sine aldığı kolej talebelerinin veya sokaklarda kendisini "Merhaba oba- bacığım" diye selamlayan O alüftele- rin yokluğunun mu bu hale getirdi-, gi tabii cevapsız bir sual olarak kal- dı em'i Ergin, birinci sıranın bir küçük geçitle ayrılmış ikinci kısmın - daydı. Yarımda Halük Şaman, Sebati Ataman ve Abdullah Aker vardı. Düşük Sanayi Bakam Ataman âde- ta gözden kaybolmuştu. Abdullah Aker sıhhatte, ama bebdaht görünü- yorau. Gönül Yazarın cümbüş arka daşı Halük Şaman çökmüşlerden bi riydi. Onlardan sonra, haşmetlu Re- fik Koraltan geliyordu. Bütün ömrünce gülünçlükten kurtulamayan Koraltana kader bir azizlik daha yapmıştı. Saçları, papa takkesine benzeyen bir kısmı hariç, bembeyaz olmuştu. Ama tam tepe- sine isabet eden o kısımda boya ha- kimiyetini hâlâ devam o ettiriyordu. Bu, âdeta tepeye yerleştirilmiş bir mesti. "Koca Başkan" daha görün düğü andan itibaren gülümsemelere yol açtı. Aman yarabbi, nasıl ve ne, süratle ihtiyarlamış, daha doğrusu iktidar elinden gidince ne çabuk ha- kiki hüviyetiyle burun buruna gel- mişti! Onun yanında göbeği tama- mile erimiş Agâh Erozan, hakkında idam cezası istenilen İbrahim Kiraz- oğlu ve herkesi hayal sukutuna uğ- ratıp ruhunu Menderese satan İlhan Sipahioğlu vardı. Ağlayan nar, S âkit D.P. Grubu birerle kolda girip salonu doldurduğunda gözler bir kahramanı aradı: Samet Ağaoğlu. İhtilâlden bir kaç hafta evvel, D.P. nin tutumunun ihtilâli meşru kıldı- ğını ve bu ihtilâlin mutlaka olacağı- nı haber veren İnönüye istihfafla: — Paşa, ihtilâl yapmak için han- gi ordularına güveniyor? Battal Ga- zi ordusuna mı?" diye haykıran dü- şük milletvekili ortada yoktu. Celse açıldıktan hayli sonra salonu şeref- lendirdi, gariptir Tahkikat Komisyo- nu Başkanı Hamdi Sancarın tâ yanı- na ve Bayarın ta arkasına oturdu. Gariplik şuradan ileri geliyordu: O- turduğu mıntaka, idam cezası aday- larının mıntakasıydı. o Halbuki ken- disi için idam isteyen rağmen kader, Samet getirdi, oraya yerleştirdi. Davetliler, belki de ilk defa olarak saçını kestirmiş olan Samet o Ağaoğlunun kaybetmediğini, kazandığını farket- tiler. Hani neredeyse "O kadar çirkin değil" bile (denilebilecek (haldeydi. Sâdece, gözleri baykuş gözünü andı- ryordu. Koca salonda bu gözlerden daha korkunç belki bir çift göz var- dı: Nusret Kirişçioğlunun gözleri.. gülen ayva hayatında doğru dürüst Salonda, bir zamanlar marifetle- AKİS, I7EKİM1960 Astronomik Rakkamlar Astronomik rakkamlar manlar bu topraklar bin liraya Cadillac alanlar, ortadan kayboldular. devri geri geldi, üzerinde 300 bin I milyon liraya kotra yaptıranlar, 100 bin liraya malolmuş elbisesini Hep hatırlardadır, bir za- liraya banko diyenleri 200 Dior'un bunlar giyenler yaşarlardı. Sonra, Evvelâ 4 Ağustos kararları, arkadan 27 Mayısın betlerine inen kazıması kolay para kazandığı için kolay para harcayan bu sınıfı gözler önünden sildi. Şimdi, caksınız.. larını açıkgözlere açmıştır. lerin üstünde rakkamlarla ifade lem bir miktardır. Kabadayılar, arasından çıkarıyorlar. debloke edilmesi leri ücretin kaparosu olacaktır. sarfedenlerin dün de, sıfırı bol rakkamlar tekrar piyasaya çıkmış bulunuyor. fotoğrafa 100 bin lira verenlerin hikâyesini milyonu Düşük aileleri, için müracaatta bulunuyorlar. Bu, Bir başka sütunlarda okuya- Ama o meblâğın bile gülünç bulunduğu bir başka saha, kapı- Türkiyede avukatlık ücreti, ediliyor. müdafaası için 600 bin lira isteniliyor. artık yüzbin- Bakıyorsunuz, bir düşüğün 300 bin lira son derece harcıâ- kolaylıkla iki dudaklarının hesaplarından 15O bin liracığın avukata verecek- Alâka uyandıran cihet böyle paraları bugün de aynı kimseler olmasıdır. Ancak, dışardakilere karışılamaz ama içerde bulunan ve servetle- rine el konmuş olan düşükler astronomik meblâğları nasıl ödeyecekler ve paraların sarf yeri nasıl kontrol edilecektir? Zira bu, itiraf etmek lâzım- dır ki, mükemmel bir para çekme vesilesidir. Her türlü muvazaayı bı- rakınız, ama m yerde bir dost avukata gitmesini pek çok düşük ailesi tercih edecektir. Buna mukabil, kılmalarını pılacaktır? Vekâlet (o ücretleri mezse ve bunlara bir ölçü konulamazsa, bağlanamazsa Yassıada duruşmalarının devamını imkânsızlık dolayısıyla sanıkların avukatsız bıra- da doğru bulmanın insafla alâkası yoktur. O halde ne ya- eğer gökyüzünden yeryüzüne indirile- tediye usulü ciddi esaslara ukuk Mahkemele- rinde takip etmek pek kuvvetli bir ihtimal olacaktır. Düşük avukatları Dolmabahçede Ya hesap bilmiyorlar! riyle gazete sütunlarını dolduranlar süklüm püklüm oturuyorlardı. Gri renk bir elbise giymiş Bayur öylesine çökmüştü ki bir tarihte İnönünün bahsettiği çukurun tâ içindeymiş his- sini veriyordu, Bayur. bir ara aklını kaçırdığı ozehabını uyandıran eski Sağlık Bakanı Nafiz Körezin yanın- daydı. Körez cebinden bir peçete çı- kardı, onu sanki berberde traş olu- yormuş gibi boynuna bağladı. Ter- lemiş miydi, oyun mu oynuyordu. 9