OLUP BİTENLER A.P. Zor oyunu bozar H ikaye, geride bıraktığımız hafta- nın arında birgün, A. P. Mec- lis Grubu İdare Heyetinin yaptığı toplantıyla başladı. Grup İdare He- rn toplanmasındaki amaç, bir tebliğin kaleme alınmasıydı. Tebliğ, P. içinde bir hayli eskiye giden anlaşmazlığın birden patlak verme- siyle ortaya çıkan olayların tekzibi- ne matuftu. Zira Grup böyle karar rmiş mizansen böyle hazırlanmış, kanlı bıçaklı gibi görünen Gümüşpa- layla Apaydın, kolkola Gruba gele- rek bir de gövde gösterisi yapmışlar- dı. YURTTA Grup İdare Heyeti. A. P. Meclis Grubunun aldığı karara uyarak halk efkârına parti içinde hiçbir şekilde anlaşmazlık bulunmadığını belirterek bir tebliğ O hazırlayacaktı. tebliğin metal aşağı yukarı Grup ta- rafındap düzenlenmiş,.İdare Heyeti- ne, sadece bunu okunabilecek ve an- laşılabilecek bir şekle sokma işi kal- mıştı Grup kararına göre tebliğin bir yerinde bu sözü Burhan Apaydın tebliğe girsin diye söylemiştir-, "27 Mayıs öncesi ve sonrasında yapılmış Gazeteleri son sayfalarından oku- maya başlayanlardan mısınız? O halde sizin için Türkiyenin 1 nu- maralı meselesi Metinin İtalyadaki başarısızlık, fanın başarı sebebi ve Galatasaray klübündeki çekişme- dir, Tabii Spor-Totonun neticeleri ve ligdeki puan durumu da önemli konulardır. Gazetelerin son sayfala- rının bas sayfalarına biç benzeme- yen bir edebiyatı, tabirleri, dünyası vardır. Bakınız o sayfalarda, mese-- la Gündüz Kılıçın italyadaki Metine yazdığı mektup nasıl haber verilir. Bir resim: Gündüz Kılıç masa ba- sında. Altında bir yazı: "Bu resim bir romana veya filme konu ola- cak kadar mühim bir anı tasvir etmektedir..." Mübalağa yok. Zira yan sütunda başka bir haber: "Sa- rı kırmızılı taraftarlardan bir grup dün klübe gelerek menajer Gündüz Kılıç ile görüşmüşlerdir. e Palermo teknik direktörü Montezi şiddetle tenkit eden taraftarlar. Bu adam Metinimizdi istiyor? Kendi sine kralın amli ait resimler gönderelim de ona yakından tanı sın' demişlerdir " Eee, böyle bir pro- testodan sonra Gündüz Kılıç bir ana veya filme konu olacak kadar mühim" mektubunu yazma- da ne yapsın? 12 olan her türlü tasarruflar hakkında herhangi bir. fikir beyan edilmiyecek ve devr-i sabık hiçbir zaman yaratıl- mayacak" ibaresi bulunacaktı. Grup idare Heyeti A. P. içindeki fırtına- nın dinmesinden memnun, tebliği ka- deme alırken bu noktada birden du- rakladı. Tutumu çok iyi bilinen Grup Başkan Vekili Kadri Eroğan ve onun fikren beraberinde olanlar böyle bir tâvizi A. P. nin oy sahibi müntesiple- rine duyurmamayı uygun dular ve tebliğden Apaydının cümlesini çı- karttılar. Şayet partinin iç (meseleleriyle Basın pek yakından ilgilenmemiş ol- -aydı hikâye kapanıp gidecek, taşı- ma suyla da olsa, değirmen dönme- ğe devam edecekti. Ama, olay sözün sahibi tarafından derhal el altından basına aksettirildi. Apaydınlar bütün zahiri görünüşe rağmen, mücadele- ye içten devam ediyorlardı. Tebliğde tahrifat yapıldığı, ciddi bilinen Cumhuriyet gazetesi tarafın- dan açıklanınca Eroğanla beraber ider A. P. idarecileri telâşa düştü- ler. Kira gerçek, kendilerince pek a- lâ biliniyordu. anın sonunda, cuma günü Meclis koridorlarında Şinasi Gama- yı telâşla dolaşır ve har yakaladığı gazete iye: — Yukarı gelin. Açıklama yapa- cağız" derken görenler evvela faz- la önem vermediler ama, pak az son- ra Osmanın yanında Eroğanı da far- kedince işin ciddi olduğunu anladı- 5 r. Nitekim, A.P. Grup İdare Heyeti odasında Eroğan, Osma ve İsmet Sez- gin üçlüsünün bildiri konusunda ver- dikleri izahat alaka çekti. Ama bu biraz, şecaat arzı oldu. Üçlü haberin tamamen yanlış olduğunu, yanlış is- tihbar edildiğini ve A. P. hakkında buna benzer devamlı yayın yapıldığı- nı belirttiler. Grup İdare Hayati üye- leri A. P. de her milletvekilinin gaze- tecilere ei söylediğini ve Bası- ciddiye alıp yazdığını da ifade ettiler. * Bildiri meselesiyle ilgili (önemli sözleri Eroğan resmi (açıklamanın dışında, bir sohbet sırasında söyledi. Gazetecilerden biri, Apaydının bildi- riden çıkarıldığı iddia edilen sözleri sarfettiğini belirtip, fikrinde ısrar else; m Bakınız, bir yanlışlık olabi- lir. Bizim Grup toplantılarında ne stenomuz, ne de teypimiz var. Ko- nuşmaları umumiyetle sırası gelen Baş sayfa, son sayfa İşte, başka bir hayati haber: “Fenerbahçe İdare Heyeti dün mü- him bir toplantı yaparak Cana teb- rik mektubu göndermeği kararlaş- tırmıştır. Mektupta Cana İtalyada Türk futbolunu layıkıyla temsil ettiği için teşekkür (edilmektedir. Mektup şöyle başlamaktadır: Fe- nerbahçeliler değil, bütün sporse- verler senin başarılarını (takdirle takip ediyorlar. Florentina artık Sarı- Lacivertliler için ikinci bir klüp olmuştur Bu yilan. kendine mahsus terimleri (o şunlardır: "Dün uat, klâsını konuşturdu”, "Feriköy, Be- şiktaşa vize vermedi", "Kara Kar- tallar. titreyen bir kanat gibi Dol- li çamurlu suları içinde boğuldul: Evet, emeieleşi son sayfaların- dan okumaya başlayanlar için Tür- kiyede bunların üstünde önem taşı- yan mesele yoktur ve bu edebiyatın hayranları belki de milyonu bulmak- tadır Şimdi, bir takım gazetelerin bir le birinci sayfalarına göz gezdiri- niz. Bunlar için Metin neyse, Celâl Bayar odur. Can, hastahaneye kal- kan Samet Ağaoğludur. O sayfala- rn da kendine mahsus bir edebiya- tı, hususi terimleri, resim altları vardır. Manşetler, hep bir belirli is- tikametteki haberlere, tefsirlere, k zaman da palavralara tahsis e- dilmiştir. Af, af, af! Son sayfaların golü, hat sayfalarda af olmuş|- tur. © © Ama, bu neyi ifade eder? Nasıl son sayfalar Türkiyede herkesin sâdece futbolu düşündüğünün deli- lini teşkil etmezse, bir takım baş sayfalar da şu meşhur affin ger- çekten, millet hayatında bir haya- ti mevki işgal ettiğini göstermez. Fikir neyse, zikir odur derler ya.. Her iki sayfanın mânası, nadana ve sâdece bundan ibarettir. Türkiyede milyonlar ve milyonlar var ki ne Metini bilir, ne Canı.. Başka on mil- yonların nmursadıkları tek şey cep- lerine giren paradır. Yoksa, şunun şurada, bunun burada bulunduğunu çoktan unutmuşlardır bile.. Ama nasıl, bir takım düşünürle- rimiz gazeteleri sayfalarına bakıp "Battık, yandık.. Herkesin aktı ayağında. Bu millet iflah Ool- maz" diye dertleniyorsa başka bir takım yazar o baş sayfalara bakıp “Mahvoldu 27 Mayıs" deyip ağlıyor. Halbuki bir gazete ne sadece baş sayfadır, ne de son sayfa.. Ona bir hatırlayabilsek, hep rahat ede- ceğiz. AKİS, 29 OCAK 1962