geçti. monu Mebusu, ola- rak Meclise tek- rar geldi. İktisat Vekili oldu. Bu a- rada Rusya ile mütareke imzala- yan Murahhas He yetimize (o başkan- lık etti. 1920 deki ilk Moskova seya- hatinden döndü günde, İktisat Ve- killiğinden (Adliye Vekilliğine geti- rildiğini (o öğrendi. fiat süre de Adli- ye Vekili (oolarak çalıştıktan luk oMuahedesi"ni imzaladı. Yusuf o Kemal Tengirşek (| İkinci Moskova dönüsün- den sonra Harici- ye Vekilliğiyle va- zifelendirildi, İs tiklâl Savaşının so nunda bu vazife- den ayrılarak bir süre mebus olarak kaldı. 1931 - 33 yıl lan arasında ken- disine tekrar Ad- liye Vekilliği vazi- fesi varildi. 1933 den 1942 ye kadar mebusluk yaptı. 1942 - 1946 yılları, arasında İstanbul- da ilk olarak isti- rahata çekildi. 946 da yeni kurulan parti ile (birlikte -D.P.- tekrar Mec- lise girdi. Dört yıl- lık bir muhale- fet omebusluğun - dan sonra lis hayatından büs bütün çekildi ve yeni bir partinin -M.P- kurucuları arasında yar aldı. On yılık Meclis dışı bir siyasi ha- yattan sonra talih onu bu defa bir başka yönüyle tekrar hem de Başkan olarak— AKİS, 9 OCAK 1961 recekti, Onun da bütün Mili Harekâta katılması gerekiyor- du. Cumhuriyet Hükümetinin Kasta- YURTTA OLUP BİTENLER ötekiler gibi (o Hazret-i Gutenberg'tir.. Temsilciler Meclisinin Oo başkanlık kürsüsüne çıktığında Tengirşek Dikkat! Dikkat! Geçen devrin dalaverecileri, "zeki iş adamları" hattâ Vatan Cephele- rine geçmiş bulundukları halde C.H.P. de bir takım "yedek destek" leri başarıyla muhafaza (oedebilmişlerdir. Bazen menfaat bağlarıyla, bazen dostluk bağlarıyla, bazen çapkınlık arkadaşlığı bağlarıyla bağlı bulundukları bu C.H.P. li zevatı elde tutmuşlar, onların iyi günlerini düşünerek kara gün dostu rolü oynamışlardır. Evlerde misafir etme- le» evlerde parti tertiplemeler, beraberce dışarılara gidip, masraf et- meler.. Bunlar, acı olmakla beraber gözlerden kaçmadığı bilinmesi ge- reken gerçeklerdir. Akl-ı evvel iş adamları D.P. den sonra bir C.H.P. İktidarını mümkün gördüklerinden akılları sıra bütün tedbirlerini al- mışlardır. İnsanın aklı durur: "Zeki iş adamları" öylesine başarıyla çalışmışlardır ki bunlar V.C. ye en gürültülü şekilde katıldıkları sırada dahi C.H.P. deki "yedek destek"lerini, hattâ hiç bir bağla bağlı bulun- madıkları C.H.P. ileri gelenlerini kandırabilmişler, kendileri için "Ne yapsın zavallı? Kezzap gibi Menderese bir iş adamı dayanabilir mi? konuşmasını Başkan Ah, talihsizin kalbi kan ağlamıştır" dedirtebilmişlerdir. Bunlar, D.P. ileri gelenlerinden Sarollar, Zorlular, Kalafatlar, hattâ Cebekoy- larla nasıl ortaklıklar yürütebilmişlerse aynı şekilde, bir C.H.P, iktidarı sırasında şimdi isimlerini saymakta hiç bir fayda bulunmayan malüm ve mahut zevatla ortaklıklar kurabileceklerini hesaplamışlar- dır. Hiç bir fayda yoktur, zira bu ortaklıkların kurulmasına, iktidarın seçimle değil ihtilâlle el değiştirmesi mani teşkil etmiştir-. Üstadlar 27 Mayıs sabahı hiç beklemedikleri bir ihtimalle karşı- laşmışlardır. O sabah, henüz hiç bir envestisman yapmadıkları Türk Silâhlı Kuvvetleri birden bire iktidarı ele alıvermiştir. Bu yüzden, akl-ı evvel zevat şaşırıp kalıvermiş tir. Aradan pek kısa zaman geçince bunlar derlenip toparlanmışlar, kudret sahibi subaylardan bir kısmıy- la bir takım modern Mme, Reeamier'lerin evinde temasa geçebilmiş- lerdir. Böylece, "zeki iş adamları"nm en kuvvetli silâhı olan. âlemler yeniden başlamıştır. Ama, Allahtan ki İkinci Temizlik gecikmemiş, iki parça ipekli kumaş arasında ikram edilen iki kadeh viskiyle kendile- rinden geçenler Yeni Meksikada veya Tokyoda (o ayılmışlardır. Buna rağmen "yatırım"lar devam etmiş, bilhassa C.H.P. deki "yedek des- tek"ler üzerinde çalışılmıştır. "Zeki iş adamları"ndan bir kısmı balen "içerde"dir, bir kısmı halen "içerden yakayı muvakkaten kurtarmış" tır, bir kısmı şaşkın, beklemektedir. Bunların müşterek vasıfları, bir tarihte bizzat Gürselin belirttiği gibi inanılmaz derecede geniş maddi imkânlara sahip bulunmalarıdır. Kurucu Meclise, büyük fakat mu- kadder talihsizlik, bir takım "yedek destek"in C.H.P. listesinde -pek, ama pek az sayıda da olsa- girmiş bulunmam ortaya yeni bir vaziyet çıkarmıştır. "Zeki iş adamları" şimdi onlar üzerine daha fazla oyna- makta, onlardan daha fazla şey beklemektedirler. Ama bilmedikleri, bu "yedek destek"lerin başında nöbetçilerin bu- lunduğudur, 1961 yılında yaşıyoruz, o-Bir teli misâl verelim, bir ço "yedek destek" ayağını denk alacaktır-. Eğer V.C. ordularının akl-ı evvel mensubu bir kaç milyoner C.H.P. li dostlarının, satın alamadıkları şerefli subayların yapmadıklarını yapabileceklerini, kendilerini -milyon ödeseler- kurtarabileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. 1950'de İnönü- nün partisini onlar perişan etmişlerdi, İnönü hâlâ iyiniyetinin esiri bu- lunsa bile, on yıllık muhalefet devresi bizzat İnönüye dahi memlekette başka kuvvetlerin bulunduğunu göstermiştir ve ancak dâhilere has bir olgunlukla İnönü, artık memleketi o açık pencereden -kendisine memle- kette başka kuvvetlerin bulunduğunu gösteren pencereden- seyret- mektedir. Meclise geti- elinde bir kâğıt tutuyordu. Eski harf- le yazılı bu kâğıt en yaşlı üyenin açış tan garanti ihtiva bizzat yazdığı metni güçlük- le okudu. Hisli, ediyordu. Yaşlı manası az, fakat ni- yeti iyi bir konuş- ma hazırlamıştı. Temsilciler Mecli- sini o"Tanrı adıy- la" açtı. Bu. yaşlı gazetecilere, Babı- âlide akşam oldu- ğunda gazete mü- rettiphanelerinin a- çılış şeklini hatife lattı. o Orada mü- rettipler "Her ak- şam besmeleyle a- dükkânımız. Guten - pirimiz, üstadımız" demek- tedirler. (o Tengir - şek bu vazife dola- yısıyla bütün üye- lerin topyekün Ta- rihe Oo geçtiklerini bildirdi. Gözleri, loş ışık içinde harf leri rahat seçeme- diğinden Oo kekeli - yor, uzun fasılalar veriyordu. Yarı eğ lence, yarı ociddi- yet içinde dinleni- len C.K.M.P. tem- silcisinin Oo konuş - masından sonra ye min faslına geçil- di. Yoklama ye- minle birlikte ya- pılacaktı. Kâtiplik mevkiini işgal e- den genç CH.P. li Alev Coşkun ilk ismi okudu: Ada- lan Şevket İzmi- rin şöhretli CHP. lisi ve eski Mahya Bakanı kürsüye ge lerek ilk yemini etti. Onu bir baş- ka C.H.P. li Ata- lay Akan takip dişlerinde, lerine ve kendileri ki intibalma gö- re az veya çok, fakat mutlaka al- e Hiç kimse üyı mazsa bir adamın alkışını daha baş- etmiş durumdaydılar: 9