les ''tam üçüncü bir cihan savası çık- mak üzereyken, diyordu, Kızıl Çin'i daha fazla ileri gitmemeye davet et- tik. Eğer daha ileri giderse kendisi- ne karşı harp açacağımızı — söyledik. Bizim bu ciddi müdahalemiz Kızıl Çin'i üçüncü bir Cihan savaşına vara- bılecek kadar ileri gitmekten alakoy- du." Dulles, eğer Kızıl Çın ileri git- mekte devam etseydi üçüncü bir Cihan savaşının sorumlusunun, bu Ameri- kan tehditleri üzerine, kım olabilece- ğini beyanatına ilave etmeyi unut- Foster Dulles'a göre Dünya ilk tehlikeyi 1953 Haziranında atlatmış- tı. O sıralarda Kore'de mütareke gö- rüşmeleri yapılıyordu. Esasen yapıl- masına zorla yanaştıkları mütareke görüşmelerini yarıda kesmek için, Kı- zıl Çinliler, Güney Kore Cumhurbaş- anı Syngman Rhee'nin Kuzey Kore- k istemeyen esirlerin ser- best bırakılması talebini fırsat bilmiş- ler ve bu görüşmeleri yarıda keserek bir oyalama politikası takip etmeye başlamışlardı. Dulles "Eğer, Çınlıler görüşmeleri çıkmazda tutmakta israr ederlerse, Birleşik Amerika'nın sade- ce savaşa tekrar başlamakla kalma- yarak Mançurya'yı havadan bombala- yacağım, Hindistan Başbakanı Neh- ru'nun aracılığı ile kendilerine bildir- dik" diyordu. Bu tehdit, Dulles'a gö- re, hedefine varmış ve Kızıl Çin, ye- ni bir çarpışmada Amerika'nın kesin bir tavır takınacağım anlayarak, da- ha ileri gitmeye cesaret edememişti. İkinci tehlike ise 1954 Nisanında atlatılmıştır. Bu sıralarda da Hindiçi- ni'nin durumu son derece ağırdı. Dul- les'e göre, Fransa Amerika'yı Hin- diçini'de yardımına çağırmış ve Baş- kan Eisenhower ile Dulles Hindiçini harbine ıştırake karar — vermişlerdi. Bu karar gereğince Birleşik Amerika İngiltere ve Fransa Hindiçini'de müş- terek hareket edecekler ve Kızıl Çin asilere yardım ettiği takdirde, Çin'in güney üslerini atom silâhlarıyla bom- bardımana tutacaklardı. Başlangıçta destekledikleri bu kararı Fransa ve İngilterenin sonradan kabul etmeye yanaşmamış olmalarına rağmen, Bir- leşik Amerika'nın bu konudaki açık iradesi, Kızıl Çin'i Hindiçini harbini genişletmekten alakoymuş, Cenevre konferansı sırasında Fransa'nın du- rumunu kuvvetlendirmiş ve komünist- lerin eline düşmesi — muhakkak olan Güney Vietnam, — Laos ve Kamboç'u kurtarmıştır. n büyük tehlike 1954 son- baharında geçirilmiştir. Dulles aynı taktiği o zaman da kullanarak, For- moza meselesinde, Birmanya Başba- kanının aracılığı ile Kızıl Çin'e aya- ğiım denk almasını aksi takdirde Kongre tarafından ezici çoğunlukla kabul edilen bir karara — uygun ola- Amerikan silâhlı kuvvetlerini Çıne karşı kullanmakta tereddüt et- meyeceğini söylediğini açıklamakta- ır. Bu açıklamalar bütün dünya efkâ- rında geniş akisler yaratmıştır. En önemli tepkinin de İngiltere'den gel- diğini söylemeye lüzum bile yoktur. Geçen hafta çıkan İngiliz gazeteleri Foster Dulles'i tarihi — değiştirmekle AKİS, 28 OCAK 1956 NE BEKLİYORLAR? Eden ile Eisenhower'in Washing- ton'da görüşmeye hazırlandık- ları şu günlerde bütün dünya o mü- zakerelerin neticesine intizar edi- yor. Ama, bekledikleri nedir ? İş- te, Amerika'nın en büyük ajansla- rından biri olan United Press Av- rupa'nın mühim —merkezlerindeki Londra : İngiltere her şeyden önce Orta Doğu'da Arab-İsrail ihti- lâfına son vermek üzere müşterek bir plânın tatbikini ve bu bölgeye Sovyet sızmasının önlenmesini is- temektedir. İngiltere aynı zaman- da, Birleşik Amerika'yı Milliyetçi Çin'e karşı daha fazla taahhüde gi- rişmekten vazgeçirmek isteyecek, fakat Komünist Çin'in tanınması hususunda tazyikte bulunmayacak- tır. Paris : Fransa, İngiltere gibi Orta Doğu meselesine ehemmiyet vermektedir. Yetkili Fransız şahsi- yetlerinin kanaatlerine göre, Orta Doğuda Sovyet nüfuzunu önlemek ve Filistin dâvasını halletmek İngi- liz Amerikan programına baglıdır Fransa, Eden-Eisenhower görüme- lerinde, Fransa'nın reyi alınmaksı- zın, Hindiçini hakkında bir ka- rara varılmasından endişe duymak- Bonn : Batı Almanya, ıkı büyük devlet adamıııın Orta D mese- lelerinin önemi karşısında Almanya dâvasını ihmal etmelerinden endi- şelenmektedır Batı Almanya siya- si —şahsiyetleri, — Washington ve Londra'ya, Yakın ve Uzak Doğu meselelerinin birinci plana alınma- sını, fakat Avrupa meselelerinin de unutulmamasını hatırlatmaya ça- lışmaktadırlar. Roma : İtalya, dört büyüklerin itham etmektedirler. İngilizlere göre Hindiçini meselesinde esasen Başkan Eisenhower de müşterek bir hareke- te geçilmesine taraftar değildi. İngil- tere böyle bir müşterek harekete giri- şilmesini asla kabul etmemişti. Bunun için vazgeçmesi de bahis konusu edi- lemezdi. Basına göre, Foster Dulles, İngiltere ile Birleşik Amerika ara- sında bu konuda mevcut görüş ayrı- liğını ortaya atmak ıçın Eden'in A- merika'yı ziyaret etmek üzere oldu- ğu günleri seçmekle iyi etmemişti. Dulles'in Hindiçini meselesi üze- rinde yaptığı açıklamalar Amerikan Kongresinde de derin tepkiler uyan- dırmış bulunuyordu. Senatörlerin bü- yük bir kısmı, bu arada Demokrat- lar, Dulles'i, eğer şimdi söylediği söz- ler dogruysa, o zamanlar Kongre Dış- işleri komisyonuna — yanlış malümat vermış olmakla itham etmektedirler. Dulles'in, o günlerde, — Dışişleri Ko- misyonunda yaptığı açıklamalarda A- merikan Hükümetinin Hindiçini har- muhabirlerine bir anket yaptırmış tır. Alınan netice şudur: Cenevre konferansından sonra Sov- yetlere kaptırıldığına inandığı pro- pağanda ustunlugunun tekrar Batı- hlara geçmesı için Eden ve Eisen- hower'in kuvvetli bir formül bul- malarını beklemektedir. Bir Akde- niz memleketi olan İtalya Orta Doğu sulhünün muhafazası ile de alâkadar olmakta Amsterdam : Hollanda, Batılı buyuklerın dış siyaset meselelerin- deki görüş farklarının gıderılmesı- ni istemektedir. Hollandalılara gö- re, Batılılar arasında görüş ayrılı- ğı Moskova nın propagandasına ya- rıyacaktır. Hollanda, iki büyük diplomat olan Eisenhower ve E- den'in, "harbin eşiği,, tabirinin A- merika dışında sebeb olduğu kötü propağandayı giderecek bir yol bu- lacaklarına inanmaktadır. Stokholm : Batıya meyyal ta- rafsız bir devlet olan Isveç, netice- den pek ümitvar değildir. İsveç Or- ta Doğu ve Formoza meselelerinin hallini arzu etmekte, fakat çabuk hâl çaresi bulunacagını zannetme- mektedir. Lzbon : Portekiz Asyada hu- zursuzluk kaynağı olan Goa mese- lesiyle doğrudan doğruya alâkalı- dır. Vashington görüşmelerinde bu meselenin ele alınmayacağını bil- mekte, fakat Batılılara Portekiz - Hindistan ihtilafının da harbe se- beb olacağını hatırlatmaktadır. bine müdahale etmeyı düşünmediğini söylediği hatırlardadır Son beyanlarından sonra, Foster Dulles'in esasen pek fazla olmayan prestiji büsbütün azalmış bulunuyor. Dulles, şu sıralarda, siyasi hayatının en zor ve çetin günlerini yaşamakta- ır. Orta Doğu Hammarskjold'un ziyareti Geçen haftanın ortalarında Ankar müstesna bir ziyaretçiyi ağırladı Once İstanbul'da konaklayan ziya- etçi, Ankaraya eldıgı zaman bütün devlet ileri gelenleri ile temaslarda bulunduğu gibi, Cumhurbaşkanı ta- rafından da kabul edildi. Bu ziyaret- çi Birleşmiş Milletlerin Genel Sekre- terıydı ve ismi de Dag Hammarsk- old'dü. hı Istanbul da verdiği bir beyanata bakılacak olursa, Hammarskjold, 2 19