YURTTA OLUP BİTENLER durumu bizzat kontrol etmişlerdi. Ge- mide ateş almamış bulunan 12 bin ton benzin diye birşey kalmamıştı. Ger- çi Rusyadan dönen tankerin hamule- si arasında 12 bin ton benzin de var- dı. Ancak benzinin, tankerin baş ta- rafındaki depolarda bulunması ve ma- kine dairesinden uzak olması gere- kiyordu ki, vaziyete göre de, daha ilk çarpışma sırasında infilak eden ve bir gün bir gece devamlı surette ya- nan da bu benzindi. Tankerde sâdece, 12500 ton motorin ile makine daire- sindeki asma sarnıçlarda kendi akar- yakıtı olan 4 bin 800 ton mazot var- dı. Ağır bir yakıt olan mazotun ateş alması da, öyle korkulacak birşey değildi Ama bütün bunlara rağmen o gün ve ertesi gün "benzin hikâyesi" kulaktan kulağa yayıldı. Gazetelerde "tehlike çanı" olarak geniş yankılar yaptı. Hattâ, ne olur ne olmaz endi- şesiyle tankere yakın sahillerde bulu- iz Kuvvetleriyle kundura ve deri fabrikasına ait lojmanlar ve bu lojmanların arasında olan evler he- men tahliye edilmişti. Resmen tam 440 hane boşalttırıldı. Ayrıca, kendi- lerine hiçbir tebligat yapılmadan da, birçok aile evlerini terkedip, uzak semtlerdeki akrabalarının yanına git- mişlerdi. Okullar tatil edildi. Can emniyeti bakımından alınan bu ted- birlere ilâveten, İstanbuldan bol bol polis, polis görevlisi Jandarma, it- faiyeci ve her haetahaneden birer ambulans Beykoza getirtildi. Boğaz, iki defa trafiğe kapatıldı. Birinci açı- lışta, oOBoğazlardan ilk geçen 3 Rus tankeri oldu. O gün için, henüz ateş almadığı söylenen "benzin hikâyesi" her ge- çen saati, çok tehlikeli facialara gebe duruma sokuyordu. Vali Tulga, Ordu Komutanı Cemal Tural, Ulaştırma Bakanı Gnl Sıtkı Ulay Bey kozun daimi misafirleri olmuşlardı. Korku, benzinin infilâkinden sonra alevlerin sahile yakın bulunan petrol depoları- na atlaması, tankerdeki diğer akar- yakıtın, denize yayılarak, bütün Boğa zı tehdit etmesindeydi. Bir şiddetli poyraz, belki de bunu yapabilirdi. Beykoz zaten koruluk bir yerdi. Son- ra, Anadolu yakası muhtelif şirket- lere ait petrol depolarıyla doluydu. Gerçi, Beykozda bulunan Mobil Oil ve Socony Vacum kumpanyalarına alt yeraltı ve yerüstü depoların mühim bir kısmı, infilâktan evvel (o boşaltıl- mıştı. Ama, ya diğer depolar? Onla- rı değil bir günde, bir ay içinde da- hi boşaltmak imkânsızdı. Bu depo- lardan birisinin ateş alması bütün Boğaziçinin tutuşması demekti. Kor- kulu dakikalar devam ediyordu. Şimdiye kadar Boğaziçinde vuku 14 B âk Allah İstanbulu korudu bulmuş en büyük facialardan biri o- lan ve tehlikesi hâlen devam eden bu fâcianın mümkün olduğu kadar az zararlı hale getirilmesi için, Donan- maya mensup kurtarma ekipleri, in- sanüstü bir gayret sarfediyorlardı. Elde mevcut her çeşit vasıta seferber edilmiş, malzeme kullanılmıştı. Türk Hava Kuvvetlerinden alman 5,5 ton yangın söndürme köpüğüne ilâve- ten Amerika da Napoliden 4,5 ton kö- pük ile 4 uzman yardımında bulun- muştu. Uzmanlar C-47 uçağı ile gel- Amerikan yardımının pek te öyle şişirildiği gibi bir işe ya- ramadığı görüldü. İnfilâkı müteakip, yapılan bu yardımın kullanılış şek- lini görmek iğin, Amerikan Haber- ler Bürosu tam kadro ile hâdise ma- hallinde arz-ı endam etmişti. Tabii ki daha önceden sarfedilen 10 ton kö- dımının bir işe yaramamış olması, propaganda ekibini o sevindirmedi Tanker, şimdilik kendi haline terke- dilmişti. Kızda boyanan semalar K “skin ve acı iki düdük, o meş'um gecede, deniz seyrüseferine âşinâ Boğaz sakinlerini ürpertmek İçte kâ- fi gelmişti. Salıyı çarşambaya baf- lıyan gece sabaha karşı saat 02.45 sularında şiddetli bir lodos hüküm sürmekteydi, Öyle bir lodos ki, Bo- gazın Karadenizden Marmara istika- metine ol n akıntısını tersine çevir- mişti. Marmaradan Karadenize dö- nen akıntını,, sürati saatte altı mildi. Böyle durumlarda manevra kaabiliye- tini zaafa uğratan anaforlar ve orkos sulan teşekkül ederdi. 25,000 tonluk Yugoslav bandıralı Peter Zoraviç tankeri, Rusyadan al- dığı 12,000 ton benzin ve 12,500 ton makine yağı yükü ile Marmarâya ini- yordu. Ayrıca, kendi yakıtı olan 4,800 ton mazotu da taşıyordu. Daha dev bir tanker 35,000 tonluk Yunan ban- dıralı "World Harmony" ise, boş ola- rak, petrol yükü almak üzere Rusya- ya gidiyordu ve Karadenize çıkıyordu. Boğaz trafiğinin akıntılar dolayısıyla bütün milletlerce kabul edilmiş deği- şik bir özelliği vardı. Dalma soldan seyretmek lâzımdı. Halbuki (OWorld Harmony, ters yönden gidiyor vs A- nadolu yakasına yakın bir rota takip ediyordu. Peter Zoraviç'in rotası. Boğaz seyrüseferi kaidelerine uygun- İki koca tanker, Boğazın hemen hemen en dar yerinde, Emirgân ile Kanlıca arasında çarpışmışlardı. O- nasis'in bacanağı Niarcos'un 50 tan- kerinden biri World Harmony, Peter Zoraviç'e baş omuzluktan bindirmiş- ti. Boş oluğu dolayısıyle yüksekte o- lan World Harmony, dolu vs suya batmış vaziyetteki oPeter Zoraviç'in sarnıçlarını yaranıştı. Çarpışma ânın- da, her iki şilep te birden infilâk et- ti. World Harmony'nin sarnıçları tamamen yıkanmamış olduğundan, vaktiyle taşınan akaryakıt»! kalıntı- ları tebahhur ederek tehlikeli bir du- rum yarattı ve infilâkı şiddetlendirdi. Peter Zoraviç'teki infilâk, çarpışma sebebiyle” hararetin 60 derecenin üs- tüne çıkması neticesinde olmuştu. Korkunç ihtimaller per yağ teki ikisi kadın 53 ki- şilik, World Harmonideki biri kadın 41 kişilik mürettebattan uya- nık, vazife başında olanlardan ekse- riyeti canhıraş feryatlarla kendilerini denize atarak canlarım kurtarabil- diler. İstimdat âvazeleri ayyuka çık- mağa başladı. .Uyumakta olanların büyük bir kısmı da alevler yüzünden kamaralarından dışarı çıkamıyarak kavruldular, feci şekilde can verdiler. Denizcilik Bankasının, bazen "baş- belâsı" diye tahkir edilen, bazen de "eh iyi gemimiz" şeklinde övülen e- mektar "Tarsus"u, tüyler ürpertici fâ- cianm cereyan ettiği mıntakanın tak- riben bir mil kuzeyinde, İstinye sa- hillerine aşağı yukarı 400 metre me- safede demirlemişti. Tarsus, Gölcükte havuza alınmış ve ciddi bir obakım görmüştü. Bir gün önce, 24 saat son- ra bâzı ufak tamirler için İstinye Tersanesine girmek üzere gelmişti. 18 aylığına bir ecnebi turist acentası- na kiralanmış ve Amerika seferi için hazırlıklara başlamıştı. O meş'um ge- ce, sabaha karşı saat 02'de, nöbetçi AKİS, 19 ARALIK 1960