F EN Işınlar Baytekinin rüyası Dalgıç elbisesine benzeyen plâstik bir tulum giymiş, başındaki şef- faf miğferin iki yanında birer ma- deni anten taşıyan eldivenli adam, elindeki boruya benzeyen âleti, Önün- de yükselen sarp ve yalçın kayalık- lara doğrulttu. Aletin ucundan bir- den pembemsi bir ışık çıktı... Herşey saniyenin hinde biri içinde olup bit- mişti. Kocaman kaya kütlesi bir an- da buharlaşmış, parçalanıp odağıl- mıştı. Acayip giyimli adam, Önünde açılan geçide doğru mağrur adım- larla yürüdü... Bu olay, küçük yaşlarda seyre- dilen Baytekinin çok heyecanlı ve tamamen hayali macera filmlerinden bir sahne değildir. Büyük bir ihtimal- le 1970 yılından önce aya veya dünya- ya yakın bir gezegenin yüzeyine inen feza yolcusunun başından geçenlerin hik yesinderi sülere bir kısımdır. o lük olağan işlerden sayılacaktır. Böylece oBaytekinin rüyalarını hakikat yapacak olan yepyeni bir çı- ğıra girilmiş bulunmaktadır. lığa yepyeni İmkânlar bahşeden LA- SER sayesinde bu, hayâlden hakika- te intikal etmektedir. "Light Ampli- fication by ri ke İon of Radiation etlendiril- mesi yoluyla ışık al öl deyiminin baş harflerini alarak teş- kil edilen "LASER" kelimesi çok yeni bir ei puluş için ad olarak kullanılmak! Metodun esası Bilindiği gibi, gözümüzle gördü- gümüz ışık, aslında titreşimler yaparak saniyede 300 bin kilometre kadar bir hızla hareket nin parça- cıklardan -fotonlardan- ibarettir. Gök kuşağındaki renklerden mor olanla ra doğru gidildikçe bu fotonların tit- reşimi sıklaşmakta, aksine, kızıl renklere gidildikçe "ütreşimler sey- relmektedir. Bütan diliyle buna, mor -ötesi ışınların, kızıl- ötesi ışınlara nisbetle, dalga boyu, daha küçük- tür denir. Gözle görünen ışığın sınır- ları dışında olan mor-ötesi -ultravi- yole- ışınlarının tabiattaki birçok a olayları hızlandırdığı, bi- yolojik organizmalar üzerine va etkiler yaptığı anlaşılmıştır. ötesi- enfraruj- -ışınlar ise büyük ölçü. de ısı kn taşırlar. Gözle görül- meyen zıl-ötesi ışınlarının bir özelliği de sis, duman, bulut gibi, ışığı dağıtan ortamlardan dağılma- dan geçebilmeleridir. Işığın özelliklerinin esasında rad- yo dalgalarına -elektromanyetik dal- galara- tamamen benzemesinden, o dalgaların RM, işlerde o ışık ışınlarım da kull; yı- ila Shawlow ve mes adındaki Amerikalı bilginler tarafından düşü- nülmüş ve bu yolda ilk denemeler yapılmıştır. Diğer taraftan "plâzma tekniği" adı verilen ve sıcak gazların e tesirlerini ve özellik- lerini inceleye , gerek termonükleer "enerji alanında, gerek roket motorlarının geliştirilmesi ko- nusunda yapılan çalışmalar oyüzün- den, pek hızlı ilerlemeler kaydedil- miştir. MİŞ Laser metodunun esası, ışık foton- larının belli bir yönde ve belirli bir düzene göre hızlandırılmasıdır. Bu "belirli düzen" radyo dalgalarının verici postada modüle edilmesine benzemekte ve aynı maksatla kul- lanılmaktadır. Böylece bir Laser sis- teminin vericisinde meselâ spikerin sesine göre düzenlenmiş ışık dalgala- rı alıcı Laser'de demodüle edilerek spikerin sesi şeklinde hoparlörden çıkmaktadır. Bu metodun çok basit- leştirilmiş şekli, bugün bile donan- malarda ullanılan a Şimdi uygulansa Laser mi daha karışık ve mükemmel sie ler kullanılmaktadır. Önce gönderi- len ışığın frekansı-veya bir saniye- deki titreşimi tek renkli "monokro- matik" filtreler yardımıyla büyük bir hassaslıkla seçilir. Bu suretle alıcı Laser cihazının çevredeki diğer ışık kaynaklarından, meselâ güneşten, herhangi bir etki almaması sağlanır. Üstelik verici Laser'in gönderdiği 1- ınların güneş ışığının yoğunluğuna nisbetle birkaç yüz, hattâ birkaç bin kere daha şiddetli olması sağlanabil- mekte a ancak gönderilen 1- şın demetlerinin. birbirine tam para- lel ve kabil olduğu kadar küçük çap- bir sine kesidinde olmasıyla müm- Yaklği, ışınlar Işık demetlerinin bu kadar sıklaştı- rılabilmesi, çok küçük alanlara bü- AKİS, 29 OCAK 1962 25