YURTTA OLUP BİTENLER Haftanın sonlarına doğru, başarı- yi gösteren ibre C. H. P. istikametine seyretmekte devam etti. Zira kürsüde Eroğlular tenkitler meti ikaz ve tenvir edici çıkışlar ma- hiyetini taşıyordu. Fakat, Temsilciler Meclisinin sa- lonunda resmi tutumları bu olan C H.P. lüer kulislerde bir faaliyet gös- termekten geri kalmadılar ve yapıl- nasım Zaruri gördükleri islerin ya- >ümasını orada sağladılar. her mesele halledilemedi ama- bir akım konularda faydalı ilerlemeler veya değişiklikler oldu. Bu, kudret lahipleriyle C. H. P. arasındaki dost- uğu daha da takviye etti. Kudret lahipleri (oyapılmasını o arzuladıkları leyleri, tecrübeli C.H.P. liler ise bunun yollarını ve gerçekleşme im- kânlarını söylediler, çok zaman bir anlaşma vuku buldu. Muallakta bir hükümet Ama. Bütçe müzakereleri sırasında C.H.P. den de müşkül durumda ur teşekkül vardı: Hükümet! Doğru- lu istenilirse İnkılâp Hükümeti bir iktidar Hükümeti değildi. eo Yâni bir mutlak çoğunluğa dayanmamaktay- dı. Bunun için de, kendi kendisini sa- runma mevkiinde bırakılması garip durumların doğmasına sebep (oldu. Nitekim haftanın ilk günlerinde bunu iyi niyetli Bakan fakat başarısız po- itikacı oKızıloğlu, Meclise hitaben şu boa ifade etti — Biz, sizlerden yardım bekli- Ayağımıza çelme takmak de- Tabii sözler sol tarafa bakılarak sarfedilmişti. Ancak, bu sözler umu- tan tesiri yaratmamış olmalı ki, C. K.M. P. li hatipler yüklendikleri sö- Bttmona muhalefet vazifesini sonuna kadar götürmek için âdeta birbirle- riyle yarış ettiler. İşin şampiyonlu- İkunu, arada sırada Genel Başkanı ile müşaverelerde bulunan ve sonra oturmakta bulunduğu en ön sıradan kürsüye âdeta fırlayanC. K.M. P.li Ahmet Oğuz elinde tutuyordu. Nite- kim bu şampiyonanın bir. sahnesi haf- tanın ortasındaki çarşamba günü ce- reyan etti ve Kurucu Meclise hâkim olmak istidadı gösteren muhalefet etme tarzının en güzel misalini orta- ya koydu. Kürsüdeki adam siyah el- biseler giymişti. Saçlarını geriye doğ- ru taramıştı. Dudağının üstünde Şar- lonunkini pek andıran bir bıyık var- dı. Adam sağ eliyle kürsünün üzerine yaydığı kâğıtlarını söyle bir topladı -taktik Bölükbaşı taktiğidir- ve kük- redir "— Başbakan Yardımcısı beni afise ediyor. Adeta gazetelere man- 14 şet veriyor. Buna hakkı yok! Beni ne hakla afişe ediyorlar?" Adam pek heyecanlanmıştı, sözle- rini aşın jestlerle takviye oetmek- teydi. Sözlerine devam etti: —Biz eski ve yeni idarenin zul- mü altında mücadele etmiş insanla- rız" Tabii bu sözlerin mânası pek anla- şılmadı. Bunu kendisi de anlamamış olmalı ki, hemen tevil yoluna saptı: "— Arkadaşlar, Hükümeti ben müdafa ediyorum" diyererk kürsüden indi ve soluğu geride, ak saçlarının çevrelediği talihsiz başım elleri; ara- almış liderinin yanında aldı. Şampiyonu Ahmet Oğuz olan bu tarz taktikler karşısında C. H. P sâdece bir müttefik durumunda bu- lunduğundan -hattâ Ferda Güley gibi bâzı C. H. P. liler şiddet hareketlerine katıldıklarından- Hükümet biraz bi- raz bikes vaziyette kaldı. O zaman Bakanların nazarları M. B. K. üye- lerine döndü. Üyeler kendilerine sem- patik gözlerle bakmadılar değil ama, bu destek de biraz platonikti. O yüz- dendir ki Hakanlar kendi başlarının çâresine bizzat bakmak zorunda kal- dılar ve o yüzdendir ki Selim Sar- per gibi davrananlar başarı kazandı- lar. Buna mukabil, C. K. M. P. nin Bakam Tahtakıhç jann Bakanlar sâ- dece şahıslarına fena notlar aldılar. . ne gelince, üyeler daha zi- yade tarafsız davranmaya ve mânevi mesuliyetin kendilerinde bulunduğu- nu hissettirmeğe gayret gösterdiler. Pek etliye sütlüye karışmadılar, kav- galara ve polemiklere girmediler, on- lar da kulislerde faaliyet gösterdi- ler. Üçüncü kutup Bütç müzakereleri sırasında (oüçün- cü kutbu iyi niyetli, fakat politi- ka tecrübesi hiç, ekserisi meslek te- şekküllerinden gelme Temsilciler teş- kil etti. Bunlar, bazı işleri arap sa- çına çevirdiler; Nitekim haftanın or- tasında, Meclisin dış salonunda baş- layan bir hâdise epeyce mürekkep ve ter dökülmesine yol açtı. Hikâye şöy- le başladı: Kalın camlı gözlüklerinin altın- dan manidar bakan bir genç Temsil- ci, basın mensuplarının bulunduğu kalın sütunun altına geldi ve gaze- tecilerle konuşmakta olan Turhan Feyzioğlunun omuzuna, gülümseye- Kurucu Mecliste C.K.M.P. liler “Hayır” cılar grubu rek hafifçe dokundu: "— Nasıl beyfendi, benim kanun teklifinin altına bir imza atacak im- siniz?" dedi. Tabii bu sözler, başların birden kalın gözlüklü genç adama çevrilme- sine sebep oldu. Genç adam Kurucu Mecliste basın temsilcisi obulunuyor- du ve adı Ilhami Soysaldı. Bahis ko- nusu kanun teklifi ise ezanın Türkçe okunmasıyla ilgiliydi. Bir evvelki cel- sede. Diyanet işleri bütçesi görüşü- lürken kanun teklifi haline getirile- ceği Soysal tarafından bildirilmişti. Tecrübeli politikacı OFeyzioğlu, genç adamı kendine has tebessümü ile süzdü ve "— İlhamiciğim, epey imza var mı bari teklifin altında?" dedi. AKİS, 27 ŞUBAT 1961