Halbuki Avrupakâri hürriyet kuzusunun müâsum postunu bürünmüş ga- fil munrızlarımızın özledikleri ve gözledikleri manzara ancak budur! Çün- kü başkı. türlü onlarımn kaydü şartaız Avrupaperestliklerini, konsekan do- mokratlıklarını nasıl izah edebilliriz?. Fakat hayır! Bizim inkilâbimızın «Sühstans» latı içinde HAKİMİYETİ Mil.. LİYE cevheri vardir ama, bu hakimiyotin tecellisi formu, bisze hattâ bu kelimeyi hediye cden klüsik demokrasi memleketlerindeki tecellisi seklin- den tamumile başkadır. Ve bizim teşkilât tarzımızın, bizim devlet meka- nizamamızın, hattâ ŞEKL/e ait olan, yani FORM sephesini teşkil eden ta« rafı bile, bülün zahiri müşahihetinden, haltü ayniyect munzurusuına rağ- men, ona İzale edilmek istenen, onu yamalanmak istenen danmuş ve ur- tık illetlerini vermiş gekillerden tamamile avrıdır. 9 Kadro ve Sım? Devletiçiliği : Substans ve gekil karışıklığı yalnız sağ cenahta değildir. Ya sol, ya müsa- mahalı düşündüğünü zanneden manarızlarımızın ekseriyeti nrasında da, yl- ne ayni cinsten büyük bir fikir sathilizi vardır Meselâ bize diyorlar ki: —İşte Kadro diyorsunuz. Kadro, İnkilâbı şuuruna sindiren ve onu yürü- ten azlık, fakat ileri inkilüpçıların tek ve hükim leşkilüilidır. diyorsunuz! Fakat bu Kadronün bir faşist fırkasmdan, hlr kümmünist fırkasmdan, hir nasyonal sosyalist fırkasından ne farkı vur? O hülde siz, va fuşist, ya kommünist, ya nasyonal sosyalist değllisenirz neslniz? Yine meselâ diyorlar ki: — Sizde devletin hem yüksek tekniği kurucu, hem idare edici, bem milli gelirleri benimscyici bir vasfı vardır. Plân ve organizasyon, sizin devlel- çiliğinizin de uslıdır. Bunun adına milli devletçilik, ileri ve tam devletei- lik, yahut açık ve eesaretli devletçilik diyip duruyorsunuz. Fakat bu devletçiliğin bir kommünist devletçiliğinden, bir İaşist devlet- çiliğinden, bir Hitlercilikten ne farkı var? Içte bir takım suüller ki, bu suallerde de form ve substansa birbirine ka- rışmıştır. Halbuki gerek faşist, gerek kommünist, yorck nusyounml sosya- Hst fırkaları, açık ve maskesis bir sınıf mücadelesinin ve bir sınıt dik- tatörlüğünün teşkilâtıdırlar. Bu teşkllâtlar bütün o0 memleketlerde sunf mücadelesinden doğmuş, sını/ antagonizminin kucağında büyümüş, hep- si de ayaklarını, şu veya bu smtim kanıyla sulayarak, gu veya bu sınıfın diklalorasma istinat ellirmiştir. Hattâ Rusvavı, İtalyayı bir tarafa bıra- kalım (ki buralarda meselenin hattâ münakaşayu bile tulammülü yok- Ttür) şu en yeni Taşist oyunlarının gösterildiği Almanyadı hile, — Millet namina! Milletin İleri menfaatleri namımna! çereyan eden bu sımıf hükimiyeti kavrasının bin bir misalini bir anda saymaya her zaman muüuktediriz. Sport Palart'ta Hitler, işsir Alman işgi- lerine ancak: — Ey hür Alman vatandası! Dünyanın en saf, en yüksek, en akıllı 1rkı 8