işini hallettikten sonra, memnu - at 14.20'de 30426 plâkalı gri Buick ile Dolmabahçeden ayrıldı. Cumanın gelişi Zaten e günü, Nr nin i bir âlem oldu. Gazeteci- ler MEB ao. erken sanrletinde oraya gelip demir atmışlardı. İlk günkü duruşmaları takip edecek o- lanlar, gelip kartlarını oalacaklardı. Muhabirler, dört gözle yaşlı bir ha- nım bekliyorlardı. Reşide Bayarın duruşmaları takip edeceği duyulmuş- tu. Nitekim gazeteciler, Reşide Ba- yarlığı yakıştırdıkları herkesin üze- rine bir defa saldırdılar. Tesadüf, bunlardan biri Fatin Rüştü Zorlunun annesi çıktı. Bayan Zorlu oDolmabahçeye sa- bahleyin, 38153 plakalı siyah bir Opel ile geldi. Arabadan yaşlı bir hanımın indiğini gören gazeteci kafilesi, bir ân sallandı. Bir ses "Galiba Reşide Bayar" deyince herkes heyecanlandı. Hanımın geldiği tarafa doğru koşuş- malar oldu. Bayan Zorlu, şoförün aç- tığı kapının önünde belirince bir yüz- başı: "— Boşuna telâş etmeyin çocuk- lar.. Gelen Fatin Rüştünün annesi" dedi. Yüzbaşının hakkı vardı. o Bayan Zorlu etrafına şaşkın nazarlar at- fettikten sonra aynı yüzbaşının re- fakatinde gişeye doğru yürüdü. Avu- katlara ve sanık yakınlarına ayrıl- mış kısmın önüne geldiklerinde yüz- başı ihtiyar hanımdan hüviyet cüz- danım istedi. Fakat Bayan Zorlu hü- viyet cüzdanım yânına almamıştı. Ne hüviyeti evlâdım? Dün görmemiş miydiniz?" dedi. Görmüşlerdi, ama çâresi yoktu. Adaya giriş kartını alabilmek için hüviyet ibrazı şarttı ve buna karşı kibar yüzbaşı dahi bir şey yapacak durumda değildi. Zaten bu husus sa- bahleyin radyo vasıtasıyla alâkalıla- ra duyurulmuştu. Bayan Zorlu du- rumdan habersiz olduğunu bildirdi. Madem ki çâre yoktu, gidip hüviye- tini getirecekti. Ürkek adımlarla o- tomobiline dönerken foto muhabirle- rinin flaşları tekrar yanıp sönmeye başladı, İhtiyar hanımın sabrı tüken- mişti: "Yeter artık!" diye (o söylen- mekten kendini alamadı. Siyah Opel sert bir omanevrayla (Dolmabahçe rıhtımından uzaklaştı. Bayan Zorlu gitmişti ki gazeteci- ler avukat Hamdi Ögenin etrafını Çevirdiler. Hamdi Öge etrafında top- lananlara düşük oCumhurbaşkanının müdafaasını neden almadığını izanla meşguldü. Bu sırada bir gazeteci â- tıldı: "— İyi ama beyfendi, Bayârın size vekâletname gönderdiği söyleni- yor. Bu, doğru değil mi ki? AKİS, 17 EKİM 1960 Avukat, sorulan suale cevap ver- meksizin başka bir konuya geçmeyi tercih etti. Duruşmalarda adaletin tecellisinden (o bahsedip o duruyordu. Oysa ki Öge, Bayarın vekâletini basta hakikaten almıştı. Ancak bir noktada düşük ailesi ile avukat an- laşamamışlardı: Vekâlet ücreti! Dü- şük Cumhurbaşkanının bütün serve- tine el konmuştu. Bu bakımdan avu- katına para vermek, ailesinin iktida- rında değildi. Hele Öge Bayarı kurtar sın, parasını bol bol alırdı! İşte, avu- kat bunu kabul etmemişti. Her halde bir köpeği dahi ticaret metaı addeden düşük Cumhurbaşkanını mukadder akıbetinden kurtarabileceği husu- sunda fazla ümit sahibi değildi. Kızanlar ve kızmayanlar gün Dolmabahçede vazifeli gaze- teciler sanık ailelerini iki okısma YURTTA OLUP BİTENLER genç kadın, anlaşılan ablasının kötü huylarını oalmamıştı. Tıpkı Teviik İlerinin kızı gibi o da, gazetecilerin Dolmabahçede keyif için obulunma- dıklarını anladı ve ürkeklik göster- medi. Hattâ halinde bir meydan o- kuma edası da vardı. Üzerine gelen foto muhabirlerinin flaşları parlayın- ca durup bekledi. Fakat resim çekme uzayınca: Çekin, dedi. Nasıl isterseniz çekin. İsterseniz, poz bile verebili- Son flaş da yanıp bm m mi " diye sordu ve "Ta Teşekkürler" cevabını alınca İrtibat bürosuna doğru yürüdü. Buna mukabil, tıpkı Münire Erk- men gibi öğleden sonra Dolmabahçe- ye gelen Ayhan Timurtaş —Koralta- nın kızı- ve Gülseren Koraltan -geli- Ada kumandanı teftişte Prensip sahibi bir kumandan ayırdılar. Munisler ve eli omaşalılar. Tevfik İlerinin kızı Cahide İleri, ba- basının aksine çok iyi tesir bıraktı. Üzerine mavi bir tayyör giymiş bu- lunan genç kız, yanında iki akraba- sıyla Dolmabahçeye geldi. Gazeteci- lerden kaçmıyor, onların da kendi iş- lerini görmekte o olduklarınım (kabul ediyordu. Sükünet içinde muamelesi- ni yaptırdı. Giderken muhabirler ya- nma yaklaştılar ve duruşmalar hak- kında ne düşündüğünü sordular. Ca- nide ie gülümsedi: z e düşünmem gerektiğini siz- ler ila iyi bilirsiniz." Bir başka munis, düşük Ticaret Bakanının eşi Münire Erkmendi. Mü- nire Erkmenin, Samet Ağaoğlunun belalı eşi Neriman Ağaoğlunun kız kardeşi olduğunu bilen muhabirler evvelâ çekingen davrandılar. Fakat ni- gazetecilerden kaçmak için ne mümkünse yaptılar. Gazeteciler de flaşlarını onların gözlerine | sıktılar da sıktılar. Gazetecilerin hoşuna giden O bir başka müracaat, düşük milletvekil- Yiğitbaşının oğlunun yaptığı müracaat oldu. Genç Yiğit- başının bir derdi vardı. Babası kendi- sinden, okumak üzere hukuk kitap- ları istemişti. Acaba bunları o nasıl gönderebilecekti? İlgililer, kitapla- rı Adaya normal koli şeklinde gön- derilebileceği cevabını verdiler. Genç Yiğitbaşı, denileni yapmak üzere Dolmabahçeden ayrıldı. İşte, büyük günün arifesinde dü- şük yakınlarının hali buy: Adada heyecan B' sırada Yassıadada, düşükler ara- sında heyecan son haddine ulaş- 25