Haftanın İçinden En Tehlikeli Yol içinde yaşadığımız yüzyılda, hele bu yüzyılın ikinci yarısında iktisat ilmiyle siyaset hayatı siyamlı kar- deşlerden farksızdır. Artık memleketler en ziyade ba- şarıyla, iktisat ilminin temel kaidelerine uyulmak su- retiyle idare ediliyor. İktisat ilmi elbette ki fizik ilmi gibi kesin ölçüleri, hattâ tıp ilmi gibi tesiri kat'i reçe- teleri bulunan bir ilim değildir. Zaten siyaset hayatıy- la bağdaşabilmesi de, şüphesiz bu sayededir. Bütün sosyal ilimler gibi iktisat da çeşitli durumlarda çeşitli kanunlara sahip bir daldır ve başardı politika belirli durumlara, uygun kanunları bulup yürütmektir. Du- rumları siyaset hayatı Taratır. Memleketlerin yüksek menfaatleri bir takan zaruretler ortaya çıkarır. Bu ba- kımdan, "ortodoks iktisat"ın her zaman iyi neticeler vermediği, bu ilim dalında kitapların son sayfalarının yazdığından ayrılma denemelerinin bazan deneme sa- hiplerine "sihirbaz" adını kazandırdığı doğrudur. An- cak böyle hallerde bile bir prensibin daima göz önünde tutulması, yapılan işlerde istikamet gözetilmesi, bir belirli ekonomi politikasının muhafaza edilmesi şarttır. Siyasi hayatın zaruret diye ortaya çıkardığı her da- ramda bir başka, bir değişik, bir müstakil tutumla iktisat ilminin ırzına geçilirse o zaman tatbik edilen "ortodoks olmayan iktisat" olmaz. Olsa olsa, yaratılan bir keşmekeş olur. Böyle bir temayül, korkular ki son günlerde bizim iktidar çevrelerimize hâkim oldu. Ma- aşlara zam yapılırken şeker fiyatlarını indirmenin, ye- ni vergilere ve vergi arttırmalarına gidilirken tekel mamullerini oucuzlatma hevesine okapılmanın başka izah tarzı yoktur. Evvelâ, bir demagoji teşebbüsünü, bu meseleleri konuşurken bertaraf etmek lâzımdır. "Efendim, zavallı memurlarımızı ve bilhassa şerefli ordu mensuplarım bugünkü perişan durumda mı bırakalım, arttırmayalım mı?" Elbette ki cemiyetin, olmayan cemiyetlerin bel kemiğini teşkil eden orta sı- nıfı mutlaka ayakta tatmak lâzımdır. "O halde, zaten sıhhatsiz Türk halkına şekeri opahalı mı yedirelim?" Onun da cevabı, şüphesiz hayırdır. Her Türk, ihtiyacı olan şekeri satın alabilmeli, yiyebilmelidir. "Vay kapi- talist vay! Demek vergilere dokunulmasın.. Ne yeni vergi, ne zam! Peki, memleketin masraflarım kim ödeyecek?" Bu, doğruluğu üzerinden akan bir görüş- tür ve bizim 1 numaralı ihtiyacımız âdil -büyük ka- zançlardan daha fazla vergi alan- bir sistemdir. "Ne demek İstiyorsunuz? Tekel mamulleri halkın hâlâ beli- ni mi büksün? Bir nefes sigara çekmek imtiyaz mı ol- sun?" Buna da söyleyen yok. Ama bütün bunların te- mini, her bir sahada koordinasyonla alâkan bulunma- yan iktisadi veya mali merhemler sürüp yaraların hep- sini birden tedavi kabul etmez hale sokmak değildir. Bunu bir kere oaydınlığa (okavuşturduktan sonra, herkese mavi boncuk dağıtma arzusunun neticesi gibi görünen son iktisadi ve mail tasarrufların akıl almaz şeyler olduğuna ifade etmek bir zarurettir. Türkiyenin, çok ağır bir mirasa ister istemez varis olmuş bulundu- gu hakikattir. İktisadi duruma düzeltmek kolay iş de- ğildir. Hele bunu bir ihtilâl sonrasının karmakarışık şartları içinde başarmak büsbütün müşküldür. Siyasi istikrar yokluğunun kamçıladığı endişeler ve şaşkınlık, emniyetsizlik ve çekingenlik (opiyasaya hâkimken bir "osterite rejimi"ni yürütmek ancak siyasi mülâhaza- AKİS, 9 OCAK 1961 Metin TOKER lan ikinci plâna atmakla kabildir. Menderesin elinden güç kurtarılmış bir Türkiyenin meselelerinin iktisadi alanda ne olduğuna bilmek için bir iktisat allâmesi olmaya hiç ihtiyaç yoktur. Bunu, 27 Mayıstan bu yana pek çok yazar her gün yazıyor. Bu mecmuanın onların bâzılarından ayrıldığı nokta, ayda yaşayan veya sıçrama meraklısı olan bu zevatın -meşhur 14'leri de kandırdıkları (o gibi..- tedavi çaresi diye gösterdikleri siyasi rejimdir. Fakat, güneş kadar parlak derdi görmemek için kör olmak lâzımdır. Men- deresin akıl almaz iktisat politikası bizi öyle bir nok- taya getirip bırakmıştır ki Türk milleti evvelâ "kazan- ca göre mükellefiyet" usulünü o gerçekleştirmeli, on- dan sonra da kemerlerini son deliğine kadar topyekün sıkmalıdır. o Yatırımlara devam etmek, daha doğrusu politik değil ekonomik dünya kadar yatırım yapmak gerçek kalkınmanın tek yoludur. Bir plân ve program dairesinde yapılacak yatırımlar 1961 Türkiyesinin baş- lıca ihtiyacım teşkil etmektedir. Yatırım için ise, in- sanın evvelâ yatıracak bir şeyi olmak lâzımdır. Eğer hepimiz, verebildiğimiz kadarını, basiretli yatırım ya- pacak, basiretli yatanın yapacağından emin olduğumuz bir iktidara verirsek ve bu iktidar muhtaç bulunduğu kuvvetli parayı hariçten sağlayacak siyasi ehliyeti gös- terirse el birliğiyle, ama gene de uzunca bir zamanda Türkiyemizin belini doğrultabiliriz. Gerçek bir hikâyeyi dinleyiniz. Herkes biliyor ki İhtilâlden sonra Türk Silâhlı Kuvvetleri omensuptan her tarafa el koymuşlardır. Denizci subaylar da Deniz- cilik Bankasının idaresini almışlardır. Bundan faydala- narak, başka pek çok dairede başka pek çok subayın yaptığı gibi personel maaşlarını tesbit etmişlerdir. Bu tesbit onları dondurmuştur. Bir siyasi destek bulup ta kapağı Denizcilik Bankasına atan, hele onun yüksek kademelerinde yer alan adam refaha kavuşmuştur. Siz senelerce uğraşının da Kurmay Yarbay olunuz. Sizin aldığıma paranın beş, bazen yedi misli Denizcilik Ban- kasında bir Kurmay Yarbayın beşte, bazen yedide biri kıymette, ehliyette adamlara bol keseden dağıtılmak- tadır. Subayları, işte bu deli etmiştir. Türk Silâhlı Kuvvetlerinin omensuplarım, maddi bakımdan bu memleketin paryaları olmaktan kurtar- mak Ur siyasi zarurettir. Bu mecmua daima açık ko- nuşmuştur: Bir siyasi zarurettir, zira durum devam ettirilirse Türk Silâhlı Kuvvetleri mensuplarından bir kısmı ağızlarına kaşık kaşık bal çalmış meşhur 14le- rin hasretini duyabilir. Ama zam yerine bir devamlı ve müstakar iktisat politikası em a durumda vatanperverlik imtihanını on num ala- rak geçirmiş subayların sesleri dahi çıkmazdı. Zira in- sanı, parasızlıktan çok daha fazla ezen haksızlıktır. Bundan dolayıdır ki bu mecmua büyük kazanç- lardan alınan vergileri insafsızca arttırın diyor. Tekel mamullerini, bırakmış meraklıları fazla para vererek kullansınlar diyor. Şekeri ucuzlatmanın zamanı değil diyor. Memur maaşlarında ise zam yerine tesviyeye gidilseydi çok daha iyi olurda diyor. Fakat bunun üs- tünde diyor ki: Allah rızası için bir iktisadi politika tesbit ediniz ve ortodoks olsun veya olmasın, ondan ay- rılmayınız. Dr. Schacht'tan Erhardt'a, bütün sihirbaz- lar sâdece o yoldan geçmişler Bir erdir r çok ucube yaşayabilir. İktisadi ucube”? Asla!