nin bundan tam bir ademi malümat bevan elmeleri, müderrislerin elbette kl yalnız miskinliklerile Izah edilemez. Elbette ki bu buz gibi sükütun ar- kasında gâayet korkuk fakat hir okadar da inatçı bir İnanmamuzlığın menfi mükayemeti mevcut olmk lüzundır. Işu- bu mukavemeti, tarih kungresinde, yakından gördük. Gördük ki, bu mükayemet, ilim nanuna da değildir. Çünkü mukavemeti yapanlarda, ilim namına konuşmanın iptidai şarl ve salâhiyetleri dahi yöktuür. Hayır, bu mukayvcmet, sadece mukavemet numma yapılıyordu. İlminden değil de eeklinden emin olan insanın, kendine bir sıfat ve salahiyet yaormak hak- kımı ünvanından alması cok kere tesbit edilebilir bir geydir. Bir kötü mü- hendis büyük hir betonarme kopru hakkmda, dudak bükerek unluşılmaz hir takım mütalealarda bulunur, Sizleri hapt etmek icin: «Bak beğen- medi, büyük bir mühendis olduğu nesıl bellir dedirtmek için. Bir kötü ve okuduğu nazariyeleri dahi unulmuş ziaatçiye, hahçenizdeki pullıcanların neden fena yeliştiklerimni sorarsmız. Topruklaun, sudan, tohumdan bahse- der. Iiç birinin aslı yoktar. Belki siz gühre koymayı unutmuşunuzdur. ve büyvük mütehassısın aklınn büyle basit bir gebebl araştırmak, cibette ki şelmez; çünkü bahçeye kadar zahmet edip loprağın vaziyetine bakmak lâsımdır. Bütün bu gibi insanların, bilgileri değli, ünvanları vardır. Ünvan, onlar- ca, bilgiden elbette ki duha maüihimdir. Çünkü ünvun sahibinin tasdikı ol- madıkça, bülün iddialar suya düşer, Ünvan sahibi, bir takım iddinları tasdik etmek İster. Bu arzusu samimidir. Fakat, neyi niçin tasdik edece- ğini pek bilemediği için, korkar. Ya tasdik ettbiği iddia yanlış it6! O zaman, ünvyan elden gider. Bütün sahtevekar olanların içyüsleri budur. Fakat darülfünun'un bir de mefhumundu mündemiç olan kusurundan bahsedelim, ki bunun müderrislerle nneak dolayıslle alâkası vardır. Darülfünun, Ayrapanın on dokuzuncu asır ilim telüâkkisine göre kurulmuş bir mhüessese İdi. Ki onun bir darülfünun olmuktan siyade bir darülfü- nunun tayfi kalmasındaki asli sebep bu olsı gerektir. Z On dokuzuncu asrın darülfünun lelâkkisi, liharal zihniyetin bir mahaulü- dür. Buna göre, âarllfünunda;: a) İlim, ilim için yapılır (ilimden başka bir mak- sat tceviz edilmez). b) İlme, dışarıdan bir müdahale yapılamaz Çİlim ocağı müstakildir.) On dokuzuüncü asrın ilmi inkişafı, bu iki prensip olmasa idi vücut bulamaz- dı. İnsanlık orta çağın tweukratik ve klerikal küsvetinden müsşbet ilimlerin hürriyet havasına kayuşuyordu. Bu uğurda, sayısız kurbanlar vermişli. Her sahada, ilim sahasında dâ, Bir Spinoza'nın başından goçönlere BüTr atmağa lüzüm hbile yok. Porselenin nasıl icat edildiği hikâyesi çok daha rowkhidir. Saksunya kralı Kuvvetli August, altının sun't yoldan istihsal edlleceğine 25