OLUP BİTENLER Meclis binasının C blokuna ilerledi ve büyük kapıdan içeri girdi. C blokunun dönerkapısı henüz takılmamıştı. Ko- ridoru geçen kahverengi pardesülü a- dam, Çekoslovak kristalinden mamül 14 avizenin süslediği salonun önünde yeniden durdu. Salonu da alıcı gözler- le bir müddet seyretti. Albay gene üç dört adım ötesinde ve hazır vaziyette bekliyordu. Kahverengi pardesülü adam. Dev- let Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Fahri özdilekti. 6 Ocak 1961'de ilk toplantısını yapacak olan Temsilciler Meclisi için hazırlanan salonu kon- trola gelmişti Salon, denilebilir ki bütün eksik- likleri giderilmiş ve çalışmaya hazır vaziyete getirilmişti. 'Tamamlanmı- yan, teferruat kısmıydı. Hoparlörler YURTTA tabloları ve bunun için lüzumlu ter- tibat getirilmişti. Takılmak üzerey- di. Salon birkaç güne kadar tanı ma- nasıyla hazırlanmış olacaktı. Özdilek, salonu terkederken mem- nun görünüyordu. Yü eki tebes- süm genişlemişti. Fakat bu memnuni- yet sâdece salonun tamamlanmasın- dan ileri gelmiyordu. Özdilek, biraz evvel Devlet ve Hükümet Başkanı Cemal Gürseli ziyaret etmiş ve Gene- rali pek neşeli, pek sıhhatli bulmuştu. Bu da Başbakan Yardımcısını haki- katen mesut etmişti. General devamlı olarak Kurucu Meclis meselesiyle il- gileniyordu. Hakikaten bitirdiğimiz hafta İçin- de başkentin politika çevreleri bir tek mesele üzerinde durdu. Gerçi gazete- lerin manşetlerim, bir kaza çaldı ama takılalı birkaç gün olmuştu. Oylama Ankaradaki fiskos Bir Görüş Söze Sadakat Kurmay Albay Baha Vefa Karatay - Milli Birlik. Komitesi Basın İrtibat Bürosu Başkanı- Kurucu Meclis Kanununun çıkarılışını sâdece bu kanunun taşıdığı teknik ehemmiyet bakımından dikkate almamak lâzımdır. Asıl üze- rinde durulacak mevzu, muhakkak ki ihtilâl yapmış bir askeri otori- tenin verdiği söze, inandığı ülkülere samimiyetle bağlı kalarak bu kadar kısa zaman içinde demokratik nizama doğru en büyük hızla ilerleyişidir. Tarihin muhtelif safhalarında hemen hemen her kıta- da ve bir çok milletler bu kabil askeri müdahalelere şahit olmuşlardır. Bu ihtilâllerin birbirlerinden olan ufak icra farkları elbette ki mevcuttur, Fakat, çoğu hemen hemen dönüp dolaşıp bir noktada düğümlenmekten kendilerini kurtaramamışlardır. Bu düğüm bir deyimle iktidar hırsı, bir deyimin dünyanın fâni heveslerine kapılmaktır 2f Mayıs inkılâbımızın vukuu sırasında Türk ataşemiliteri olarak Osloda görevli bulunuyordum. Yerli ve yabancı bütün siyasi şahsiyet- ler bana daha ziyade bu mevzuu hedef tutan sualler soruyor ve kendi- lerine verdiğim teminata rağmen, çeşitli tarih! hâdiselerin örneğine ME . şüphelerini pek gizlemiyorlardı. İşte, Kurucu Meclis Kanu- nunun kabulü suretiyle, Türk milletine verilmiş olan sözü en kesin şeldlişle tekrarlayan Milli Birlik Komitesi, yalnız imanan, inançlarını ve ideallerini bir kere daha açıldamış olmakla kalmıyor, bu bakımdan da dünya umumi erkârına, hattâ onların inanamıyacağı şümul ve ehem- miyette eşsiz bir idealizmin örneğini vermiş bulunuyor Bu haftanın üzücü -Boğaz faciası, Grizu iştiali- olayları arasında basında ve bilhassa fikir adamlarımızın kalemlerinde arzulandığı kadar yer alamamış olan bu husus üzerinde hepimizin ehemmiyetle durmamız ve bize saadet dolu ufuklar müjdeleyen bu samimi zihniyeti hakikaten takdir ve hayranlıkla değerlendirmemiz gerektiği şüphesizdir. Bu du- rum dünya için de, üzerinde hürmet ve ibretle durulacak ehemmiyette olsa gerektir. İktidarı elde edenlerin onu kolay bırakamıyacağı düşün- ce ve şüphesinde olanlar, görülüyor ki bir noktada mutlak olarak ya- nılmışlardır. Bu husus Türk Ordusunun, Türk subaylarının asırlar bo- yu tarihten süzülmüş asil cevherini disiplin, feragat ve fedakârlık duy- gularının eşsizliğini tam olarak değerlendirememiş olmaktır. Bundan böyle en şüpheci, en bedbin düşünceler bile böyle bir vakıa karşısında tereddütsüz olarak, "Eğer bahis konusu Türk Ordusu ise, Türk subayı işe, o zaman iş baskıdır" diyeceklerdir. gazetesinde ha- herlerin hemen hepsi Kurucu Meclis- le alâkalıydı. Sadece, haftanın başın- da Kurucu. Meclis Anayasasının ilân edilmeyişi zihinlerde gene bâzı istif- hamların dogmasına sebep oldu. Aca- ba gene bir şey mi vardı? Acaba Hü- kümetle Komite arasında ihtilâf mı mevcuttu? Ancak bütün bunların boş olduğu haftanın ortasında Yasa ilan edilince anlaşıldı. Zira Yasanın metni basın mensuplarına verilirken. Komi- te adına sözcülük yapan İrtibat Bü- rosu Şefi Albay Karatay zihinlerdeki endişeyi de askerce bir ifadeyle sildi. Karatay gülümsiyerek, Komite ve Hükümet arasındaki ihtilâf masalının asılsız olduğunu söyledi. Esasen aslı olması maddeten İmkânsızdı. Bu iki teşekkülün birbiriyle ihtilâfa düşebil- mesi için hiç değilse birbirine denk kuvvete sahip olması gerekiyordu. Halbuki aradaki kuvvet farkı apaçık- tı! İhtilâf konusu olabilecek bir me- selenin tartışması böyle bir durumda akla dahi getirilemezdi. Komite isti- yor, Hükümet yapıyordu. Ancak Hü- kümet üyeleri bir fikir, bir yardım veya bir cemile olsun diye arada sıra- a bâzı meseleler hakkında Komiteye bilgi kabilinden muhtıralar veriyor- lardı. Nitekim, Kurucu Meclis işinde de bu böyle olmuştu. Ama gene de, imamın bildiği dalma galebe çalı- yordu. Kurucu Meclis Anayasasının ge cikmesindeki sebep, Yasanın ikinci bir defa gözden geçirilmesi mecburi. yeti oldu. Herşey pazar akşamı bit- miş, Kurucu Meclisin teşkili için ge- rekil Yasa Feyzioğlu Kurucu Meclis Tasarısı esas tutularak hazırlanmıştı. Pazartesi günü toplanan Komite bu- nu tekrar ve şöylece bir gözden geçi- recek ve belki de o akşam ilân ede- cekti. Salı günü ise, Resmi Gazetede metin yayınlanacak ve kanun yürür- lüğe girmiş olacaktı. Ama evdeki he- sap çarşıya pek uymadı. Hesabın değişiklikti. sayı yaşayan dil esasını göz önünde tutarak kaleme almak istiyordu. Bu- nun içindir ki hazırlanan tasan yeni- den gözden geçirilirken metin üzerin- de -dil bakımından- pek çok değişik- likler oldu. Bâzı cümleler çizilip yem- den yazıldı. Bir kelimenin türkçeleş- tirilmesi sonunda bozulan cümlenin aynı mânada yeniden kurulması için tamamen değiştirilmesi gerekti. Böy- lece Yasanın metni bir yığın çıkma- larla doktu. Yeniden tape edilmesi için daktilolara verildiğinde metin a- deta bir karınca duasıydı. Bu yüzden de daktilo edilmesi bir hayli güç ol- du. Yasanın temize çekilmesi bitti- ğinde günlerden salıydı ve saatler 21'i gösteriyordu. 21, gazeteler için geç AKİS, 19 ARALIK 1960