YASSIADA DURUŞMALARI Suikastler Balkan Komitecileri Bitirdiğimiz haftanın tam sonunda- ki gün, öğlenin oldukça geç bir saatinde, Yassıada seferini yapan ge- miden Dolmabahçe rıhtımına sıkan- ların yüzlerinde Oo heyecanlı, o fakat zevkli dakikalar geçirmiş insanların çizgileri vardı. Hakikaten, Topkapı dâvasının cumartesi günü yapılan du- ruşman sırasında tarihi salonu bir baştan ötekine, âdeta yer kalmama- casına dolduran o kalabalık sabahın erken saatinde yollara dökülmüş ol- masından dolayı hiç bir pişmanlık duymadı. O gün, tanık mikrofonu ba- şına gelenlerin şahsiyetleri ve anlat- tıkları, sanıkların bu ifadeler karşı- sındaki davranışları, nihayet müba- yenetler ve yüzleştirmeler "Topkapı Dâvası"na polis romanlarında dahi az bulunan miktarda heyecan unsuru kattı. Tabii bu, büyük nisbette, Baş- kan Başolun hepsi son derece talihli müdahaleleri ve dirayeti (sayesinde kabil oldu. Onun ve biraz da Egese- lin sualleriyledir ki omeseleler daha çok vuzuhla gözler önüne serildi, memleketin ne tip Balkan Komiteci- leri tarafından idare edilmiş bulun- duğunu ortaya çıkardı. Balkan Komiteciliği! Zaten, bitir- diğimiz hafta boyunca (o Yassıadada görülen dâvalar en ziyade bu iki keli- me üzerinde döndü, en sonda da tâbir, Ethem Menderesin kalemiyle sabit- leşti. Ethem Menderes, el yazısıyla tuttuğu hâtıra defterine İnönünün, Uşaktan Ankaraya dönüşü sırasında taşlattırılması için vali Dilâver Ar- guna emir verilmiş bulunduğunu kay- detmiş ve bu hareketi Balkan Komi- teciliğine benzetmişti. Tabii, o gün Yassıadadaki duruşma salonunu dol- duran sayısız dinleyicinin aklını bir sual kemirmedi değil. Madem ki Et- hem Menderes, ideal arkadaşlarına böylesine gerçek bir teşhis koymuştu, o halde onlarla birlikte yürümeye ni- çin devam etmişti? Hem de. Hükü- mette kalarak, hem de icraat karşı- sındaki tutumunu ya yaprakları ka- palı defterlerden, ya da kapalı kapılı salonlardan başka yerlere asla dök- meyerek? Bu sualin cevabı verile- medi. Allahtan ki cevabı aranılan su- al bu değildi. Bir hafta boyunca Yüksek Adalet Divanı, Celâl Bayarın İsmet İnönüye karşı beslediği hisler Üzerinde durdu, tanıklardan o konu- yu aydınlatacak bilgi istedi. Ortaya çıkan derin bir kin, nefret ve çekeme- tamir etmez deleri alman tanıklardan Ali Fuat AKİS, 9 OCAK 1961 Cebesoy veya Kâzım İsmail Gürkan gibi tipler, daha evvel Güleğin yap- tığı şekilde bir takım bilgileri ağız- larında gevelediler, açık beyanlardan kaçındılar, "ne şiş yansın, ne kebap" prensibinden ayrılmadılar Ama Baş- kan Başol, hareketlerini iyi i anlaşılan Kâzım İsmail Gürkanın, bir kaç sualle pestilini çıkardı ve üs- tadın karakter çizgilerini bütün çıp- laklığıyla bez üzerine aksettiriverdi. Adnan Menderesin bu yâr-i vefakârı- nın 27 Mayısın arefesinde "Üniversi- te nikbindir*' yolundaki bir sözü Baş- kanın hafızasındaydı. Sönmeyen kin Halbuki o bitirdiğimiz hafta boyunca duruşmaları yapılan Topkapı ve- ya Geyikli gibi Balkan Komiteciliği hâdiselerinin nasıl bir temele dayan- dığım İstanbulun iki yıldızlı valisi Refik Tulga belirtmekten kaçınmadı. TT Bayarın eski başyaveri bir zamanlar yanında bulunmak bedbahtlığına uğ- radığı adamın İnönüye karşı nasıl derin kinle dolu bulunduğunu, onu öl- dürtmekten, astırmaktan zevkle bah- settiğini saklamadı. Bayarın bu açık- lamalar üzerine kendisine vâki hü- cumlarını ise güzel bir kaç cümley- le sahibinin yüzüne çalıverdi ve halk tarafından şiddetle alkışlandı. Hafta- nın ortalarındaki gün yapılan bu a- çıklamaları haftanın son günü tanık mikrofonu başına gelen bir başkası, eski valilerden ve evvelâ DP., sonra Hür. P. milletvekili olan, 1957'de mil- letvekili seçilemeyince Menderes ta- rafından açılmış bir basın dâvasının tehdidi altında yeniden ihtida eden Safaeddin Karanakçı Çankayada duy duğu bir kaç sözü anlatarak perçin- ledi. Karanakçı Bayarın İnönüden "Muhteris, bunak" diye bahsettiğini Süslenmesini bilen Till her yaşla güzeldir... Li 21