7 Ağustos 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 21

7 Ağustos 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

memesini salık Ra Aksalın kardeşi Nedim A — Paşam, izel olamıyoruz. Bi- zi pl emiyol, içiyor. Orada da içmiş- tir' Fakat İnönü, bu izahatı kâfi bul- mamış olmalı ki devam etti: "— Orada içip içmediğini öğre- nemediniz mi? Telefonda filan sesin- den belli olmuyor mu?" diye takılın- ca Aksallar gülüştüler. Gümrük isinin hayli uzayacağı an- laşılıyordu. Bu arada bir köylü va- tandaşın, elinde çay bardağı olduğu halde İnönünün yanına sokulmak için çırpındığı görüldü. Adam, çayı Paşaya ikram etmek istiyordu. Nite- kim son bir hamle daha yaptı ve mahcup bir şekilde: — Paşam, bir köylü çayı da biz- den içmez misiniz?" diye sordu. İnönü bu ilgiden pek mütehassis olmuştu: yi bakalım... Teşekkür ede- rim" de Sonra cebinden küçük bir kutu çıkardı ve kutudan aldığı osakarini çaya atarak ayak üzeri yudumlama- ga başladı. Köylünün keyfine diyecek yoktu! İnönü bir yandan köylüyle konuşurken, bir yandan da Jale Ak- saldan Aksalın sıhhatiyle ilgili o bilgi almağa çalışıyordu. Gene, sigara içip içmediğini sordu. Zarif Jale Aksal:. "— Paşam, doktorlarizin verdi- ler, içebilir dediler" şeklinde cevap verince, İnönü rahatladı. Artık güm- rük muamelesi bitmiş ve Aksal da Paşanın yanına gelmişti. Neler konu- şulduğunu öğrenince memnun ol- du ve o da Genel Başkana takılma- dan edemedi: Paşam, mâşallah siz,de çivi- İemelere gene başlamışsınız." oSon- ra, ,gülerek: — Hem, size de pek yaramış" di- ye ilâve etti. Gözü, güneşten kararmış Turhan Feyzioğluna ilişince: — Turhan da fırsatı mış, hani" dedi.-. Gülüştüler. Sohbet daha çok süre- cekti ama, arabalar şehre inmek için hazırlanmışlardı. Aksal, kardeşi Ne- dim Aksalla birlikte bir arabaya bi- nerken İnönüleri de dâvet etti. Ne var ki Aksallar pek kalabalıktılar. İnönü, dönere — Bak, biz onları dâvet edecek- tik, onlar bizi dâvet ediyorlar" dedi ve geldikleri arabaya doğru ilerledi. Saat 19'a yaklaşıyordu. Otomobiller bir konvoy halinde yola revan oldu- lar kaçırma- Geride kalan adam Bir adam, suratında iğreti bir tebes- süm, geride kalıvermisti. C. H. P. nin sabık Genel Sekreteri Gülek, bü- tün manevralarına rağmen, itibar AKİS, 7 AĞUSTOS 1961 Kasım Gülek Taktik sökmeyince... görmeyen tek adam oldu. Hatayda bir kongreyi yüzüstü bırakıp soluğu Adanada alan ve oradan da uçakla Ankaraya hareket ederek ayağının tozuyla Aksalı karşılayıp fotoğrafçı- lara poz vermeye koşan Gülek, doğ- rusu hiç de eğlenceli saatler geçir- medi. Hikâyenin başlangıcı, o Aksalı getiren uçağın piste inmesinden çok öncelere dayanıyordu. Aksalı karşı- lamak için bekleşenler bir de baktı- lar ki Adanadan gelen bir uçak Güle- ki Terminale bırakmıştır. Gülek, e- linde bir çanta, sırtında eski bir göm- lek ve ayakkabıları toz içinde, Ter- minale girdi ve hemen İnönünün bu- lunduğu yere koştu. Genel Başkanın eline sarıldı ve öpmek istedi. oONe var ki İnönü elini öptürmek istemi- yordu. Nitekim Gülek başarı kazana- madı ve tuttuğu eli sadece sıkabildi. Sonra ortada kalmış insanların ezik- liği içinde bir müddet bocaladı ve ni- hayet kurtuluşu, dışarıyı seyretmek- te olan Feyzioğlu Satır grubunun bu- lunduğu kısma gitmekte buldu. Fey- zioğlu, Ratip Tahir ve Satırla, el sı- kışan Gülek, otuziki dişiyle gülüyor- du. Feyzioğlu, sabık Genel Sekrete- re takılmadan edemedi: "— Bak Gülek, seni kiminle ta- nıştıracağım" dedi ve eliyle Satın göstererek: "— Kemal Satır" diye takdim et- ti. Her ikisi de bu söze güldüler. Gü- lek orada da rahat edememişti. Ma- lâm taktiğe başvurarak el sıkmağa başladı. Bereket bu sırada kendisini YURTTA OLUP BİTENLER bir ecnebi arkadaşı çağırdı da, Gü- lek, hep aynı rolde görünme ezasın- dan kurtuldu, İtalyada yayınlanan OGGİ mecmuasının muhabiri olan zat ile koyu bir hasbıhale daldılar. Ancak Aksalın alana inişinden son- radır ki, Gülek bir kere daha gözlere ilişti ve sonra nisyana terkedildi. Ma- nevrası başarı kazanamamış, hare- ketinin iğretiliği çabucak sırıtıver- mişti Emeklilik Görülen lüzum Ortadan uzun boylu, koyu renk el- biseli, kırpık bıyıklı adam, rahat koltuğunda kendinden pek emin bir tavırla hafifçe sola döndü ve sert bir i "—bPeki, 39. madde yürürlükte değil mi?" ” sordu. Ardından hemen bir sigara çıka- rıp dudaklarına yerleştirdi ye mağ- rur tebessümünü yüzüne oturttu. Karşısındaki genç adam ise terbiyeli bir şekilde ve rahatlıkla: "— Belki yürürlükte. Ama efen- dim, biliyorsunuz, halen Yassıadada bu meselenin hesabı görülüyor" ce- vabını verdi. Kırpık bıyıklı mağrur zatın, me- selenin bu tarafıyla pek ilgilendiği yoktu. Başka bir hususu omüdafaa etmeğe kararlı görünüyordu. Muha- bir başkaca bir şey sormağa cesaret edemedi ve teşekkür ederek, iyi dö- şenmiş odadan çıktı. Hâdise, geride bıraktığımız hafta- nın içinde bir gün cereyan etti. Kır- pık bıyıklı zatın adı Fahrettin Mutlu- aydı ve Seker Fabrikaları İşletmeleri Umum Müdürlüğü makamını işgal ediyordu. İnkılâbın hemen akabinde 39. madde ile emekliye sevkedilen dertli memurların yakarışları hâdi- senin başlangıcını teşkil etti. Pek çok memur, o günlerde gazetelerin kapı- larım aşındırdı ve derdine deva ara- dı. Mesele basitti. Şeker Fabrikaları İşletmeleri idaresini ellerinde tutan- lar, eski devri pek fazla andırır bir tarzda 23 memuru, vazifelerine son vererek, emekliye sevketmişlerdi. İ- şin garip tarafı, bir zamanlar Muha- lifleri güya yola getirmek için kulla- nılan meşhur 89. maddenin tatbik e- dilmiş olmasıydı. "Görülen lüzum ü- zerine" kalkanının arkasına saklana- rak, işine gelmeyen memuru omağ- durların feryad-ü figanına aldırma- dan- tasfiye etmekle Şeker Fabrika- ları İşletmeleri Umum Müdürlüğü, doğrusu rekor kırdı. Şekercileri az Pir farkla D. D. T. idaresi takip et- © Bitirdiğimiz haftanın İçinde pak çok memur, kapalı sarflarla kendi- 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: