Sezarın Hakkı Sezara Hadiselere bakınca insana Öyle ge- liyor ki, 147'lere değil ama bu “147ler meselesi" ne bir şeamet, bir uğursuzluk arız olmuş bulunuyor. Tam davaya bir hal çâresi pişirilip : kotarılıyor ki, tepeden inen bir soğuk su her şeyi altüst ediyor. İşin fenası, her defasında meseleyi tekrar ele al- mak bir önceye nazaran daha güç oluyor ve daha fazla mukavemetle karşılaşıyor. o "Oluyor, oldu" derken çıkan yeni mani 147'lerin arabasını ilk bulunduğu yerin de gerisine götü- rüp bırakıyor. Son günlerde cereyan eden bir hadise bunun delilidir. 147'ler yanname yayınlanıyor. gayet güzel prensipler bahis konusu adına Ankarada bir be- Beyannamede Başgil ee "Her insan korkudan âzâde amak hürriyetine sahiptir" deni- liyor, "Kanun belli “imseler için değil, belirli ölçülere uygun durumlara giren kimseler için uygulanır" denili- yor, "Her insan korkudan azade yaşamak hürriyetine sahiptir" deniliyor, "Kişinin hürlüğü haysiyetinin saygı görmesine bağlıdır" deniliyor. Sonra ekleniyor: ugün, geleceğin aydın kuşakları huzursuz bir endişenin içinde- dirler." Bunlar heyecanla okunacak fikirler. Ama bir de bakıyorsunuz, bu satırların arkasından bir sevimsiz çeh- re uzanmış Size. bakıyor. Bu, 147'lerin arasında Üniver- siteden çok şükür tasfiye edilmiş bir tiptir. Evlere şen- lik bir tip! Menderesin, o beyannamede sayılan bütün prensipleri çiğneyerek, mahküm edilmeleri için emir ver- diği muarızları aleyhinde açtığı dâvalarda avukatı bu zattır. Bu zat, o vazifeyi ifada gösterdiği gayret» hâkim- ler nezdinde yaptığı teşebbüsler ile mükâfata lâyık gö- rülmüş ve patrona Menderes tarafından bir iktisadi dev- let teşekkülünde bol maaşla ayrıca vazifelendirllmiştir» Bu zat, "Başbakanın avukatı" sıfatım kullanarak ya* bancı elçiliklerin vekâletini almakta da maharet gös- termiştir. Sonra, 28 Nisan hâdiseleri gelip çatmıştır, İstanbullu gençleri takiben Ankaralı gençler de Men- deresin zulmüne karsı bayrak açmışlardır. Bu arada ga- zetelere, bahis konusu tipin talebeleri destekler mahi- yette bir harekette bulunduğu haberi geçmiştir. Aman yarabbi! Tip, görülmemiş bir süratle bu "maksatlı ha- ber"i tekzip etmiş, lanetlemiştir. Kanaatümce, bilâkis gençler haksızdır. onlar kanunlara karşı gelmişlerdir.. Üstad kanaatini, tabii ancak 27 Mayıstan sonra değiş- tirmiş ve zerrece fütur duymadan, seneler senesi mah- kemelerde avukatlığını yaptığı Menderese sövmede ta- bii ön safa fırlamıştır. Şimdi insaf ile düşünmek lâzımdır ve 1147'ler mese- lesinin bir püf noktası burada yatmaktadır. Aynı Türk gençliği bu tipin rahlesi önünde tekrar oturmaya ve feyzini ondan almaya nasıl mecbur kılınabilir? Türk gençliği Ali Fuat Başgilin rahlesi önünde de oturmayı reddederek bu zatın kürsüsünden uzaklaştırılmasını is- AKİS, 27 ŞUBAT 1961 tediğinde ne (o yapılmıştır.? Hiç bir şey! Hiç bir şey (o yapılmadığından dolayıdır ki 147'ler meselesinin te- melindeki (o haksızlığın Oo Giderilmesi için en iyi niyetlerle uğraşılırken i- simleri hiç tatlı hatıralar uyandır- mayan bir takım opporttinistler baş- larını uzattıklarından dolayıdır ki; zaman zaman 147'ler, haklarım ko- rumak için Salim Başolun, Yassıada- da manen hükme bağladığı Kâ- zım İsmail Gürkanları aracı di- ye kullanıyor durumuna düşürüldük terinden dolayıdır ki yara mütema- diyen işliyor. Bir Bülent Nuri Esen bir Ali Fuat Başgil, bir Kâzım tsmai Gürkan, Menderesin bu sadık bende leri Üniversiteye dönecekler ve genç ler onları hoşnutlukla karşılayacak lar! Bunu, düşünmek dahi kabil mi- dir? Akıl bunu alabilir mi? Üniver- sitenin huzursuz olduğunda zerrece şüphe yoktur. Üni- versite huzursuzdur ve sadece aydınlar değil, bütün umumi efkâr 147'ler meselesinden dolayı üzgündür. A- ma, "Haydi beyler, dönün yerlerinize" diye yanların- daki yaşları da yakan kurular, lâyık olmadıkları davra- nışlarıyla ispat etmiş bulundukları kürsülerine iade edi- lirlerse huzursuzluk diner, üzgünlük yerini neşeye mi bırakır? Asla! , Esen Vaziyet bu olduğundan dolayıdır ki 147ler mese- lesinin halledilebilmesi için bir ümit hâlâ mevcuttur. Or- tada inada bindirilecek bir mesele yoktur. Aslında, Üni- versitelerimizde yeri bulunmayanlar mevcuttur. Onla- rın tasfiyesinin, tasvip edilmesine imkân olmayan bir metodla yapılması ve tezviratın, jurnalciliğin işleme- siyle gerçek kıymetlere kıyılmış olmasıdır ki 147ler meselesini dert haline sokmuştur. o İktidarın hatasını anlamış bulunduğu ortadadır. Ama Üniversite de hatasını açıkkalplilik- le kabul ederse, hatalardan dönüş yo- lu bir Centilmenler Anlaşması şek- linde açılır. Bu yolun sâdece M.B.K. tarafından kapalı tutulduğunu kabule imkân yoktur. Bir Bülent Nuri Ese- fin, bir İsmet Giritli, Tank Zafer Tunaya veya Yavuz Abadanın arka- sına sığınması, bir Kazım İsmail Gürkanın kendisini bir Müfide Küley- le paravana etmesi, bir Ali Fuat Baş- ımün Teknik Üniversitenin en değer- li hocalarına yapılan haksızlıktan do- layı mağdur sayılması ne makuldür, ve de makbul. 147ler meselesinin asıl talihsiz- liği de, galiba burada yatıyor! Gürkan