TİYATRO Ankara Beklenen oyun Devlet Tiyatrosunun Üçüncü Tiyat- roda, geride bıraktığımız o hafta perşembe aksamı, temsiline başladı- ğı "Bir Don Kişot", iki haftadanbe- ri Ankaralı tiyatroseverlerin merak- la yekledikie bir oyundu. meraklı bekleyişin bir o değil. Bil e vardı. Herşeyden önce oyun son yılların en beğenilen, en se- vilen tiyatro yazarlarından Jean A- nouilh'un son eserlerinden biriydi. Son- ra, Mukavemet Hareketinin ve Hür Fransanın büyük kahramanlarından birini, Fransanın gidişatını beğenme- yun, iki hafta önce, tam ilk temsili verileceği akşam, başrolü oynaması beklenen sanatçı sahneye çıkmadığı için oynanamamış olan oyundu. Baş- rol, sonradan, Yıldırım Önale veril- miş, iki hafta içinde yeniden hazırlan- mıştı. Ünlü bir sanatçının birbuçuk ayda hatırlayamadığı -belki de ha- zırlamak istemediği- bu role oYıldı- rım Önal, İki hafta içinde, nasıl ha- zırlanabilmişti? İşte bütün bu sebepler, "Bir Don Kişot" temsili etrafında geniş bir ilgi uyandırmıştı. O perşembe akşa- mı saattir 8.30'u gösterdiğinde Üçün- cü Tiyatronun perdesi açıldığı zaman, seyirciler rahat bir nefes aldılar. O- çinde vaka geliştikçe, oyunun 11 kişi si durmadan sahneye girip o çıkıyor- lar, onikinci kişisi de sahneden hiç ayrılmıyor, girip çıkanlarla . durma- dan, yorulmadan konuşuyordu. Bu onikinci kişi Generaldi ve saat 8.30'- dan, dördüncü perdenin kapandığı 11.30'a kadar, tam üç saat sahnede kalmış, mütemadiyen konuşmuş ve bir an bile "takılmamış", "sürçme- miş" "şaşırmamış'tı. "Bir Don Ki« şofun metni tam 88 sayfa tutuyor- du ve bunun en az yarısı Generalin sözleriydi... "Pembe" mi. "kara" mı? "“Bir Don Kişot" o"IL'Hurluberlu" 1959 Şubatında, Pariste ilk defa oynandığı zaman, eleştirmecilerin ço- ya "getirdigi iki der "hangisine girebileceğini bir türlü kestirememişlerdi. "Le Monde"un ün- lü tiyatro eleştirmecisi Robert Kemp -henüz hayattaydı-, "Karmaşık bir AKİS, 29 OCAK 1962 Yıldırım Önal Alpagoyu aratmadı oyun" diye yazmıştı. "Yenecek kısmı benzi Ke kara bir omeyvaya benz Gerçekten de "Bir Don Kişot'un, "pembe" görünüşü, nükteli diyalogu, komik tipleri, gülünç durumları al- tında bir "kara" çekirdeği, bir "acı" realitesi vardı. Vara yoğa köpüren, hayatı daha kolay, daha rahat hale getirmiye çalışan modern medeniyete isyan eden, kolaylığın ve rahatlığın mânevi değerleri ve kaliteyi üşürdü- günü, her toplumu için için kemiren bu "kurt'ların Fransayı eği ğini söyleyen, onu ancak sıkı bir di- siplinin, sert ve . bir tu- tumun, kuvvetli bir bileğin kurtara- cağına İnanan, bu İnançla a ranışın realiteler karşısında nasıl if- lâsa mahküm olduğunu gülerek, gül- dürerek, ustalıkla ortaya koymuştur. "Bir Don Kişot" müsamahasızlığın, katılığın, oeskimiş görüşlere | sıkısı- kıya bağlı kalmanın, sert ve aşin bir hayat tutumunun en güzel duygu- ları bile nasıl aşındırdığını, soylu dü- şünceleri nasıl bir bencillik haline ge- tirdiğini göstermeğe çalışmıştır. Sahnedeki oyun “gir Don Kişot” Üçüncü Tiyatroda hafta olduğu halde, ezberine de, ro- üne de, sahneye de kuvvetle hâkim- dir. Aynı rolü Pariste ilk defa can- landırmış olan Paul Meurisse gibi, rolün verdiği güldürme imkânların- dan faydalanmıya lüzum görmeden, Generali, kendisini komik hallere dü- şüren inançları, peşin hükümleri ve sert tarafları kadar çocuksu, sâf ve tatlı taraflarıyla da bütün ciddiliği içinde, yaşatmaktadır. Bu ciddi oyun, omik durumları daha iyi belirtirken, hakiki bir fransız generaline en müş- kül ânlarda bile kişiliğini kaybettir- meyen o nükte zaklaşmamaktadır. ilk meclisinden son meclisine kadar, rolünü bu ışıkla aydınlık tutmaya, gülünç olduğu, hattâ Sütçü ile, kı- zım baştan çıkaran şımarık delikan-