edilişlerindeki sönüklüğe, donukluğa ne diyelim? Hangi diyar- dan, hangi cinsten olursa olsun üstlerinde yaşadığımız devrin işaretini taşıyan her san'at ve edebiyat işinde hep ayni turfalığın, hep ayni bayatlığın sasılığını bulmuyor muyuz? Yarıda kalan bir bahariyye değil bütün baharlardır. Va katılaşan kalp yalnız benim değil bütün san'atkârların kalbidir. Niçin? Bence, buna, ancak Romantisma'nın yıkılışını takip eden hü- diseler cevap verebilir. Romantisma yıkılalı, artık, san'atkârla- rın gönlü kendi hudutları dışına taşmasını bilmiyor ve muhayye- lesi, kanatları kesşilip bir kafes içine alınmış kuş gibi madeni tü- nekleri üstünde zıplayıp duruyor. © San'atkârın kalbi ve muhayyelesi, tıpkı bunun gibi bir kuraklığa Paganisma'nın ölümünden sonra bir kere daha düşmüştü. Milâdi devrin ilk yıllarında bir heyulâ-gemi, bütün Âk-Deniz kıyılarını dolaşıyor ve içinden hasifi bir ses: «— Pan öldü, Pan öldü... diye nida ediyordu. Bu, neşve öldü, şetaret öldü, aşk ve cuşiş öldü demekti. Gerçek- ten, bu yas haberi üzerine insanlık asırlarca süren bir kâbus içi- ne daldı idi. ©& Bakalım engin ve coşkun Romantisma'nın matemi nekadar süre- cek?