YURTTA naklıyan gazeteciler bir Kurmayı makasa alıverdiler. Başbakanlığa ö- zel bir işi için gelmiş olan Yarbay yelerinin çıkışım bekleyen gazeteci- lerle karşılaştı. Henüz birkaç basa- mak inmişti ki, kendisini onbeş - yir- mi gazetecinin arasında buldu. Ba- sın mensupları, Karamanın Bakan- lar Kuruluyla ilgili bir ziyarette bu- lunduğunu sanıyorlardı. Sualler bir- biri ardından sorulmağa başlandı. Yarbay Karaman evvelâ bir şaşaladı. Sonra günlerdir, hattâ aylardır zih- nini meşgul eden bir konu üzerinde konuşuverdi. Söyledikleri cidden bi- rinci sayfanın beş sütununa kurula- cak cinsten şeylerdi. Karaman, yurt dışında bulunan 14 sâbık M.B.K üye- sinin. yurda dönmesini arzuladıkları- nı onlarla aynı statüde olmayı di- lediklerini belirtti. Ertesi günkü gazetelerde haber, büyük puntolarla ve geniş verildi. Akisleri de umulduğundan fazla ol- du. Haftanın içinde başkent kulisini saran tatlı masallar hemen hemen hep bu meseleyle ilgiliydi. Her köşe- de aynı sözler tekrarlanıyor, her po- litika erbabının ağzında aynı sakız çiğneniyordu. Meraklıların gazetele- re ettikleri telefonlar da işin caba- sıydı. Dedikodular arasında en yaygını, Karamanın şahsi o fikirlerini Cemal Madanoğlunun Komiteden ayrılma- sına bağlayan dedikodular oldu. 14 ler, en çok Madanoğlunun gayretiy- le bertaraf edilmişlerdi. Korgeneral kudret zaklaştırıldığına. göre Komitede der- hal 14'ler lehinde bir cereyan başgös- termişti. Hattâ, yurttaki ırkçılar a- rasında Madanoğlunu siyonistlikle suçlandıranlar ve el altından Türkeş propagandası yapanlar çıktı. Hele haftanın başlarında, pazar- tesi ve salı günleri M3.K. nin ardar- da iki toplantı yaptığı ve toplantıla- rın dört saate yakın sürdüğü haberi yayılınca, artık kimsenin şüphesi 14'ler en yakın zamanda yurda dönüyorlardı! Yakıştırma haberlerin yayılması ve pek meraklı kişilerin bunları al- layıp pullayıp heyecanlı bir şekilde ve herşeyi bitenlere has bir eda ile anlatmaları haftanın ortasında me- seleyi adamakıllı alevlendirdi. Ne var ki kapalı kapıların ardında cereyan edenlerin, söylentilerle yakından ve uzaktan ilgisi yoktu. Nitekim, M.B. K, nin yaptığı tahmin edilen toplan- tılar, aslında başkentte bulunan ve sayısı bir hayli az olan Komite üye- lerinin daha ziyade teknik işlerle il- gili sohbetlerinden ibaret kaldı. Pa- zartesi ve salı günü M.B.K. çoğun- 8 OLUP BİTENLER. Mucip Ataklı Sessiz ihtilâlci tuğu temin edemediği için toplana- madı. Toplanmak ve yaklaşan seçim- lere kadar elde mevcut bazı kanun- ların ayıklanması için oçalışmak is- tenmişti. İstenmişti ama, M.BK. Sekreterlik (oOBürosunda bile bir üye noksan bulunduğundan ve diğer üye- lerden bir çoğu da * seyahatte oldu- Suphi Karaman Bin düşün, bir konuş! gundan gerekli çoğunluğun temininde güçlük çekiliyordu. Bu akımdan haftanın içinde M.B.K. toplantıları arkadaşça sohbet ve komisyon çalış- malarından ileri gidemedi Öyle değil, böyle Buna mukabil, meşhur beyanatının ayınlanmasından itibaren gaze- Karamanın peşini bı- Nitekim, bitirdiğimiz haftanın ortalarında bir gün, Meclis koridorlarından birinde hem dolaş- makta, hem konuşmakta olan gri el- biseli bir adamın hareketlerinden son derece önemli bir meseleyi izaha ça- lıştığı anlaşılıyordu. Silerini durma- dan sallıyor, bazı işaretler yapıyor ve kendisini dikkatle dinleyen şahsa arada sırada bakarak, o söyledikleri- nin tesirini anlamağa çalışıyordu. İ- ki kişi yeni Meclisin şahane koridor- larından birini adımlamaktaydılar. Gri elbiselisi Suphi oOKaramanın ta kendisiydi. o Diğeri ise, bir AKİS mensubuydu. Son günlerin ziyadesiy- le meşhur bu M.B.K. ada- makıllı sıkıştırmıştı. zeteci arasında geçen konuşma, meş- hur ve malüm 14'lerle ilgiliydi. Ka- raman genç gazeteciye şöyle dedi: " Bakın, benim konuşmalarım, Başbakanlığın önünde söylediklerim oldukça yanlış anlaşılmış. Ben dı- şarda müşavir olarak bulunan bu 14 arkadaşın yurda dönmesi gerektiğini söylerken kendi fikrimi, düşüncemi belirttim. Bu demek değildir ki, 14 ler meselesi M.B.K. nin gündemine alınacak, konuşulacak ve bir karara varılacaktır. Bu, sadece ve sâdece benim fikrimdir. Gene aynı şeyi söy- lerim. Bu arkadaşlar İhtilâle en az bizler kadar emeği geçmiş insanlar- dır. Elbette ki yurda dönebilmeleri gerekmektedir..." Adımladıkları (okoridorun sonuna varan gazeteci ve Yarbay Karaman, geri döndüler. Karaman meseleyi bir kere daha izaha çalıştı. Söyledikleri- nin aksini iddia etmiyordu. Bir kere daha, bin kere daha aynı sözleri söy- lerdi. Ama kendisi, M.B.K. nin tümü değildi. Kendisi gibi düşünen arka- daşları mevcuttu. Gelgelelim bu, me- seleyi ele alıp M.B.K. nin bir kararı haline getirmeğe kafi Oo gelmiyordu. Karamanın, akisleri devam eden sözlerini ayni gün M.B.K. nin sekre- ter üyesi Albay Mucip Ataklı -bu A- guatosta general oolacaktır- açıkla- başkente dönen çoğunluk temin edilmiş ve öğleden sonra M.B. K. toplantıya çağrılmıştı. Saat 18'e kadar devam eden çalışmalar sonun- da yeni Meclisin büyük kapısında görünen üyeler, bu konuda kendile- rine tevcih edilen soruları cevapsız AKİS, 7 AĞUSTOS 1961