SİNEMA rilmesi bundan böyle hiç bir izne tâ- bi tutulmıyacak ve incir çekirdeğini doldurmayan hükümlerle senaryoları ve çevrilmiş filmleri geri döndüren Sansür, kendiliğinden ortadan kalka- caktı. Ama maddenin "edilemez"den sonra devam eden bir parçası vardı ki sevinci bir balon gibi patlatarak aniden söndürüyor, hiç bir şeyin de- gişmediği gerçeğini ortaya koyuyor- u. Buna göre kitap ve risalelerin toplatılması, tiyatro ve opera eser- lerinin oynanması ve sinema filmle- lerinin yapılmasa veya gösterilmesinin men'i ancak milli güvenliği, genel sağlığı, genel ahlâkı, kişilerin haysi- yet, şeref've haklarına tecavüzü, suç işlemeye okışkırtmayı önlemek ve yargı görevinin gayesine uygun ola- rak yerine o getirilmesini sağlamak maksadıyla kanunla gösterilen hal- lerde ve hâkimin kararıyla mümkün- dü. Maddede ayrıca perde eserleri için bir senaryo sansürünün konduğu da "filmlerin yapılması" denilerek i- saret edilmekteydi. Filmler Gerçek yerine fantezi Şağlam temellere oturtulmuş bir se- naryo, iyi bir fotoğraf direktörü ve" yine iyi oyunculardan kurulu bir kadroyla çevrilen "Üç Arkadaş" fil- mi dikkati birdenbire, yıllar yık hep aynı çizgide yürüyen bir rejisör üze- rine topluyordu. Memduh Ün şimdiye kadar hep bilinen kalıplar içinde, bi- linen hikâyeleri gevelemiş, sinema- mıza yeni hiç bir şey getirmemişti. "Üç Arkadaş" yukarda sayılan se- bepler yüzünden sağlam yapılı bir film olmuş ve daha çok fantezi yö- nünün ağır basmasıyla seyircisine şi- rin görünmüştü. "Üç Arkadaş'"ın re- jisörü, hemen iki film sonra çevirdiği yeni filmi "Mahallenin Sevgilisi"nde, kendisini başarıya götürmüş bir ön- ceki hikâye ve kalıpları tekrarlamak ve fasit bir daire içine kapanıp kal- mak tehlikesiyle karşı karşıya geli- yordu. "Üç Arakadaş"ın tutulma ve beğenilme sebepleri nelerse hepsi de tıklım tıklım "Mahallenin Sevgilisi" - ne doldurulmuştu. Yoksul, fakat yü- rekli ve ancak masallara yaraşır dav- ranışlardaki kişiler mi? Bir lokma bir hırkaya razı derviş kılıklı kahraman- lar ma? Steinbeck'in Canary Row'- unda rastlanan mahalle çevresi mi? Ne aranırsa hepsi vardı. Filmin bir yanma da geçen yılın iyi iş yapan filmi "Hicran Yarası"ndan ana tema yamanmıştı, "Üç Arkadaş " ta kör o- 32 lan genç kıza yardım etmek ve ame- liyat ettirmek için her türlü gözya- şartıcı fedakârlıktan çekinmeyen er- kek kahraman, bu defa "Mahallenin Sevgilisi"ni kötürüm olmaktan kur- tarmak için de yine gözyaşartıcı iş- lerin üstesinden geliyordu. Şişlili gözüyle gecekondular “Mahallenin | Sevgilisi", İstanbulun kenar köşe bir mahallesinde ge- çen bir hikâyeyi konu edinmişti. Se- vişen iki genç, kötülükle dolu tefeci bir bakkal ve Şişlili gözüyle gece- kondular, serüvenin baş kişileri o ve serüven gerisiydi. Muhterem Nur, Ef- gan Erkanla sevişiyor, fakat tefeci bakkal kardeşinin baskısı yüzünden babası kızını fakir destan satıcısına vermiyordu. Fakir kahramanımız ile filmin komik unsuru arkadaşı Sup- hi Kaner mahalledeki boş bir arsaya kondurdukları bir gecekonduda otur- maktaydılar. Bu gecekondu ile "Üç Arkadaş"ın terkedilmiş denize nazır konak eskisi arasında bir fark yoktu. Efgan Efekan "Hicran Yarası"nın Sadri Alışıkı misali şarkılar söyliye- rek sokak sokak dolaşıyor, aç kanu- ni doyurmağa bakıyordu, Steinbeck'- in roman kahramanları gibi, çalışmak biç birinin aklının köşesinden bile geçmemekteydi. Necdet Tosun, tefeci hain bakkalın oğlunu oynuyordu. Bü- lent Oranın kırk yamalı devşirme bir bohçadan düzenlediği hikâyeden çı- karılan senaryoda, dengeyi sağlamak için bir ikinci komik unsur daha ve- rilmişti. Sevgililer bir türlü birbirle- rinin olamıyorlar, tefeci bakkal -bir kolayına getirerek- kardeşinin kızını kendi oğluna alıveriyordu. Tam söz- kesimi gecesi beklenmedik bir olayla karşılaşıyorlar, sevgilisinin o arkasın- dan koşan kadın kahraman bir oto- mobil altında kalarak ayakları ezili- yordu. "Üç Arakasdaş"ta -filmin o kadar çok iyi insanlarla dolu dünya- sının iki kötü kişisinden biri olan- kızın gözlerini açmak için çok para isteyen doktor, "Mahallenin Sevglli- si'nde de aynı eş değerde - seyirci karşısına çıkarılarak kızı kötürüm olmaktan kurtarmak için yine çok para istemekteydi. Bu defa birinci- deki gibi "çalmak" fiili yoktu. Kah- ramanımızla komik arkadaşı sahne- ye çıkıyorlar, şarkı okuyorlar, sar- hoş eğlendirip ogerekli olan parayı topluyorlardı. Bu davranış, yerli film seyircisinin beğenip alkışlıyacağı bir davranıştı, üstelik ancak masallara yaraşır bir iyilik gösterisi ve sevgi fedakârlığıydı. Memduh Ün, "Mahal- lenin Sevgilisi" ni aşağı yukarı ken- disini başarıya götüren aynı tekni ve oyuncu kadrosuyla - çevirmişti. Yalnız bu defa hikâyesi sağlam de- ğildi, "Üç Arkadaş"daki kenar ma- halle romantizmini de iyice pembe- leştirmiş ve "olmaz" a götürmüştü. Devşirme bir hikâye ile yola çıkışı, kendi kendini tekrarlama çabası, re- jisörü başarısını aşmaktan alakoy- muş ve yine eski çizgisine inme korkusunu doğurmuşta. "Mahallenin Sevgilisi" Memduh Ünü iyi bir si- nema işçisi olarak takdim ediyor, fakat "Üç Arkadaş"la ulaştığı çizgi- den de yavaşça uzaklaştırıyordu.' TÜRKİYE CUMHURİYETİ ZİRAAT BANKASI Kuruluş tarihi : TL. 750.000.000 Sermayesi: 1863 T.C. Ziraat Bankası 600 ü aşan Şube ve Ajanslariyte yurdun her tarafında hizmetinizdedir. Tasarruf hesapları için en geniş ve zengin ikramiyeler Vadeli tasarruf hesaplarında her 50, vadesiz ta- sarruf hesaplarında her 100 liraya ayrı bil iştirak numarası verilir. AKİS, 19 ARALIK 1960