GENÇLİK de taşımalarıydı. İkinci grup, Fransız Başkonsolosluğunun önüne geldiği zaman, Fransız Başkonsolosluğu me - murları, dövizleri hışımla toplamağa başlamışlardı. Böyle kritik bir tesa- düfe rağ en basit bir hadiseye dahi meydan verilmedi. Polis, ancak ikinci sessiz yürüyü- şün başlamasıyla hâdiseden haberdar oldu, fakat hiçbir müdahalede bulun- madı. Asil nü iş ti. Fransız Başkonsolosluğunun dev- kâri ahşap kapışma da on kadar res- mi polis konulmuştu. Gençliğin heye- canını tehlikesiz bir mecraya sok- maktaki dirayetini 28 Nisandan sonra İzmirde ispat etmiş Emniyet Müdürü Nevzat Emrealp, 00004 plâkalı oto- mobili ile gelmiş, etrafta biraz dolaş- tıktan sonra fazla beklemesine lüzum kalmadığına kısa zamanda kanaat getirmişti, Hâdiseleri Örfi İdare Ku- mandanlığının vazifelendirdiği subaylar da takip Mr zır kuvvet ekibi de, maz" mülahazasıyla Man mevzilendirilmişti. r ne ol- sokakta Hassasiyetin sebebi lisin yegâne müdahalesi, İstiklâl Caddesindeki meşhur trafiğin tı- kanmaması için kalabalığın durma- yıp harekete davet edilmesini ikaz şeklinde oldu. Aslında, İstanbulda ör- fi İdare hüküm sürmekteydi ve beş kişiden fazla insanın bir araya gelme- li yasaktı. Üstelik, gençler, örfi İdare Kumandanlığından müsaade de talep etmemişlerdi. Esasen sâdece o gün içip değil, herhangi bir zaman İstan- bulda örfi İdarenin hüküm sürdüğüne bin şahitle bile inanmak güçtü. Gençlerin maksadı, asla bir sokak taşkınlığı değildi. Ancak olayın Fran- sızları fazlasıyla asabiyete sürükledi- tarafından hiddetle parçalanmasından anlaşılıyordu. Halbuki gençlerin fikir hareketi hiç bir şahsa veya millete müteveccih değildi, protesto edilen sâdece şiddetti. İstenen de, bir za- manlar Türklerle aynı bayrak altın- da yaşamış Cezayirde altı yıldanberi olup bitenler hakkında Milli İnkılâp Hükümetinin ve Birleşmiş Milletlerin dikkatini çekmekti. Türk Milletinin çıbanbaşı Cezayir meselesindeki ger- çek hissiyatı, bir zümre tarafından da olsa ilk defa gösterişli bir tarzda açığa vuruluyordu. Nitekim T.M.T.F., babacan. Gürsele gönderdiği telgrafta, "... özgürlük savaşını ba- şarıyla bitirmiş bir ulusun gençliği o- larak... Cezayirlilerin Birleşmiş Mil- " ara letlerde desteklenmesini... 20 istemişti. Genel Sekreter Hammarskjoeld'a gön derilen telgrafta da temennilerini, "... kurtuluş savası yapan Cezayirli- lerle beraber olduğumuzu bildirir, Bir- leşmiş Milletlerin kanlı savaşa bir an önce son verecek adil ve müsbet bir karara varmasını..." şeklinde ifade etmişlerdi. Türkiyedeki en heybetli gençlik teşekkülü T.M.T.F. nun mesele üze- rindeki hassasiyeti İsviçrenin Klos- ters şehrinde Ağustosta aktedilen Beynelmilel Talebe Teşkilatı -CO- SEG- kongresinden mütevellitti. O- rada, Türkiye -T.M.T.F.- delegasyo- nunun teklifiyle 73 millet temsilcile- rinin oy birliğiyle kabul ettiği karar sureti şöyleydi: "Kongre, bütün mil- Ti öğrenci birliklerini, 1 Kasım günü- nü 'Savaş Halindeki Cezayirli öğren - cilerle Uluslararası Dayanışma Günü' olarak kutlamağa ve kanlı savaşa bir son verecek teşebbüsler için kamu oyunu ve hükümetleri teşvike davet eder." Böylece Cezayir milletinin kahramanca mücadelesinin yıldönü- mü 1 Kasım, Türkiye dahil 78 mem- lekette parlak törenlerle kutlanmıştı. Gençler, COSEG kongresinde böyle bir teklifi ileri sürerlerken, 27 Mayıs- tan sonra daha realist Ur dış politi- ka takip eden Milli İnkılâp İdaresi resmi ağızlarının Cezayir meselesi et- rafında yaptıkları beyanlardan cesa- ret almışlardı. Hissiyatlarım daha fazla gizlemeğe lüzum görmemişler- di. Fakat 1 Kasım, sâdece dayanış- mayı belirten bir sembol değildi. Ay- nı zamanda Cezayirli talebelere ve onları temsil eden teşkilât "UGEMA" ya mücadelelerini devası ei leri imkânını sağlamak amacını gü den ma yardım kampanyalarının o İ— m z gi: 3 SEE a — ed v e » i— w ll Z : ai » o 7 ya va İİ k ağızda 2000 lira para toplamış ve beş Ceza- yirli öğrenciye bütün tahsilleri müd- detince Türk Üniversitelerinde okuma imkânını veren burslar temin etmiş- ti. eçen haftanın sonunda, Dışişleri bakanlığının yaptığı ( alışılmamış bir açıklama, Milli İnkılâp Hükümetiyle görüş birliği içinde olduklarını orta- He > yduğu için gençleri âdeta mes- . Resmi tebliğde, Birleşmiş Mil- İstlenle! Asya - Afrika (Grubuna mensup 43 üye tarafından Genel Ku- rula sunulan “Sömürgeciliğe Son Ve- rilmesine Dâir Beyanname"nin ittifa- ka yakın ekseriyetle kabul edildiği bildiriliyor ve Türkiyenin teklif sa - hiplerinden olduğu ilâve olunuyordu. Ancak, çifte alâminüt sessiz yürüyü- şün yer aldığı günün gecesi, resmi teb lige rağmen İstanbul gazetelerine edi- len telefonların mânası anlaşılamadı. Kendini İkinci Şube memuru olarak tanıtan birisi, İstanbul Tali ve Bele- diye Başkan Vekili çift yıldızlı Gene - ral Refik Tulgra adına, T.M.T.F. ta- rafından Gürsele ve Hammarskjoeld'a çekilen ve daha önce bahsi geçen tel- grafların mümkünse e ni rica ediyor a çok nazikâne bu rica, gündüz sonsuz müsamaha ve bilhassa a tebliğle kabili telif görünmedi. Halbuki, gençler de dost ve müttefik Fransayı rencide etme- mek için ellerinden geleni yapmışlar- dı. Ankarada Btanbulda bütün bunlar olup biter- en gençlik, hürriyete olan bağlılı- ğını, yeni bir mücadeleyi başarmanın heyecanı ile Ankarada da tekrarladı. Tabii nümayişlerin öncülüğünü gene "Mülkiye" yapıyordu. Gençler ellerin - de dövizler, Fransız Kültür Derneği- nin bulunduğu Ziya Gökalp caddesine geldiler ve Cezayirli milliyetçiler le - hinde tezahüratta bulundular. Taşkın- lık yoktu, polis müdahalesini icap et- tirecek hâdise zuhur etmedi. İkinci durak Fransız Büyükelçiliği oldu. Burada da dövizler havada sallandı ve Fransız mezalimi tel'in edildi. Gençlik, üzerine düşen vazifeyi en a- silâne şekliyle ifâ ediyordu. AKİS,19 ARALIK 1960