Duruşmaların Anatomisi Adalet ve Politika İhtilâl sonralarında sualetin politikaya karışmasından, daha çok görülen şekliyle politikanın adalete karış- masından bol pek az şeye rastlandır. Aslına bakılırsa böyle hallerde adalet ufak rol oynar Ve adına "İhtilâl Adaleti"denilen, adaletle pek bir alâkalı bir mefhum duruma hâkim olur. Duvar diplerinde kurşuna dizilen yıkılan devir şampiyonları, malları ellerinden alınan eski idare sempatizanları, hattâ tukaka olan yabancı diktatör destekleri hep bu "İhtilâl oAdaletlinin tabii icaplarıdır. Bizim ihtilâlimiz biraz değişik Mayısın akabinde, telâfisi imkânsız hiç bir harekete tevessül edilmemiştir. Ne duvar diplerinde nefret edi- len, hem de milletçe nefret edilen tipler itlaf olunmuş- lardır -bilâkis, bunları halkın husumetine karşı Türk Silâhlı Kuvvetlerinin mensupları korumuştur- ile de bir haraç alna muamelesi tatbik mevkiine konulmuş- tur. Bilâkis, ihtilâlin ilk günü Radyolarda konuşan ses- ler düşüklerden bile "sayın" diye söz açmışlar, bunları en Ziyade linç tehlikesinden korumak üzere emniyete almışlardır. Ancak sonra, durum biraz daha fazla ay- dınlandığında, suçlulukları o ihtilâli yapan millet tara- fından tıpkı bir jüri gibi ilân edilmiş düşüklerin yar- gılanmaları için karar çıkmıştır. Bu maksatla bir Yüksek Adalet Divanı teşekkül etmiş ve Divan Yassı- adada faaliyete geçmiştir. Bu mecmua, okuyucularının malümudur, düşük- lerin suçlu değil da sanık oldukları yolunda başta dü- şük avukatları, bâzı maksat sahibi veya saf zevat tara- fından ileri sürülen teze hiç bir zaman iltifat etmemiş- tir. Her ihtilâl bir jüri kararıdır. Eğer 27 Mayıs hare- kâtı akim kalsaydı sâdece harekâta girişen subayla- rın değil, Menderesle mücadele etmiş kimselerin akı- betinin ne olacağım okestirebilmek için kâhin olmaya asla lüzum yoktur. Çocukların dahi tahmin edebilecek- leri veçhile, netice böyle olmamışlar. İhtilâl başarı ka- zanmış ve diktatörlük heveslisiyle hempaları kıskıvrak yakalanarak nezaret altına alınmışlardır. Demek ki jüri suçlunun eski iktidar idarecileri olduğuna karar vermiş, onların giriştikleri siyasi ve bilhassa dalave- reyle alâkalı suçlarında cürüm paylarının ne olduğu, bu cürme hâkim gözüyle ne miktar cezanın düştüğü hususunun tâyinini tamamile tarafsız davranan bir heyete havale etmiştir. Demek ki, Yassıadadaki Divan dahi ortada bi suçun bulunup bulunmadığım tâyine çalışmak yetkisine sahip değildir. Bu hükmü vermeye yetkili merci, Yassıadadaki Divan olamaz. Bir küçük, basit ve Manalı misâl verelim. Yarın, öbür gün Yassı- adada "Anayasanın ihlâli" dâvası görülecektir. Bu dâ- vada, herkese beraat kararı vermek Salim Başol ve arkadaşlarının etinde midir? Yâni, Türkiyede bir "Ana- yasanın İhlâli" hâdisesinin vuku bulmadığını söyle- mek Yassıadadaki Divan dahil, bir kimsenin, aklı ba- şında bir kimsenin iddia edebileceği husus müdür? Böy- le bir hâdise Cereyan ettiğinden dolayıdır ki Türk mil- leti 27 Mayıs sabahı enci ve yaşlısı, sivili ve askeri ayaklanmış, o filin faillerini tepeleyivermiştir. Bunun, üstelik hukuki ve ilmi bir de ilâmı Çıkmıştır. Ama o bile olmasaydı, Anayasayı ihlâl suçunun Türkiyede bir şahıs emrindeki bir zümrenin hâkimiyetini gerçekleş- tirecek bir diktatoryanın kurulması teşebbüsünün vu- ku bulduğunu inkâr kabil midir ? Türk milleti, tıpkı AKİS, 9 OCAK 1961 davranmıştır. 27 birjüri gibi bu inancı benimsedikten sonradır ki ayak- lanmış ve 27 Mayısı gerçekleştirmiştir. O halde, defa- larca söylendiği gibi, Yassıadadaki Yüksek Adalet Di- vanı bir ihtilâlin değil, bir ihtilâli anlayış tarzının ne- ticesidir. Şu hareket suçtur. Bu hareket suç değildir. . Suç olan şu harekete filancanın iştirak payı şudur. Bu iştirak nisbetine düşen ceza miktarı ise şundan ibaret- tir. İşte, Yassıada Divanının üzerine düşen vazife ka- nunlara ve hukukun umumi kaidelerine riayet sure- tiyle bunu tesbitten, sonra da bunu tefhimden ibarettir. Ama Yassıadadaki Divan elbette bir ihtilâl sonrası heyeti olduğunu unutmayacak, sâdece kanunun kuru metni yerine hâdiselerin, vakıaların, bunların mânası- nın ve mahiyetinin teşrihini kalbinde hissedecek, ona göre karar verecektir, ihtilâl sonrası pek çok mahke- me için varit olduğu veçhile, Yassıadadaki Divan bakı- mından da mühim mesele bir daha Türkiyede bir ta- kım tiplerin, kati hukuk prensiplerinin arkasına sığın- salar da yaşayıp kazanmalarına imkân bırakmamak- tan ibarettir. Vaziyet bu iken, Ahmet Emin Yalmanın geçen haftama ortalarında bir gün Vatan gazetesinde yayın- lanan bir başyazısı heyecan değil ama, hayli hayret yarattı. Vatan gazetesinin ziyadesiyle meşhur ve has- sas başyazarı bir mesele ortaya atıyordu. Yassıadada bir çok D.P. mensubu vardı. Bunlar, D.P. Meclis Gru- bunun üyeleriydi. Bunlar, Anayasanın ihlâli suçunun sanıklarıydı. Halbuki aralarında suçsuz olanlar vardı. Şimdi, yeni bir sistem bulmak, iki sınıf sanık arasında tefrik yapmak gerekmekteydi. Yalmana göre kıstas, Meclis Başkanı seçimleri olabilirdi. Orada Koraltanın aleyhinde vaziyet alanlar pek âlâ serbest bırakılabilir- lerdi. Öyle ya, belki gayelerine varamamışlardı ama, niyet niyetti ve bu bir iyi niyetti. İyi niyet ise mükâ- fatım görmeliydi. Yalmana göre ise bunun çâresi inis- yatifi Yassıadadaki heyete, onun başkanına ve arka- daşlarına bırakmak değildi. Meselâ İnönü, pek âlâ Ku- rucu Mecliste bir harekete geçebilir ve kimlerin mesul olarak hüküm giyebileceğinin tesbitini isteyebilirdi! Halbuki bu, son derece sakat bir görüştür. Evvelâ İnönü, Adalet Divanı -İnönü Divana ve bilhassa onun Başkanına karşı büyült sempati ve güven beslemekte, çıkacak kararların haklı olacağına yürekten inanmak- ta, hiç kimsenin bu heyete tesir edemeyeceğinden emin bulunmaktadır- işitti Obitirmedikçe, yâni Anayasayla alâkalı | numaralı dosya hakkındaki hüküm tefhim olunmadıkça müdahale niyetinde değildir. Bunun se- bebi, hüküm açıklanıncaya kadar meselenin hukuki vasfım muhafaza etmesidir. Ancak mesele memleketin teşrii organı önüne geldikten sonradır ki siyasi vasıf kazanmakta, politikacılara söz hakkı tanımaktadır. Kaldı ki D.P. Meclis Grubunun son on yıllık gizli za- bıtları eldedir. Orada kapak kapılar arkasında kimin ne şekilde konuştuğu omükemmelen anlaşılmaktadır. Kararlar, Anayasayla ilgili odâvada ancak o zabıtlara inhisar edecektir. Zabıtlara göre mahküm edilmesi ge- de başkası Divanın işlerine karışmak veya işaret ver- mek kudretinde, niyetinde değildir. 23