YURTTA OLUP BİTENLER det içinde Mr. Warren tek noktayı dikkate almıştı: Türk Amerikan dostluğunu sağlam kazığa bağla- mak! Bu noktada gazeteciler gene kendi aralarında konuşmağa başla- dılar. Zira Warren'in bu sağlam ka- zığa bağlama meselesinde ne derece yanlış ata oynadığı malümdu. a- şılan Menderes - Warren dostluğun- da bu arzunun yeri büyüktü. Kazık iyi kazık olmuştu. Warren'in keyfini yerine getiren sâdece suallerin kesilmesi olmadı. Bu arada ortaya çıkan ve akla hayale gelmedik sualleri sıralayan bir ta- kım muhabirler de sabık Büyük El- çinin yüzünde güller açılmasına se- bep oluyorlardı. Meselâ bu sualler- i . Warren'i pek keyiflen- . Efendim, Mr. n uzun yıllar süren diplomatlık hayatından ayrılıyordu. Eee, her şey iyi hoştu, ama bundan sonrane yapacaktı? Salonun dip tarafından gelen bu mâ- nâsız sual, gazetecileri güldürdü. Bir gazeteci yerinden arkadaşlarına ya- vaşça "Her halde çiftçilik yapar" dedi. Ama Mr. Warren bu kanaatte değildi. Sabık Büyük Elçi evvelâ va- tandaşlık vazifelerini yerine getire- cek, sonra da eşiyle birlikte seyahat edecek ve tarihi oetüdlerde buluna- caktı. Gene bir genç gazeteci daya- namadı ve arkadaşlarının duyabile- ceği bir sesle "Her halde Güney A- merika Mr. Warren için daha alâka çekici olur" dedi. Bu sözler gülüşme- lere sebep olurken Mr. Warren ke- yifli keyifli gülümsüyordu. Nihayet sıra Amerikada cereyan e- den ve Kennedy'nin zaferi ile neticele nen seçimlere geldi. Mr. Warren ne- üceden ne memnun, ne de gayri memnun uğunu ima edecek bir al k inin kanaatine göre diplomatların rey kullanmamaları iktiza ederdi. Zira mülâhaza da gazetecileri hayli dü- şündürdü. Anlaşılan Mr. Warren bu gün iyi bir gününde değildi ve boyu- na mantık falsosu yapıyordu. Yardım meselesi Ninayet işler Sam Amcanın yardı- mı meselesine intikal etti.İşte salonda yeniden canlanmayı tevlit e- den de bu oldu. Becerikli muhabir ter suallerini hazırladılar ve yenle- rinde doğruldular. İlk sual Amerika- nin Türkiyeye yardımda devam edip etmiyeceğiydi. Miktar arttırılacak mıydı? Bu sual Mr. Warren pek hoşuna gitti. Belli ki bu hususta ha- 26 Fletcher Warren Havanda su döğdü zırlığı vardı. Sabık Büyük Elçi eli- ni çenesinden çekti ve ağır ağır ko- nuştu. Amerikan yardımı kongre ta- rafından tespit ediliyordu. Bağlı bu- lunduğu hükümet, na uyarak bol miktarda yardım yap- maktaydı. Zaten Türkiyeye yapılan yardım da pek küçük sayılamazdı. Tabii yardıma, Amerikan halkının Türk Halkına olan sempatisi nisbe- tinde devam edilecekti. Yâni War- ren'in kanaatine göre, yardımı halk ayarlıyordu. Bir muhabirin, tedi- yesi gereken Amerikan borçlarıyla ilgili bir sualini de 65 lik sabık Elçi şöyle cevaplandırdı: "— Şimdiki idarenin geçmiş ida- reden devraldığı dikenli omeseleler- den biri de budur. Bu, sâdece Türki- ye ve Amerikayı ilgilendiren bir me- sele değildir. Türkiyenin bütün müt- tefiklerini ilgilendiren bir meseledir. Gürsel Hükümetinin bu nâzik mesele te olduğundan da haberim var" Salonun havasının iyice ağırlaş- tığı bir sırada sorulan bir sual gene tansiyonun yükselmesine sebep oldu. Zaten bu basın toplantısı bir ga- rip basın toplantısı idi. Suali soran A.P. ajansının yeşil gözlü hanım muhabiri İffet Türbandı. Sual, top- lantının başında sorulan bir sualin devamıydı. Mesele gene (Morrison meselesiydi. İffet Turhan, ajansının verdiği talimata uyarak aynı sua- lin bir defa daha ve açık olarak ce- vaplandırümasını o istiyordu. Yeşil gözlü hanım muhabirin bu suali yaşlı diplomatın keyfini kaçırdı ve âdeta hiddetlenerek, "Galiba siz, Amerika- lılar tarafından ileri sürülen mütale- alar hakkında yanlış kanaate sahip- siniz. Nato ile imzalanan anlaşma- larda bu konu halledilmiştir" dedi ve yerinden hafifçe odoğrularak de- vam etti: "— Bu anlaşmalar Amerikanın personel bulundurduğu bütün mem- leketlerde mer'idir. Türkiyedeki an- laşmada bir değişiklik yardım için Türkiyede merikalılann diğer memleketlerdeki Amerikalılardan daha kötü duruma düşmeleri için sebep yok" Mesele anlaşılıyordu. o Gazeteciler bu mesele üzerinde daha fazla ısrar etmemekte fayda mülâhaza ettiler ve sustular. Sabık Büyük Elçinin veda top- na ifade etmediğini kabul ediyorlar- dı. Mamafih netice Warren'in beş senelik Büyük Elçiliğinden daha az parlak değildi. Hattâ Warren bir ara havandaki suyu bile dökmek üzerey- di de ihtilâl tam zamanında patlak vermiş ve Türk - Amerikan münase- betlerini oOMenderes - Warren çiftli- ğinin elinden kurtarmıştı. Warren herkesin te- dara Büyük Elçiliği için Cumhuri- yetçi idareden daha talihli bir seçim yapması temennisinden ibaretti. AKİS , 14 KASIM 1960