YURTTA OLUP BİTENLER lirlerse Üniversitede otekrar huzur- sczluk başlayacak, zira mesele artık küllendi" haberini uçurmuşlardı. Bu duyulunca, Gençlik teşekküllerinin temsilcileri kalkıp geldiler ve görüş- tükleri M.B.K. Üyelerine vaziyetin hiç de böyle olmadığını anlattılar. Buna rağmen, vaktin sabaha yaklaştığı bir sırada toplantıdan çıkan ilk M.B.K. üyeleri hiç de sevindirici haber ge- tirmediler. Sıtkı Ulay "Ne yapayım birader, dinletemedim" dedi. Ekrem Acuner hakikaten müteessirdi. M.B. K. ne menfi, ne müsbet bir karar al- mış, meseleyi ogündeminden çıkar- mayı en kolay çâre saymıştı. Tartış- malar, meselenin görüşülüp görüşül- memesi noktasında olmuş, görüşül- memesini isteyenler (galebe kazan- mışlardı. Çatlak veren cephe 'ler cedelleşmesinde mütesanit bir cephe arzeden Üniversiteler arasında son haftalar zarfında üste- lik bir de ihtilâf patlak verdi, duvar- larda çatlaklar görüldü. Ankara Üni- versitesi, 114 sayılı kanunun topye- kün ilgasını değil, sâdece 5. maddesi- nin tâdilini istiyordu. Zira Ankara Üniversitesi, 27 Ekimden önce Sena- to kararıyla dört öğretim üyesini u- zaklaştırmıştı. 114 sayılı kanunun yü- rürlükten kaldırılması, bahse konu dört öğretim üyesinin ellerini kolla- rını sallıya sallıya oOAnkara Üniver- sitesine o dönmelerini (o sağlıyacaktı. Halbuki bütün diğer (Üniversiteler, sâdece 5. maddenin tâdiliyle yetinmi- yorlardı, onlara göre 114 sayılı kanım kökünden kazınmalıydı. Diğer Üniversitelerin noktai na- zarlarına bakılırsa, Ankaradaki mes- lekdaşları genel prensipler üzerine eğilerek gerekli (o dileklerde buluna- cakları yerde, sübjektif âmillerin te- siri altında kalmakta ve hayati 147' ler meselesini ogerektiği tarzda sa- vunmaktaydılar. 147ler, kürsülerin- den kovulma sebeplerini öğreneme- den, müdafaaları alınmadan, bir ta- raflı ve esrarlı bir tahkikatla affedil- mişlerdi. 5. maddenin tâdili ıstırabı dindirmiyecekti. Huzuru ve güvenliği sağlamıyacaktı. oSâdece 147lere Se- natolara bir müracaat hakkı vere- cekti, fakat kırılan şeref ve haysiyet- leri tamir edecek bir ilâç olamıya- caktı. İlmin ve ihtisasın sesine kulak verilirse, 114 sayılı ucube kanun, Ü- niversite Oo muhtariyetini (o zedeleyici mahiyetteydi, Anayasanın 3. ve 82. maddelerine ve İnsan Haklarına ay- larıydı. Fakat bütün bunlara rağmen, EMİNSU ve 147ler adlarında iki he- yula arasında kalan M.B.K.. daha zi- yade Ankara Üniversitesinin noktai nazarını benimsemiş göründü. Ama, o bile kanunlaşamadı. 18 Yeni bir devre Gergin hava içinde, geçen haftanın başında cereyan eden bir hâdise, her rutubetten nem kaparcasına has- saslaşan çevrelerde (ogeniş tefsirlere yol açtı. Hocaların Hocası Onar, yir- mi günlük izin almıştı. Hassas çevre- ler hemen ithamı o yapıştırıverdiler: Hastalık politikti! Şövalye ruhlu O- narın, en lüzumlu olduğu bir zaman- da İstanbul Üniversitesinin başından ayrılmasının mutlaka bir mânası ol- malıydı. Halbuki Onarın elinde, yir- mi gün mutlak istirahate çekilmesini katiyetle isteyen bir rapor mevcuttu. Yetmiş seneyi geride bırakmış Onar, aslında Üniversiteler açıldıktan son- ra biraz dinlenmeyi düşünüyordu. Fakat 27 Ekim hâdiseleri, Milli İn- kılâbın en ağır bir yükünü sırtına al- mış dev ilim adamına, sıhhatini dü- şünmeğe fırsat oOvermemişti. Çeşitli rivayetler üzerine Onar, "147ler me- selesi halledilene okadar, Rektörlük- ten kıpırdamağa niyetimiz yok" a- çıklamasını yapıyordu. 147'lerin kür- sülerine ve öğrencilerine kavuşmala- rına imkân verecek kanun tasarısının M.B.K. nde cuma gecesi saat ikide reddedilmesi üzerine, Onar tabiatiyle dinlenmekten başka amaç gütmeyen iznini yarıda kesecek, ve kadim İstan- bul Üniversitesindeki Rektörlük ma- kamına bütün heybetiyle yeniden o- turacaktı M.B.K. nin kendisini ancak yük- seltecek bir hizmeti geride bırakarak vahim haksızlığı tamir etmeden git- mesi Onarlar, Narterler, daha doğ- rusu yaralı Üniversitelerimiz için gi- riştikleri dönüşü olmıyan mücadele- nin yeni ve daha azimli bir safhasını teşkil edecektir. AKİS, 9 OCAK 1964