Biliyor muydunuz? AMERİKANIN ÜNLÜ-TİYATRO VE film rejisörü Elia Kazan, yanında unanlı rejisör Takis Muzenidis, Amerikalı menajeri Charles H. Maguire olduğu halde, tirdiğimiz haftanın basında Kritas ve bi- azar günü Ankaraya gelmiş, empreza Önümüzdeki yaz Kayseride çevireceği film konusunda Mil- li Eğitim, Basın - Yayın ve yatrosu, Hazine ve Gümrükler genel müdürleriyle larda bulunmuştur. ANKARADA BASIN - YAYIN rak iki akşam kalan ünlü Devler Tiyatrosu sahnelerini de Şeref Gürsoyun evinde, yazarı Müşerref Hekimoğlunun evinde, şere- leri dışında, emiş, fikra Devlet Ti- temas- urizm Bakanları, VE Turizm Bakanlığının misafiri ola- rejisör, resmi temas ve Ziyarel- görmüştür. sanatçının annesiyle mantı pişirip Jine tertiplediği toplantıda bağlama ile çalınan halk türkü- lerini dinlemiş, pek sevdiği oyun havalarıyla oynamıştır. Kayseriye giderek çalışma arkadaşlarına filmin çekilece- gi yerleri ve kendi köyünü göstermiş, İstanbula hareketin- den önce Devlete Başkam Cemal Gürsel tarafından kabu edilmiştir. Devlet oKonservatuvarına da giderek öğrenciler- le konuşmuş, sordukları çeşitli sorulara cevaplar vermiştir. DEVLET KONSERVATUVARI ÖĞRENCİLERİYLE YAPTIĞI konuş- mada James Dean'den "Beyinsiz bir hayvandı” diye «s den Elia Kazan, tiyatroda olsun sinemada olsun, yabancı memleket sanaiçılarını ve eserlerini taklidetmekten sakın- malarını, kendi memleketlerinin hayatına ve yeni igiağine eğilmelerini, alarak orijinal bir şeyler ya- tavsiye etmiş, sydkrosullğ ratmıya o çalışmalarını ve sinemacılığının ancak Bu yoldan milli bir varlığa hibolabileceğini ELİA KAZAN DEVLET TİYATROSU sahnelerinde gördüğü içinde Refik Erduranın piyesini çok beğenmi; ilgilendireceğinden emin olduğunu, nın yakında Broodway'da inşaatı bitecek sa- sözlerine o eklemiştir. eserler "Cengiz Hanın Bisikleti” adlı telif iş ve eserin Amerika için telif ve tem- istemiştir. o Ünlü rejisör, o Ankaradan J kendisi anın Bisikleti"'nin Amerikalı o seyircileri eseri oRockfeller vakfı- yeni sanat sitesin- de, idaresi Arihur Miller'le kendisine bırakılacak İki tiyat- rodan birinde sahneye koyacağını, sonradan piyesin filmi- ni çevirmek isteyen müesseseler de çıkacağını söylemiştir. AMERİKALI REJİSÖR, ÖNÜMÜZDEKİ YAZ Kayseride başlayacağı filmin senaryosunu kendisi yazmış, d çevirmeğe konusunu a amcasının hayatından almıştır. Film, Elia Kazan'ın am- casının, riden İstanbula, nasıl gittiğini, kaldığını lıyla döğüştüğü sahnelerde, yere düş- tüğü zamanlarda bile, vakarından ve etrafında uyandırdığı saygı ve korku havasından zerresini kaybetmemeğe muvaffak olmaktadır. Anouilh'un en önemli kahramanlarından birinin de- risine ve ruhuna -onbeş gün içinde- böylesine girmek, böylesine (o yerleş- mek, en küçük bir aşırılığa kayma- dan bir büyük rolü seyirciye derhal kabulettirmek büyük bir sanat gücü ister. Yıldırım Önal bu gücü bir ke- re daha göstermiş ve genç kuşağın 32 1895 yıllarında, oradan Atinaya, oradan da (Amerikaya Amerikada boyacılıkla işe başladıktan son- amanda, nasıl milyonlar kazandığını, da bütün servetini kaybederek nasıl on parasız gösterecektir. henüz yirmi yaşında iken Kayse- sonra gene en kudretli komedyenlerinden biri ol- duğunu isbat etmiştir. Daha kapanmadan kopan alkışlar bunu göstermektedir. Başrolün yanısıra, çok büyük in- celik isteyen bir rol, Generalin genç ve güzel karısı Aglae idi. Tijen Par bu role, Teodora'da geliştirmek fır- satım bulduğu, kadınlık sanatına da- daha se Martel'i aratmıyan bir zarafetle- Yıldırım Önale replik vermiştir. Pi- yesin belkemiği olan ve biribirini ta- mamlayan bu iki rolde Yıldırım Önal- le Tijen Parı Anouilh gelip görmüş olsaydı, kahramanlarının Türk sah- nesinde, ideal sayılacak sanatçı- ların oyununda, hakiki hüviyet- lerini bulmuş olduklarına sevinirdi, muhakkak. Generalin etrafını saran ikinci dereceden roller, gizli toplantılarına katılan taşralı tipler de, aman görülemeyen bir vuzuh ve canlandırılmış, üstelik halinde, ahenkli bir bütünlüğe kavuş- muştur. Doktorda Erol Aksoy, Ra- hipde Babür Nutku, Lebelluc'de Hay- dar Ozansoy, Hırdavatçı oLedadu'de Ziya Demirel, Baron Belazor'da Ac- lan Sayılgan, esere ayrı ayrı rengi- “Bir Donkişot" Hâdiseli piyes ni, havasını kazandıran güzel çehre- ler çizmişlerdir. Generalin yaşlı kız kardeşi Bise Hala da İlkay Saran ilk karısından sonra kızı Sophle'de Sem- ra Savaş, onu baştan çıkaran genç Mendigales'de Raik Alnıaçık, Sütçü- de Nur Bartu, küçük kızı Marie Ch- ristine'de İlknur Turan canlı, ifadeli oyunlarıyla temsili saran başarı zin- cirinin birer halkası olmuşlardır. Ziya Demirelin çok itinalı sahne düzenine, Refik Erenin iç açıcı dekor- larına, Hale Erenin güzel kostümle- rine, Ertekin Kulanın tatlı ışıklarına gelince, bütün bu unsurların, bu or- taklaşa gayretlerin Anouilh'un ese- rine, her piyesine nasibolmıyan, bir "fransız" soluğu ve inceliği kazan- dırdığını belirtmek başarılarını oye- teri kadar övmek olacaktır. AKİS, 29 OCAK 1962