teklifi- o sıralarda Yedek Subay ol- duğu adıyla sanıyla belirtiliyordu. Nitekim Argücün Örfi İdare Kuman- danlığı, gazetede Yedek Subay oldu- ğu yazılı olan gazeteciyi -Altan Öy- mendir ve o sıralarda Kim mecmua- sının Ankara mümessili (o bulunmak- taydı- bir gece evinden kapmış ve bir hayli terletmişti. İhtilâl yetişmeseydi genç gazeteci askeri mahkemenin ka- rarıyla hapishaneden o nasibini alan gazeteciler arasına katılacaktı. D.P. iktidarının mesut azınlığına dahil olan gazeteciler bu açıklamalar karşısında ümitlerinin kırıldığını an- ladılar ama çıkmayan candan kesil- miyen ümit misali sonuna kadar da- yandılar. Hattâ kahramanca müca- dele bile ettiler. Tekrar tekrar kürsü- ye gelip düşüncelerinin o zaman Öyle olduğunu ve fikre hürmet edilmesi lâzım geldiğini belirttiler. Bu nutuk- ları çekerken de pek fazla göğüsleri- ni gerdiler. Bu, sözlerinin zapta geç- tiğinin farkına (ovarmalarına kadar devam etti. Bundan sonraki konuş- malar daha eğlenceli oldu. Gençler grubunun azmini acıklı konuşmalar çelmedi. Kararları kat'iy di. Seçilen Haysiyet Divanı süratle hüküm verecekti. O kadar ki, bu ze- vatın ihracı ertesi gün devam edecek kongreye yetişecekti. Haysiyet Diva- nı seçimine geçilip Divani teşkil ede- cek isimler belit olunca D.P. yakınla- rında da şafak attı. Nitekim Ankara Gazeteciler Cemiyetinin cefa ve çile çekmiş mensupları, iki gün içinde a- ralarından, eski iktidarın mesut azın- lığını kapı dışarı ettiler. Bunların a- rasında Turhan Dilligil, Kenan Ha- run, Tarık Mümtaz Göztepe, Atilla Onuk, Turgay Üçöz, Hüseyin Cahit Aküzün, Fahir Ersin, Hikmet Saim, Yılmaz Çetiner, Ahmet Karaca, Fah- rettin Gülseven gibi D.P. iktidarının “cessur gazeteci"leri vardı. Böylece, Türkiyedeki bir çok te- şekkül arasında Ankara Gazeteciler Cemiyeti kendi bünyesinde bir temiz- lik yapma isini meharetle tamamla- mış oldu. Elbette ki mevzuat, ihraç edilenlerin gazetecilik (o yapmalarına mâni değildi. Ama bu suretle Cemiye- tin, uygunsuz davranmış fertlerine mânevi bir ceza verecek olgunlukta bulunduğu ortaya çıkıyordu. Bu, iler- de başka kimselerin aynı şeklide dav- ranmadan önce daha iyi düşünmeleri- ni sağlayacaktı. Karar başka bir noktayı daha ha- tırlattı: Eğer Üniversite, aynı yolda cesaretli bir adım atabilseydi, hakiki bir yara haline gelmiş bulunan meş- hur "147'ler meselesi" doğma sebebi bile bulmayacak, üstelik Ali Fuat Başgil ve Bülent Nuri Esenlerin a- dıyla İsmet Giritli ve Tarik Cafer Tu- nayaların adının yanyana gelmesi garabeti ortaya çıkmayacaktı.. 20 AKİS, 9 OCAK 19G1