32 GÜZEL HELEN TRUVA MUHAREBELERİ * 3000 SENE EVVELKİ DEVLER DEVRESİNİN DEV FİLMİ... * 50.000 KİŞİ TARAFINDAN 100 MİLYON LİRAYA MAL OLAN FİLM... * 1000 HARP GEMİSİNİN İŞTİRAK ETTİĞİ MUAZZAM DENİZ MUHAREBELERİ... * SİNEMA ALEMİNDE İLK DEFA: 56 MEMLEKETTE, 156 ŞE- HİRDE, 1000 SİNEMADA VE İSTANBUL'UN SEKİZ BÜYÜK SİNEMASINDA BU HAFTA, YÜZ BİNLERCE KİŞİNİN GÖRE- CEĞİ ŞANLI BİR TARİH... TRUVA MUHAREBELERİ GÜZEL HELEN - * BENHURLARI, VATAN KURTARAN ARSLANLARI, SAMSON DALİLA'LARI GÖLGEDE BIRAKAN SANAT MUCİZESİ * ÇANAKKALE'DE KAHRAMAN TRUVALILARIN ISPARTALI- LARLA KANLI MUHAREBELE * DUNYA TARİHİNDE (DEV TAHTA AT) MÜTHİŞ HARP Hİ- KAYELERİNİN CANLANDIRILMASI * TERCÜMAN GAZETESİNDE TEFRİKALARINI HERKESİN BÜYÜK BİR ZEVK VE SONSUZ HEYECAN İLE TAKİP ETTİĞİ GÜZEL HELEN'İN YAKICI AŞK HİKAYESİ... GÜZEL HELEN TRUVA MUHAREBELERİ LÂLE FILM temas programı değiştirecekti. Ken- disine tür Mozart Senfoni çaldırm: yı teklif edenler oldu. Nıtekım ilk ıkı provada "Oberon" Uvertür humann Konserto uzerınde çalışıldık- tan sonra üçüncüsünde Senfoni ele alındı. Lâkin genç şefın gönlünün istediği bu değildi. Kendine ve arkadaşlarına güveniyor, daha çe- tin bir yolu tercih ediyordu. Netice- de, partisyonları İstanbul'da mevcut olmayan, Schumann ım Do Majör 2 nci Senfonisi Ankara'dan istendi ve alelacele getırtılerek son üç provaya yetiştirildi. Şu da hatırlanmalıydı ki, gerek konserto, gerek senfoni teknık bakımdan deşifresi ve icrası çok g eserlerdi. Buna rağmen umıtsızlıge düşülmedi, orkestra genç sanatkâra olan güveni ile kendine düşeni yaptı Güvenilen bir şef Konserin başından sonuna — kadar Apaydın her noktası, her mezürü üzerinde dikkat ve titizlikle durul- muş icralar dinletti. Oberon Uver- türünün bütün inceliklerini görmek mümkün oluyordu. Schumann'ın La Minör Viyolonsel Konsertosunda so- list Feyha Talay ile şef tam bir an- laşma ve uyuşma içindeydiler. Par- tisyonun muğlak, girift ifadesine rağ- men bu uyuşma sayesinde eser ışı- ğa kavuştu. Bestekârın akli muvaze- nesinin iyice bozulduğu bir devrede bestelenen konserto pek çok tekrar- larına ve monoton ifadesine rağmen solistteki müzikalite ve şefin anlayı- şı ile başarılı bir şekilde icra edildi. Orkestranın Apaydın'a karşı olan sevgısı bilhassa Sehumann'ın Do jör Senfonisinde belli oldu. Çok za- man falsolu sesleri yüzünden — ağır tenkidlere uğrayan madeni nefesliler -bilhassa korno ve trompetler - ol- dukça temiz çaldıkları gibi, yaylı saz- larda goruleu beraberlik ve intibak, şefin güveninin de boşuna olmadığı- nı gösteriyordu. Giriş biraz süratli olmakla beraber birinci ve ikinci kı- sımların sinirli, tedirgin — havası ü- çüncü kısmın melânkolik ifadesi ve nihayet son kısmın muzaffer çehresi layıkiyle duyuruldu. Konser nıhayete erdiğinde dinleyi- ciler Apaydın'a karşı hayranlık, or- kestraya karşı ise sempati hıslerı ile salondan ayrılıyorlardı. Bu arada is- ter istemez şu noktalar hatıra gel- mekteydi : İstanbul Şehir Orkestrası, Riyaseticumhur Filarmoni Orkestra- sına nazaran daha zayıf bir topluluk olmakla beraber anlayışlı ve mukte- dir bir şefin elinde iyi icralar vermek imkânından mahrum değildi. Demek ki, memleketimizdeki belli başlı iki Senfonik orkestranın — dertleri bir noktada muşterektı Her iki topluluk da, devamlı olarak iyi orkestra şefle- rinin idaresi altında bulunmadıkları için tatminkâr olamıyorlardı Bu ö- nemli noksan ise Anka Ferit Alnar'ın bu sahadaki hakiki sanat de- ğerinden gereği kadar istifade edi- lememesınden, İstanbul'da ise Cemal Reşit Rey'in şahst imkânlardan çok daha fazlasını yapmağa — muktedir olduğuna inanılmasından ileri geli- yordu. AKİS, 28 OCAK 1956