DÜNYADA OLUP BİTENLER Habeşistan Babalar ve oğullar Geride bıraktığımız haftanın ortala- rında. Brezilyanın yeni başkenti Brazilyanın Yeryüzünün en modem alanlarından biri sayılan hava alanı- na dört motorlu bir uçak indi. Uçak, üzerinde Habeşistan krallık armasını, içinde de Habeşiştanın kırk yıllık kra- lı Haile Selâsiyeyi taşıyordu. "Kral- ların Kralı" Brezilyaya bir hafta ka- dar sürecek bir ziyaret yapmak için gelmiş, hava alanında bizzat Kubiçek tarafından karşılanmıştı. Haile Selâsiyenin Brazilya hava alanına ayak basmasından bir gün sonra, aynı alandan bir uçak kalktı. Alandan günde yirmiyi aşkın uçak kalktığı için bu, ilk bakışta, pek ö- nemli bir olay gibi görünmeyebilirdi. Ancak havalanan uçak üzerinde Ha- beşistan krallık armasını, içinde de Habeşiştanın kırk yıllık okralı Haile Selâsiyeyi taşıyordu. "Çöllerin asla- nının Brazilyada en az bir hafta ka- lacağını sanan hava alam görevlileri bu vakitsiz gidişi neye yoracaklarını bilemediler. Ancak çok geçmeden bü- tün dünya radyoları Habeşiştanda bir hükümet darbesi yapıldığını, Veliahd Asfa - Vossen'in Kraliyet Muhafız A- layı ile birleşerek idareyi ele aldığını bildiriyorlardı. Hava alanı görevlileri o zaman Haile. Selâsiyenin vakitsiz dönüsünün sebebim anlar gibi oldu- lar! Yol üzerindeki bir durakta "Bun lar ne yaptığını bilmez çocuklardır" diyen Kralların Kralı, oHabeşiştana, bu çocuklara hadlerini bildirmek için dönüyordu. Habeşiştanda bir hükümet darbe- si haberi yayılınca bütün dünyayı bir hayret dalgası kaplamıştı. Çünkü Ha- ile Selâsiye yeryüzünün en sevilen krallarından biriydi ve oHabeşlerin büyük çoğunluğu krallarına bağlı bu- lunuyordu. Ancak son on yıl içinde iktisaden geri kalmış ülkelerin aydın- larını saran fikirler -dış dünya ile te- ması ne kadartez olursa olsun- Habe- şiştana kadar girmiş, çoğunu genç subayların teşkil ettiği Habeş aydın- ları arasında sosyal ve ekonomik re- formlar yapılması için sesler yüksel- meye başlamıştı. Anlaşılan, Temsil- ciler Meclisinin eski başkam ile Sa- ray Muhafız Alayı Kumandanı tara- fından da desteklenen bu genç aydın- lar, Krallar Kralının Habeşistandan uzaklaşmasını fırsat bilerek, idareyi ele almak ve kendi fikirlerine yakın bir İnsan olan Veliaht Asfa - Vossen'i İş başına getirmek istemişlerdi. Lon- dra siyasi çevrelerinde dolaşan sözle- re inanmak gerekirse bu işin arkasın- AKİS, 19 ARALIK 1960 Haile Selâsiye Çöl aslanı! da Nasırın parmağını da aramak yanlış olmayacaktı. Gerçekten bütün Arap dünyasını tarafsızlık bayrağı altında ve kendi etrafında toplamak isteyen Nasırın gençliğinden beri hep Batı taraftarı kalmış olan Haile Selâsiyeden fazla hoşlanmadığı (o herkesin bildiği ger- çeklerden biriydi. Fakat şu satırların yazıldığı sırada gelen haberler Orta Doğu devletlerini sarsan yeni cere- yanların Habeşiştanda daha Krallar Kralını yerinden oynatacak kadar kuvwvetlenmediğini gösteriyordu. Ha- ile Selâsiye Habeşiştana döner dön- mez duruma hâkim olmaya başlamış ve âsileri kaçmaya mecbur etmişti. Veliahdın durumuna gelince, bu ko- nuda hiçbir kesin bilgi alınamamıştı. Cezayir Genişleyen uçurum Çezayirli genç yerli, şehrin Fransız bölümüne yaklaştığı zaman bari- katler arkasından çıkan birkaç Fran- sız kendisinden hüviyet cüzdanını sordular. Genç yerli, birkaç saniyelik bir duraklama geçirince Fransızla- rın ellerinde derhal tabancalar belir- di, ama bu tabancaların belirmesiyle yerlinin Fransızların üzerine saldır- ması bir oldu. Bir müslümanın Fran- sızlarla kavga ettiğini gören diğer yerliler ise karışmak isteyince kavga büyüdü, Fransızların elindeki silâh- lar patlamağa başladı. İşte geçen haf- ta boyunca Cezayirde oluklar dolusu kan akmasına yol açan olayların bi- rincisi böylece patlak veriyordu. Geçen haftanın son günü Cezayir- de gün ışımağa başladığı zaman her- şey, Cezayir meselesinde yeni bir devrenin açılmak üzere olduğunu gös- teriyordu. Gerçekten o gece uykusu- na kıyıp Cezayir şehrinde şöyle bor dolaşmayı göze alabilen herkes, şeh- rin hem Fransızların oturduğu böl- gelerinde, hem de yerli mahallelerin- de kaynaşmalar olduğunu, ne için olduğu bilinmeyen bâzı hazırlıklar yapıldığını o görebilirdi. İ lilere hadlerini bildirmeyi kafalarına koymuşlar, karşı tedbirler almağa başlamışlardı. Ancak Fransızların unuttukları nokta şu olmuştu: o Sömürgecilik İ- kinci Cihan Savaşının sona ermesiyle birlikte tarihe karışmış, sömürge bo- yunduruğu altındaki milletler ben- liklerini duymağa, bağımsızlıklarım kazanmağa başlamışlardı. Bu gerçeği, geçen hafta Cezayirde yeni plânı için taraftar toplamağa çıkan De Gaulle bile kabul ediyordu. De Gaulle, karı- şıklıkların çıkmasından bir gün önce Ziyaret ettiği bir Cezayir kasabasın- da kendisine o"Cezayir Fransızdır!" diye bağıran Fransızlara, böyle mo- dası geçmiş sloganlar kullanmamala- rını, bugünkü dünyanın kendi genç- lik günlerindeki dünyadan çok farklı olduğunu söylemişti. Bütün dünyayı kaplayan yeni gelişmeler karşısında Cezayir müslümanlarının da milli benliklerini duymamalarına imkân yoktu. Cezayirdeki Fransızlar bu ger- çeği ne kadar çabuk anlar, inattan ne kadar çabuk o vazgeçerlerse Cezayir- deki Fransız menfaatleri o kadar iyi korunurdu. Halbuki geçen hafta Cezayirde olup bitenler Cezayir Fransızlarının bunu anlamağa hiç mi hiç niyetli olma dıklarını bir kere daha ortaya koyu- yordu. Fransızlar Cezayir yerlilerinin yaptıkları gösterileri anlayışla karşı- lamadıkları gibi, onların haklı is- 2