Or- ta Doğu üzerine çekmekte gecikme- yen eksik ve bozuk idareli Bağdat Paktı, bu bölgeyi geçen sene içinde, bütün dünya siyasetinin ağırlık mer- kezi yapmış bulunuyorlardı. Elbette ki Birleşmiş Milletler teşkilâtının Ge- nel Sekreteri, Orta Doğu Devletleri- nin merkezlerine yapmakta olduğu bir seyahat sırasında, bu meseleleri bahis konusu yapmazlık edemezdi. Hammarskjold'ün, Ankarada bu- lunduğu sıralarda, Türk Devlet a- damlariyle Kıbrıs meselesini görüş- müş olması tabııydı Çünkü Kıbrıs çıkmazı denilen sacayağının ilk iki ayagı Ingıltere ve Yunanıstan ise, ü- çüncü ayağı da Türkiye idi. Türkiye Londra konferansı sırasında yet kuvvetli tarihi ve hukuki delillere dayanarak, adanın İngiltere hakimi- yeti altından çıkması halinde, kendi- ne iade edilmesini istemiş, ancak bu görüşünü kabul ettirmeye muvaffak olamamıştı, Adadaki Yunan çoğunlu- ğu bu konferans sırasında olduğu ka- dar konferanstan önce ve sonra da dunya efkarının nazarında, Türkiye- nin tarihi ve hukuki delıllerınden da- ha ağır basmıştı. Dünya efkarının takındıgı tavır karşısında adanı İn- giltere'nin elinde kalması, onun elin- den çıktığı takdirde de Türkiye'ye iadesi çok güç olacaktı. ingiltere şu günlerde adanın ken- di elinden çıkmasına rıza gösterir bir 20 Dag Hammarskjold Siyasette 'H' modası tavır takınmıştır. Bazı askeri üsleri elinde tutmak şartiyle Kıbrısta bir plebisit yapılmasına rıza gosterebıle- ceğını ıhsas ediyordu. Türkiye ise es- ki görüşünden ayrılmamıştı. Adanın el degıştırmesı halinde Türkiyeye i- ade edilmesi hususunda israr ediyor- u. Zıt Yunan ve Türk tezleri her- hangi bir şekilde telıf edilemedikle- ri takdirde Orta Doğudaki Kıbrıs hu- zursuzluğu devam edıp gıdecektı An- karayı ziyareti sırasında .Hammarsk- jold'ün bu iki zıt tezi telif etmek im- kânlarına dair görüşmelerde bulun- madığını ileri sürmek oldukça güç- tür. Hammarskijold nasıl Ankara'yı ziyaret ettiği sıralarda Kıbrıs anlaş- mazlığına bir son vermek imkânları- nı aramışsa, Kahire'yi ziyaret ettiği sıralarda da Arap-İsrail — ihtilâfına sulhçü bir hal tarzı bulmak için ze- mini yoklamıştır. Esasen Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin asıl ga- yesinin bu olduğunu ileri sürmek de pek yanlış olmaz. Hammarskjiold, Mısır'da yapacağı görüşmeler_sırasın— da, hiç şüphesiz, Araplar ile İsrail a- rasında mevcut bulunan sınırlar ve Filistin mültecileri — anlaşmazlıkları konusunu ele alacak ve bu anlaşmaz- lıkların Birleşmiş Milletler aracılıgı ile müsbet bir hal tarzına bağla baglanamayacagını ogrenmey çalışa- caktır. e Hammarskjold'ün, Mısır ıdarecılerınden Bagdat Paktı karşı- sındaki Arap tutumu ve Demirperde gerisi Devletlerle imzalanan ticaret anlaşmaları hakkında izahat isteye- ceğine de muhakkak nazariyle ba- kılmalıdır. Mısır ıdarecılerının Bağdat Pak- tı karşısında larım akla uy- gun bir şekilde ızah etmeleri olduk- ça güç olacaktır. Miısır her türlü paktların aleyhinde bulunabilir. Fa- kat son günlerde giriştiği bazı hare- ketler bu konudaki Mısır görüşünün samimi olmadığım — göstermektedir. Bu hareketlerden biri, bizzat Mısır'ın a Arap Devletleri arasında bir sa- vunma paktı kurmaya çalışmış olma- sıdır. Mısır'ın kendi aleyhindeki ikin- ci hareketi ise, son günlerde Bağdat Paktına katılmayı düşünen Ürdün'ün iç islerine yaptığı müdahaledirİngil- tere'nin bu Devleti Bağdat Paktına çekmek için sarfettiği devamlı gay- retlere mütenazır olarak Mısır da Ürdün üzerinde aksi istikamette bir baskı' icra etmiş bulunuyor. Bu bas- kılar semeresini vermiş ve Pakt a- leyhtarı Ürdünlülerin yaptığı bir ta- kım gösteriler sonunda bu küçük A- rap Devletinin Bağdat Paktına katıl- ması şimdilik bahis konusu olmaktan çıkmıştır Demirperde gerisi Devletlerle im- zalanan iktisadi ve ticari anlaşmalara gelince, Mısır idarecileri, bu konular- da Hammarskjold'a belki Bağdat Pak- tı konusunda verdıklerınden daha ik- na edici izahlar verebilirler. Dünya pazarlarında — Amerikan pamuğu ile rekabet edemiyen Mısır pamuğunun Batılılardan bir türlü temin edilemi- yen silâh karşılığında demirperde ge- risi Devletlerine satılması, gerçekten, Mısır için çok kârlı bir alış-veriş ol- muştur Ancak böyle bir alış-verişin Orta arış ve güvenliğine ne kadar hızmet edebileceği sualinin Mı- sır idarecileri tarafından müsbet o0- larak cevaplandırılması hayli güç o- lacaktır. aA Şalamaz L ı—ı ir ı'iı_—_ ı;dw kal AKİS, 28 OCAK 1956