karıştırdılar. Meselâ gazeteci tokat- lamakla şöhret yapmış bulunan ve uzun boyuna güvenen Sezai Akdağ salondan ayrılırken Ooküçük dağları kendisinin oyarattığı ozehabını belli ediyordu. Burhan Belge dinleyicile- ri, elindeki kararnameyi havaya kal- dırarak selamladı. Hattâ Osman Ka- pani bile efe efe yürüyordu. O ak- şam, Meclis toplantılarından sonra Beyfendinin sofrasında, söylenen bir söz sanıklar arasında sık sık tek- rarlandı: "Salona hâkim olduk!" Bundan da an ziyade avukatlar fay- dalandı: Rağbet kazandılar,, taliple- ler "Aman bir avukat!" diye feryat ediyorlardı. Başkan, talepler hakkındaki ka- rarın müteakip celsede verileceğini bildirdi, usülle alâkalı bir kaç ara garanı tefhim etti ve celseyi tatil et- ödem - komik perayı bir opera - komik takip et- ti ve dinleyicileri ozaman saman pek güldürdü. Mesele, "köpek hikâ- yesi" diye bilinen hâdiseydi. Hâdise- nin hakiki mahiyeti şuydu: (o Düşük AKİS, 17 EKİM 1960 diyar diyar dolaşır, oraların devlet obaşkanlarına bedeli Türkiye Cumhuriyeti (o Dışişleri Ba- kanlığı tarafından ödenmiş hediyeler götürür, şahsına verildiğini iddia et- tiği hediyeler toplarken Afganistana da gitmişti. Afgan Kralı kendisine tazı cinsi bir köpek vermişti: Bayar köpeği bir kaç gün Çankayada bes- lemiş, sonra, baksınlar diye Atatürk Çiftliğinin hayvanat bahçesine gön- dermişti. Köpek, orada devlet büt- çesinden yeyip içmeye koyulmuş, bu aylarca devam etmişti. Cumhurbaşkanı, Sonra bir gün, ödemişin bir kö- yünden Bayara talep gelmişti. Baya- tun vaktiyle, Galip Hoca kılığında saklandığı bu köyün halkı düşük Cumhurbaşkanından bir çeşme iste- mişti. Bayar köye kendi adına bir çeşme yaptırılmasında (o fayda gör- müştü. Böyle düşünen bir kimse, pa- rasını verir çeşmeyi oyaptınr, değil mi r. Bayar devrin Tarım Ba- kam Nedim Ökmtene bu meseleyi aç- mış, Hayvanat Bahçesindeki tazıyı Çiftliğin, çeşmenin bedelini karşıla- yacak parayla satın almasını iste- işti. Artık çeşmenin bedeli ne olur- sa. Çiftlik bu parayı ödeyecek, Ba- YURTTA OLUP BİTENLER yar da böylelikle el (kesesinden bir hayır yapmış sayılacaktı. Köylü Ba- yara tapacak, önümüzdeki seçimler- de de Halkçı ödemiş reyini Demirkı- rata verecekti! Bayar kolları sıvamış ve çeşme- nin bir projesini yaptırmıştı. Sonra bunu, yâveriyle düşük Tarım Baka- nına göndermiş, onun "zevkine pek güvendiğinden" fikrini Oo sormuştu. Ancak projenin 20 bin liraya çıkaca- ğı da bilhassa belirtilmişti. Nedim Ökmenin canı sıkılmıştı. Gerçi Çift- lik mesullerine Bayarin tazısını alıp mukabilinde 20 bin lirayı İzmir vali- si Kemal Hadımlı adına havale etme- leri emrini vermişti ama, memurlara “bir köpeğe de 20 binlira ödenir mi?" diye dert yanmıştı. Hattâ bun- lardan birine "köpek etse etse bin, binbeş yüz lira eder" demişti. Çiftlikte alâkalılar başka bir dertle karşılaşmışlardı. Para yoktu. En adi ihtiyaçlar karşılanamamak- taydı. En kârlı teklifler oreddolunu- yordu. Meselâ bir sirk dörtbin liraya bir yavru timsah teklif etmişti de; parasızlıktan timsah satın alınama- mıştı. Böyle bir zamanda bir köpeğe 20 bin lira verilmesi herkesi üzmüş- tü. Hattâ Çiftlik müdürü. Nedim Ökmenin Çiftlik lokantasına yemeğe geldiği bir gün kendisine vaziyeti anlatmıştı. Ökmen dertli dertli başı- nı sallamış. "Ne yapalım, almamaz- lık edemeyiz" demişti. Bunun üze- rine Çiftliğe ait 200 damızlık kıvır- cık koyun satılmış ve Bayarın tazısı alınarak 20 bin lira İzmire havale e- İşin daha eğlenceli tarafı, yapılması gereken çeşmeden de bir haberin olmadığı geçen haftanın ba- şında İzmir Valisi tarafından açık- landı. Duruşma, konusunun icabı, bir opera - komik havası içinde geçti. Bu, pek basit bir irtikâptı. Ama Cumhurbaşkanlığı makamına (o yük- selmiş adamın ne tıynette bulundu- gunu pek açık şekilde gözler önüne koyuyordu Zaten işin önemli tek ta- rafı da buydu. Cumartesi günü, dü- şük Cumhurbaşkanının kızı babasını ağlayan gözlerle seyreder ve çoğunu içine akıttığı yaşlarını beyazlı sarılı bir mendille kurularken iddianame- sini okuyan Başsavcı bütün bunları belirtti ve iki düşüğün cezalandırıl- malarını istedi. Ama bütün duruşma- alâka uyandırıcı cümlesi Ne- dim Öökmen tarafından söylendi. Başkan düşük Bakana kendisi bu ka- dar ikaz edilmişken ve bir köpeğin 20 bin lira etmeyeceğini bizzat tes- lim etmiş olduğu halde niçin Baya- rın teklifini reddetmediğini sordu- ğunda Ökmen önüne (o baktı. Sonra yavaş bir sesle: