gözlerle bu, cevwvaliyetinden ve haya- tiyetinden bir şey kaybetmemiş olan 77 yaşındaki delikanlıyı seyrediyor- lardı. Ertesi gün gazetelerini açanlar, sabah çekilen bu fotoğraflarla bera- ber İnönünün Aksalla Kurucu Meclis meselesini ve oraya gönderilecek C.H. P. adaylarını görüştüğü haberini bul- dular. Halbuki ziyaret, sâdece bir yü- rüyüşün vesilesiydi. Kurucu Meclis meseleleri ve CHP. adaylarına ge- lince Genel Başkanla Genel Sekrete- rin onları görüşmeleri için bu ziyarete pek lüzum yoktu. Zira, İnönünün e- vinden çıkmadığı haftalar, Aksal ken- disini istisnasız her gün ziyaret etti ve iki politikacı yalnız o işleri değil, memleketin bütün davaları ve aktüel konuları üzerinde fikir teatisinde bu- lundular. Çok zaman, Ayten sokakta- ki 20 numaralı evin üst katandaki kü- çük kütüphanenin açık kırmızı dö- şenmiş rahat kanapesi üzerinde cere- yan eden bu görüşmelerde Aksal İ- nönüye hâdiseleri nakletti, İnönü Ak- sala fikirlerini, görüşlerini söyledi. Zaten, aslına bakılırsa, bitirdiği- miz haftanın sonlarında CHP. Kuru- cu Meclis meselesinde nasıl bir tutum takınacağını, temsilci olarak hangi sınıftan partiliyi oraya göndereceği- ni, bunların seçimini nasıl yapacağı- nı karara bağlamıştı. Bu yüzdendir ki başka teşekküllerde, bele CK.M.P. de fırtınalar yaratan ve oraları bir hakiki cengele çeviren konu, Türkiye- nin büyük partisinde âdeta şaşırtan bir sükünet içinde ele alındı, fazla gü- rültü koparmadı. Bunun sebebi, belki de uzun yıllardan beri ilk defa olarak C.H.P. de, tıpkı demokratik memle- ketlerin büyük partilerinde olduğu gi- bi merkez teşkilâtının Genel Sekre- ter Aksalın şahsiyeti ve tutumu ne- ticesi, ciddi bir otorite kazanmış bu- lunmasıydı. Mavi vi boncuğu paydos ghtilâlin hemen sonrası, CHP. için fazla talihli bir devre olmadı.. İlk günler, kendilerini iktidar fikrine zi- yadesiyle alıştırmış bulunan bâzı ak- levvel parti ileri gelenleri Bakanlık- ları bile paylaşmaktan çekinmediler. Fakat evdeki hesabın çarşıya uyma- dığı ve CHP. den beklenenin bu ol- madığı anlaşılınca o sınıf mensupları sinirlendiler, Bu arada bir başka züm- re de M.B.K. nezdinde bir CHP - hat tâ İnönü düşmanlığını sistematik şe- kilde işlediğinden zaman zaman ihti- lâflar kendini belli etmeye başladı. C.H.P. ve M.B.K. dedikodu üzerine politika bina etmeye koyuldular, bir karşılıklı emniyetsizlik hissi doğdu, kulaklara aleyhte kötü sözler dahi söylendi. Ancak bunlar hep, iki tara- AKİS, 19 ARALIK 1960 rın da İkinci sınıf adamları arasında cereyan ediyor, lâf getirip götürenler İki tarafta da asıl kudret ve selâhi- yet sahiplerine erişemiyorlardı. Bu devrede C.H.P. nin bir başka talihsiz- liği, Genel Sekreter Aksalın zor bir ül- ser ameliyatı geçirmesi oldu. Ameliya tı uzun bir nekahat devresi takip etti ve İnönü de o sırada Heybelide bulun- duğundan yaz ayları C.H.P. nin pres- tiJ kaybettiği aylar sayıldı. Bu sıra- da, mücadele yıllarında Demokrat bü- yüklerle işler çevirmiş bulunan, onla- rın muhitlerine girmiş olan, iki tara- fı idarede meharet gösteren ve bir ta- kım mahut "iş adamları"nın C.H.P. içindeki "yedek destek"leri sayılan şöhret sahibi Halkçı erkân 1950'den evvelki pozlarını takınmışlardı ve es- ki devrin geri geleceği, C.H.P. nin on yıldan hiç ders almamış olduğu endi- YURTTA OLUP BİTENLER lonlarında iki parça ipek kumaşla bir viski kadehi arasında dünyaya nizam veren kudret başına vurmuş kimse- lerden apayrı hüviyette kimseler ol- duğunu memnuniyetle gördü, anladı. Böylece, buzlar çözüldü. Fakat Aksal, sonbaharda başken- te döndüğünde asıl işin kendisini Par- ti içinde beklediğini gö:dü. C.H.P. nin iktidara geleceğinden pek az kimse şüphe etmekteydi. Ancak, memleket mukadderatım ele almadan önce Par- ti bünyesinde yeni usullere prestij sağlamanın gerektiği Genel Sekreter- le arkadaşları tarafından hükme bağ- landı. Yıllar yık, sırf Kurultayda oy alabilmek için dağıtılmış bulunan mavi boncukların evvelâ toplanması- na, sonra da tedavülden kaldırılma- sına şiddetle lüzum vardı. Aksal, İnö- Aksal eşiyle birlikte evinde Medeni bir Genel Sekreter şeşini emer salıyorlardı. Bu, son- bahara kadar sürdü. Fakat e önce Aksal, sonra İnönü başkente dönüp te işlere el koyunca gidiş değişik istikamet al- dı. M.B.K. ile Parti arasındaki suni ihtilâf, iki tarafın asıl selâhiyetlileri karşı karşıya gelip te konuşunca yeri- ni karşılıklı saygıya, anlaşmaya bı- raktı. Temaslar neticesinde görüldü ki M.B.K. nin de, C.H.P. ni idare e- denlerin de istedikleri aynıdır ve bu- nun yolunu beraber arayıp bulmak işleri çok kolaylaştıracaktır. Bilhas- sa Genel Sekreter Aksal M.B.K. nin genç kurmayları üzerinde çok müsbet tesir bıraktı ve zihinlerindeki "politi- kacı" tipine hiç uymadığım onlara gösterdi. Aksal da, M.B.K. nde söz sa- hibi olanların, bir takım Ankara sa- nünün desteğiyle o yolu tuttu. C H.P. bütün büyük batı partileri gibi kim ME idare edildiği bilinen, seçilerek gelen idarecilere selâhiyet tanınan, opportünizme sapmaksızın karar alabilen, disiplinli bir teşekkül olma zorundaydı. "C.H.P. nden kimse ' kanaatinin mutlaka değiş- tirilmesi lâzımdı. Küçük politika ya- panlar, hizipçiliğe başvuranlar, Parti- yi bölmeye çalışanlar kendilerini bir gün dış kapının dışında bulabilecek- lerini bilmeli ve ona göre davranma- lıydılar. Aksal, bu fikrini bir Parti Meclisi toplantısında son derece açık kelimelerle ifade etti. Suyun altında oyun çevirme devri kapanmış, fikri olanın bu fikri su yüzünde savunma- sı, taraftar toplamaya çalışması ve öyle mücadele etmesi devri açılmıştı. 9