YURTTA OLUP BİTENLER Millet Boşuna telâş hafta, Türkiyenin bu- meseleleriyle hiç alâkası bulunmayan ve inanılması Zor nis- bette şişirilmiş bir hadiste birden bi- re Umumi efkarı telaşla yerinden oy- . Evvelâ gazetelerin manşetle- rinde, sonra kudret sahiplerinin söz- lerinde öyle bir hava esti ki sanki ya- rın harp kopacaktır ve bu harbin ön safında Türkiye bulunacaktır! Gaze- telerin Berlin oMeselesini böyle bir tefsire tâbi tutmalarım takiben Ce- mal Gürsele ayaküstü sorulan sual- ler ve ondan ayaküstü alınan telâ? verici cevaplar herkesi hoplattı. Bo- gazların okapatılması gibi, akla u- zaktan yakından gelmesine güç im- kân olan bir ihtimal kolaylıkla orta- . Bir yandan suallerin sera- hati, diğer taraftan cevaplardaki muğlak ifade Rus Büyük Elçisinin Cemal Gürsele yaptığı bir ziyaretin şişirilmiş akisleriyle (o birleşince bir telâş ortalığı (okaplayıverdi. Bunun neticesi de, daima olduğu gibi, iş âle- mindeki panik ve bankalardan çeki- len büyük miktardaki paralar oldu. Haftanın sonunda hadisenin gerçek mahiyeti anlaşılmış ve endişe bulut- ları kısmen dağılmış bulunuyordu. Ama, sebep olduğu zararların bir. kı- sım tesiri, tabii devam ederek... Bitirdiğimiz Berlin Meselesinden dolayı Üçün- cü Dünya Harbinin kopması pek u- zak bir ihtimalken, ihtilafın Soğuk imkânsız bir başka ihtimalken bun- ların şu sırada "yarının isi" gibi tef- -ire tâbi tutulmasındaki hata gözler önündedir. Referandumdaki kırmızı oyların nisbetindeki nisbi yüksekli- ğin sebebini orada ve burada arayan- lar, hadisede kıymetli ipuçları bula- bilirler. Talihsiz ve ihtiyatsız beyan- lar, bir türlü önlenemeyen ayaküstü hasbıhaller, bu o hasbıhallerde şöyle- -ine sarfediliverilmiş sözler bir süre- dir memleketin havası üzerinde men- fi tesirler yaratmaktadır. Bir Devlet Başkanının, bir Hükümet Başkanı- -ın, bir İhtilâlin başının basma Al- lahın her günü söyleyecek bir sözü, verilecek bir haberi bulunması im- kânsızdır. Buna rağmen bir Devlet Başkanı, bir Hükümet Başkanı, bir İhtilâlin başı Allahın her günü ko- nuşturuldu mu, sözlerinin akisleri mecburen çok çeşitli' ve sık sık pek talihsiz olmaktadır. Devlet Başkan- larının, Hükümet Başkanlarının. İh- tilâllerin başlarının basınla temasla- rının bir nizam ve intizama tâbi tu- 6 Cemal Gürsel İstanbulda Az konuşmanın fazileti tutmasının da sebebi budur. Bu çapta bir makam sahibinin basın mensup- larıyla her 24 saatte bir, hattâ bir kaç defa karşıkarşıya gelmesi de- mokrasiyle uzaktan yakından alâka- lı bir hadise değildir. Bu, sâdece, bir takım ihtilâtların tohumudur ki ge- ride kalan aylar içinde bunun tecrü- besi çok yapılmıştır; Nitekim, de- mokratik birer memleket oldukların- dan şüphe edilemeyecek İngilte- re veya Amerikada, yahut Fransada gazeteciler ne MacMillan'ı, ne Ken- nedy"yi, ne de General de Gaulle'ü Allanın her günü karşılarında, sual- lere cevap vermeye hazır, hattâ ar- zulu bulmaktadırlar. Bu hususta biraz dikkat ve ihti- yat gösterildiği takdirde zaten son derece hassas, çekingen ve ürpertili umumi efkârda sık sık estirilen ve her biri bir huzursuzluk, memnun- suzluk, yeni idareden hoşnutsuzluk, hattâ gidenlerin aranması seklinde bir gaflet tortusu bırakmadan kay- bolmayan telâş, dalgalan önlenmiş olacaktır. Bu, milletin pek samimi bir dileğidir. M.B.K. Suya çizgiler Her şey, M.B.K. nin kurmay yar- bay üyesi Suphi Karamanın bitir- diğimiz haftanın içinde bir gün, her zaman Söylediği fakat gazetelere geçmeyen bir fikrinin İstanbul gaze- telerinin manşetlerinde yer almasıy- la başladı. O gün, Başbakanlığın önünde ko- AKİS, 7 AĞUSTOS 1961