İKTISADI VE MALİ SAHADA bundan sonra, gayet yine . Kebanın Fıratın diğer barajları içersinde en rantabl tesis olduğu sonucuna varı- lırsa, ondan sonra da barajın sağlayacağı faydaların en uygun şe- klide nasıl kullanılması gerektiği in- celenmelidir. Meselâ, "üretilecek e- nerjinin önceden düşünüldüğü şekilde 1000 kilometrelik hatlarla uzaklara taşınması mı ekonomik olur, yoksa Doğu bölgesini kalkındıracak " gökilde lokal bir endüstri merkezinin kurul- ması mı lâzımdır?" sorusuna cevap verecek ei ve objektif bir çalış- manın bütün etüdler tamamlandık- tan sonra yapılması mutlaka gerek- tir. Şimdiye kadar EİE İdaresi ta- rafından yapılan çalışmalarda Ke- ban arajının üreteceği (o enerjiyle, Kuzeybatı Anadolu Şebekesi denilen ve Ankaradan İstanbula, Zonguldak- Türkiyenin iktisat politikası, ana hattı itibariyle tesbit edil- bulunuyor. Kalkınmamız Dev- let Sektörüyle Özel Sektörün elele ve müşterek çalışmanı neticesi ger- çekleşecektir. Bu ne derece gerçek- leşir, hızı ne olur, tabii işin o tarafı giriştiğimiz yeni hayat tarzının de- vamına, Hükümetin başarısına, i- darecilerin maharetine bağlıdır. A- ma "işin o tarafı", dünyanın her yerinde aynı esaslara göre ayarlan- maktadır. Şu anda önemli olan, Türkiyede de, bütün batı camiasın- da olduğu gibi devletin ve müteşeb- bisin beraber yaşamam, işlerin pay- laşılması esasının karar altına alın- mış olmasıdır. Bu, sâdece Devlet Sektörüne hayat hakkı tanınması- nı İsteyenlerin de, sâdece Özel Sek- törün desteklenmesini tavsiye e- denlerin de, yani bizim sosyalistle- rin ve bizim liberallerin orta yolun yolcuları önünde uğradıkları bir ye- nilgidir. Ama, basiretin ve mantığın bir zaferidir. Zira her şey göster- mektedir ki, bizim seviyemizdeki toplumlarda her tekel, mutlaka bir sulistimalin temelini teşkil etmek- tedir. Ne, hiç devletçiliğe yüz ver- meyen bir ekonomide yakamızı ak- hevvel iş adamının elinden kurtara- biliriz, ne de Özel Sektörü perişan ettiğimizde bürokrasi ve onun bile- rek, bilmeyerek işlenen ek kusurla- rı bizi rahat bırakır Böyle karma bir ekonomide her sektörün şuurla hareket etmesi bir şart, her sektöre devletin aynı mü- samaha ve kolaylığı göstermesi i- kinci şarttır. Tabii bunların hepsi- nin üstünde güvenilir, sözünün eri, tan Bursaya kadar uzanan bölgenin elektrik ihtiyaçlarını karşılamakta olan şebekeyi beslemek yegâne gaye alınmıştır. Oysa ki, bu şebekenin pek yakınında ve hattâ içersinde birçok başka enerji kaynakları bulunduğu, bu işlerle uğraşan devlet daireleri ve © bizzat EİE İdaresi tarafından meydana çıkarılmıştır. Buna rağmen İdare, son yıllarda Amerikan EBAS- CO müşavir firmasına hazırlattığı ve Kuzeybatı Şebekesinin 1970 yılına kadar elektrikle beslenmesi için alın- ması gereken tedbirleri (araştıran bir raporda bu gibi "yakındaki" im- kânlardan hiç bahsetmemiş, firmaya mevcut imkânlar hakkında sağladığı bilgiler yalnız bazı termik santral- larla Keban barajına inhisar etmiş- tir. Firma raporunda kendisine ve- rilen bu bilgilere uyarak (sübjektif bir karara varmış, Keban santralının bilinen imkânlar içinde en uygunu olduğu neticesini çıkarmıştır. Eğer bilinen bütün imkânlar raporda gö- zönüne alınsaydı, varılan sonuç büs- bütün başka olurdu Bundan da anlaşılacağına göre, etüdlerin objektif esaslara uygun o- larak yapılması birinci şarttır. Mem- leketin bütçesinden ödenek alan dev- birisinin diğerlerini “atlatarak” belirli ödenek sağlaması si, aleyhine olmaktadır. u şekilde yanlış yollara gidilerek zarar edilen işlere ait birçok misâl- ler varsa da, Kebana olan yakınlığı ve yine EİE İdaresi tarafından plân- lanmış bulunması bakımından hemen akla gelen olay, suyunu Elâzığdaki Sıkışık Tüccar her elin karar değiştirmeyen, bir tedbirin alınacağını söyledi mi onu alan, bir tedbirin kalkacağını söyle- di mi onu kaldıran ve nihayet bir tedbirin şu kadar süreceğini ilân etti mi o mühleti aşmayan bir hü- kümet gelmektedir. İnönü Kabine- sinin bu vasıfları taşımaya niyetli, azimli bir kabine olduğu tecrübeyle ortaya çıkacaktır. Zaten iktisadı- mızın, o Görülmemiş Kalkınma dev- rinde, bütün bol imkânlara rağmen niçin battığı hatırlanırsa yeni hükü- metin prensipleri Er iliğien ve kolaylıkla anlaşılır Şimdi, Devlet Sektöründen ve Özel Sektörden iş bekleniyor. Mü- kemmel. Devlet Sektörünün ihti- yaçlarını devlet tâyin edecek ve on- ların tatmini yoluna, mümkün nis- betinde gidecektir. Ya. Özel Sek- tör? Özel Sektörün bugünkü duru- munun parlak olduğunu iddia im- kânı yoktur. Eğer ihtilâller bir tek zarar veriyorsa, bu zarar mutlaka İş ve ticaret sahasınadır. O bakım- dan, İhtilâl sonrası o Türkiyesinde tüccarı ve iş adamım takviye et- mek bir zarurettir. Ancak, bu takviye düşünülürken bir noktanın hiç hatırdan çıkarıl- maması kimseyi kırmamalı, üzme- melidir. Bizim tüccarın, bizim iş a- damının talep konusunda zerrece İnsafı yoktur. Dünyayı istemekten çekinmez, dünya kendisine verilme- diği zaman söylenir. Kendisi hiç bir gayret sarf etmeyecektir, hiç bir ça- lışma yapmayacaktır, araştırma, sektör tahlili gibi şeyler için mete- lik harcamayacaktır, hatta kafası- nı yormayacaktır, ama para kaza- nacaktır! Böylelerine, bugünkü hü- kümetin tavsiyesi, gidip jandarma- ya yazılmadan başka şey olmaya- caktır. Buna mukabil, makul her ta- lebin karşılanması devletin oborcu- dur. Makul talep, memlekete ve millete hatta aslında iş adamı sını- fının ta kendisine astarı yüzünden pahalıya malolmayacak o tedbirdir. Kredi? Kredi müessesesini İşlet- meksizin iş, XX. Asrın rısında bir i, kredinin Oo enflâsyon, enflâsyonun; felâket doğurduğu gerçeği hiç unu- tulmaksızın.. Sâdece kredi esasına müstenit hareketin, aslında bir muhteşem kaşkariko olduğu hep hatırlanarak.. Yani, yardan için kredi! Esas olarak değil.. Servet Beyannamesi? Yanlışlık- lara tamir imkânı verilmesi, tatbi- kattaki kusurların izalesi, bu beyan- namelerin maksatları dışında kul- lanılmayacağının sarih taahhüdü şarttır. Ama kaldırılması? Asla! Vergi? Birikmiş ve iş hayatının sekteye uğraması neticesi - ödene- memiş vergilerin makul, mükellefi sıkmayan, Hazineye zarar değil fay- da veren tarzda uzunca, hatta faiz- siz taksitlere bağlanması? Evet. Fakat, vergi affedilebilir mi? Vergi azaltılabilir mi? Misalleri çoğaltmak mümkün- dür. Esas şudur: Devlette insaf, iş adamında insaf! Devletin menfaati budur, iş adamının menfaati obu- dur. Ama bir taraf ölçüyü (kaçırdı mı, öteki taraftan anlayış bekleme şansını da beraber kaçıracaktır. Ona göre, dikkat! AKİS, 29 OCAK 1962