YURTTA OLUP BİTENLER korktukları bir aile mevcuttu. Şeyh Saidin iki oğlu ve iki torunu kampın müteber misafirleriydi. Şeyh Ali Rı- za Fırat, onun küçüğü Şeyh Selâhat- tin Fırat ile Ali Rızanın oğulları Ah- met ve Abdurrahman Fırat sevkıya- tın ilk müşterileri oldular. Altı kişi- lik kafile geride bıraktığımız hafta- nın ortasında birgün trene bindirilir- ken kampta kalanları telaş aldı. De- mek, onlar da yakında sevkedilecek- lerdi. Gittikleri, daha doğrusu gönde- rildikleri yerde (o kendilerine ne ya- pılacaktı? Mecburi iskâna tabi tutul- dukları beldelerde geçimlerini sağla- mak mümkün olacak mıydı? Emlâk ve servetlerine el mi konulacaktı, yoksa yn kendilerine iade edile- cek miy Geçen haftanın ortalarında salı günü 15 kişilik bir kafile daha yola çı karıldı. Bu kafiledekiler Şeyhler de- gil, Ağalardı. Ağalar umumiyetle E- ge bölgesine serpiştiriliyorlardı. Bir kısmı Ispartaya gönderiliyordu. Kin- yas Kartal ve ailesi artık Ispartalı olacaktı. Meşhur, eli öpülen-düşük Başbakan tarafından- şeyh Abdür- rezzak Ensari sıcak bir beldeye nak- lediliyordu. Şeyh Ensarinin yeni mem- leketi Antalyaydı. Diğerleri Denizli, Burdur, Aydın ve Manisa civarında yerleştiriliyorlardı. Salı günü güneş, Sivası çevreliyen dağların ardında kaybolmak üzerey- ken bir yüzbaşı 16 kişiye o hazırlan- malarım ve o gece yola çıkacaklarım bildirdi. Ağalar hazırlığa başladılar. Kinyas Ağa son bir teşebbüs daha yaptı ve hazırladığı üç sayfalık bir dilekçeyi Tugay Komutanı Sabri Ko- çaka sundu. Dilekçe Milli Birlik Ko- mitesine hitaben yazılmıştı. Üç sayfa- nın içinde devlete ve millete Allanın zeval vermemesi temennisiyle, ken- disinin suçsuz olduğu, her zaman şan- lı. Türk Ordusunu saydığı, o sevdiği yazılıydı! Affını rica ediyor, çoluk çocuğunun yanma gönderilmesini ar- zuluyordu. Kinyas Ağanın dilekçesi- ni biraz yufka yürekli biri (okusa hüngür hüngür ağlar ve adamın suç- suzluğuna inanırdı. Ama Ağayı gerek Tugay Komutam, gerekse diğer su- baylar pek iyi tanıyorlardı. O Kinyas Kartal ki, en azından 15 bin kişilik aşiretiyle Van ve ocivarım haraca bağlamıştı. O Kinyas Kartal ki, kar- deşi Hamit Kartalı bir kalemde mil- letvekili yapmış ve D.P. ye Vanda se- çimi kazandırmayı gözünü kırpmadan vaad etmişti. Ötülü ödenekten aldı- ğı paranın miktarı kesin olarak bi- linmiyordu ama, hiç değilse bir yüz- binin üzerindeydi. Tabancasız dolaş- mayı zül addederdi. Dilekçe alındı. Bu Kartalım üçün- 18 cü dilekçesiydi. Üçünün de birbirin- den farkı yoktu. Denize düşenler.. jsin en güzel tarafı 16 kişi sevkedilir- ken ele geçen üç mektup oldu. Mektuplar meşhur Kinyas Ağa tara- fından kaleme alınmıştı ve mahiyet itibariyle dilekçelerine hiç mi o hiç benzemiyordu. Ağa bu mektuplarına ağaydı, sertti, kesin konuşuyor ve vaadlerde bulunuyordu. Pazarlığa o- turmuştu. Şayet kendisini bu durum- dan kurtarırlarsa 15 bin kişilik aşi- retiyle birlikte, hitap ettiği insanın peşindeydi. Onu bundan hiçbir şey çeviremezdi. Nitekim bir zamanların Başbakanınla -"Müslüman o Başba- kan"- ardından nasıl gitmiş, ona na- sıl hizmetler etmişti. Şimdi de bir başka politikacıya aynı teklifleri ya- pıyordu ve galiba en münasibini de bulmuş oluyordu. Hakikaten Kinyas Ağanın mek- tubu, okuyanları pek neşelendirdi. Kinyas Kartal, yeni liderden,iktidara geçtiği takdirde affını rica ediyor ve kendisim desteklediğini belirtiyordu. Kinyas aşireti, üstadın ardındaydı. Eh, doğrusu Kinyas Ağanın başına da böyle tarak yakışırdı. Mektupları okuyanlar pek hayret etmediler. Sâ- dece başlarını iki yana sallayıp gü- lümsediler ve bir zarfa koyarak baş- kente gönderdiler. Sâdece zarfın üze- rindeki adres Kinyas Ağanınaz- dığı adres değildi. Kinyas Ağa Os- man Bölükbaşıya bu mektupları yaz- mıştı. Halbuki ü mektup Milli Birlik Komitesine gönderildi. . 16 kişilik Ağalar takımı hazırlık- larını bitirip yola çıkacak hale gelin- ce genç bir teğmen kumandasındaki birlik tarafından kamptan alındı. Si- vas istasyonuna gelindiğinde saatler 18'i gösteriyordu. Postanın arkasına bir vagon eklenmişti. Vagon sıkı mu- hafaza altındaydı. Altı silâhlı nöbet- çi iki kapıyı tutmuştu. Ağalar istas- yonun bir odasına yerleştirildiler. Son dakikada trene bindirileceklerdi. Bu sırada genç teğmenin yanınbir Ağa yaklaştı. Korka korka sordu: Begim, kara ,yagonlan mı göndereceksinizbiz i? Genç teğmen gülümsedi! Yok Ağa, Beyaz Tren hazır- lattık, onunla sevkedeceğiz. 18.38'de Sivas postası ağır . ağır garı terkederken, heybesinin başına çömelmiş bir köylü, trenin arkasın- dan bakıyor, gidenlerin kim olduğun- dan habersiz sigarasını sarıyordu. AKİS, 19 ARALIK 1960