den önce bir millet işidir, O halde Türk ziraatinin talihini, fert değil, millet menfaatlerinin en yüksak ve en ileri mümeş- silidan deyvlet tayin eder. Kendi başına buyruk bırakıldığı zaman, elindeki zeytinlikleri ve portakallıkları mahvedip ya başka bir yere hicret etmek veya baş. ka bir ziraat yapmak tehlikesi karşısında kalacak kadar, — mem- leket menfaatinden vazgeçltik — kendi menfaatini bile idrakte acz gösteren fert, hiç şüphesiz ki, devletin vesateti altına alın- mağa muhtaç bir ferttir. Bugün Milâs köylüleri, zeytinlikleri ve pottakallıkları Üzetinde kayıtsız ve şartsız bir hürriyetle hükümrandırlar. Fakat görülü- yor ki, bu kayıtsız ve şartsız hürriyet, hem kendileri, hem memleket için faydalı olmaktan uzaktır, hattâ zararlıdır. O halde, Fransız ihtilölinin anladığı manadaki (mülki yet hürriyetir, artık Türk milletinin bugünkü ihtiyaçlarına cevap veremiyor. Devletçi bir ziraat siyaseti, hareket nohktast olarak, mülkiyet mefhumunun milli ihtiyaçlarmıza uygun yeni bir fe- lakkisine dayanmak mecburiyetindedir. Bu yeni telâkkiye göre, toprak, her şeyden önce, en mühim bir «milli müdafaa vasıtasıp dır. Toprak üzerinde mülhiyet hakkı, bu milli müdalaa vasıtasını, memlehet menfaatine uygun bir tarzda kullarnmakla mukayyetltir. Bu hakkı, memleket menfaatlerine uygun bir tarzda hullanmı- yan fert, kendisine emanet olunan top veya tüfeği tahrip eden bir neferden farksızdır. Ferde toprak üzerinde mülkiyet hakkını tanıyan devlet, ayni za- manda bu hakkın memleket menfaatlerine en uygun bir tarzda kullanılmasını da temin etmek mecburiyetindedir. Nasıl ki, dev- let, orduya giren nefare verdiği silâhı, askeri müdafaa bakımın- dan en iyi kullanmağı talim ediyorsa.. Ö halde umumiyetle, devletçi bir ziraat siyaseti demek, toprak üzerinde mülkiyet hakkına malik bulunatı fertlerin, bu hakkı memleket menfaatllerine en uygun bir tarzda kullanmalarını te- min edecek çalışma şartlarının ve üsüllerinin heyeti mecmuası de- mektir, 14