arasında Koraltandı. Adaya ilk nak- ledildiği sırada çekilmişti. Koraltan objektife bakıyor ve yüzünden hâlâ bir şey anlayamadığı ayıkça belli o- luyordu. Buna rağmen sabık Meclis Başkanı poz vermekten geri kalma- mış ve meşhur gerdanını kırmıştı. Fotoğrafın fiatı 10 bin Türk Lira- sıydı. Fiat söylendiğinde gözler, da- ha doğrusu kulaklar -Karanlıkta yuzler pek belli olmuyordu Hürriye- tin mirasyedi sahiplerine (o çevrildi. Ses yoktu. Bâbiâlinin genç ve mil- rnelül -bir hayli baktı, Ama bütün uğraşmalara rağmen müşteri bula- madı. Sabık Meclis Başkanı için fi- at biraz fazla gelmişti, Bundan sonraki resim,bunu çe- ken fotoğrafçı için iftihar edilecek bir pozdu. Samet, Ağaoğluna aitti, İlk getirildiği gece alınmıştı. Ağaoğ- lu iki süngülünün arasında görülü- yordu- Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Korku açıkça belli oluyordu. Uzun saçları ensesini kaplamış, sırtı hafif- çe kamburlaşmıştı. Fotoğrafın fiatı bu bakımdan biraz fazlaydı. İrtibat Bürosu resme 15 bin lira kıymet biç- mişti. Hayal ekran üzerinde Koral- tanınkinden daha uzun o bekletildi. Arttırmaya katılanlar oldu. Ancak İrtibat Bürosunun biçtiği fiatın çek A Bi di. Müzayedecilerin cevabı şu oldu: "Ama gözlere bakın!" Buna rağmen Ağaoğlu da zarfa kondu ve bir baş- ka fotoğrafa geçildi. Bu sefer gösterilen resim Kalafa- ta aitti. O da aynı gece alınmıştı. Ka- lafat, büyük bir talihsizlik eseri, iri yârı iki Mehmetçiğin ortasındaydı. Objektife girebilmesi, doğrusu iste- Kadri Kayabal Açıkgöz adam AKİS. 17 EKİM 1960 Garip Bir Düşmanlık E ski devir e has tuhaf bir . haleti, yeniden hortlama istidadı gösteriyor. Bilinmez sebep, eski devir idarecilerinin etraf- larını Gevi. İei -ya da ayni kıratta oldukları halde onlardan yüz mama neticesi o tarihte başka türlü görünenlerin- bu devir idare- cilerinin da etraflarını sarmış olması mıdır? Ama manzara, eski dert- lerin yeni ağrılar vermeye başlamış bulunmasıdır.Basın gene "Bizden olmayanlar" tasnifine tâbi görünmektedir, her icraatta bir keramet keşfetmeyenler gene "maksatlı" sayılmaktadır, en samimi duygularla yapılmış tenkitler, hiç olmazsa "Sırası mı, ca- nım?"diye soğuk karşılanmaktadır. Sanki,doğruyu söylemenin sırası varmış gibi... "Milli Menfaat"in insanları süküta mecbur eden bir kal- kan olmadığı, hakiki milli menfaatin en ciddi konularda bile fikirlerin açıkça söylenmeni, millete bütün hakikatlerin duyurulması olduğu ga- i " şikayeti dudaklara biraz faz- la sık geliyor, Sinirlilik, işlerin arzulandığı gibi yürümemesinden ileri geliyorsa şu pek basit gerçek hen hatırda, tutulmalıdır; Sinirlilik da tıkça, işler daha az iyi yürüyecektir, işleri iyiye götürmenin, yolu h tutulanın altın olduğu günlerdeki güleryüzlülüğü, süküneti, soğukkan lılığı, müsamahayı ve tenkitlere karşı alınganlık değil dikkat sl, ehemmiyet vermeyi yeniden prensip edinmektir. Kötü, arkadaşlar is- tnasız herkesi kötü yola sevkeder, başı kuma gömmekten farkı yoktur. Yeni idareciler etraflarına şöyle bir ve samimiyetle bakınırlarsa 27 Mayısın hemen arifesinde ve he- men akabinde ideal birliği, gönül birliği yaptıkları kimselerin bir m uzaklaştıklarını, buna mukabil vaktiyle nefret ettikleri bir "Etra aynı kadroyla kendi etraflarında teşekkül ettiğini kabul sdeseklerdir. İnsanlar, kendilerine açılmış kol görmekten beşeri olarak hoşla- nırlar. Hele omuzlarında ağır mesuliyet taşıyanlar bunu etraflarının sıcak alâkasıyla hafifletebilmeyi özlerler, Bunlar hep normal duygu- lardır. Ama iktidarların, ama elinde kudret tutanların böyle bir "iyi- niyetli zevat" tarafından tarihin her devresinde sarılmalarının sebebi de başka şey midir? Sevgi gösterisi mutlaka cıvık cıvık olmaz, tkaz- lar hoş pohpohlardan çok daha kuvvetli dostluk ifadesidir. Tok ve mert sesler kulaklara hoş gelmeyebilir. Bari bunları zihniler dikkate almalı, gösterilen yolu basiret bulup çizmelidir. Nedir bu, basına karşı anlayışsızlık? Nedir bu, basını "doymak bilmeyen ejder" gözüyle görme tonlayülü? Nedir bu, "Kazanıyorlar gi tarzındaki hakkaniyet değil, haset ifade eden ve vergiden gayrı yollarla "sızdırma" yolunu en iyi niyetli insanlara gös- teren telkinler? İşin garip tarafı, hakikaten en doymak bilmeyen ej- derlerin, o her araba sahibinin düdüğünü çalıp adam arabadan yuvar- landı mı arkasından dil çıkaran zümrenin bu yeni ve tehlikeli telkin- lerin şampiyonu kesilmiş bulunmasıdır. Basın hürriyetini 27 Mayıstan eyvel nasıl görüyorsak öyle görelim, basını 27 Mayıstan evvel hangi ölçülerle ele alıyorsak öyle alalım, unun kudretinden ise korkmayanın, faydalanalım. Ama menfaat em değil. Öküz altında buzağı ara- maktan mutlaka vazgeçmek suretiyle. nirse bu bakımdan -resmi çeken için- şanstı.. Gözlüğü burunun ucuna doğru hafifçe kaymış, sırtı kambur- laşmıştı. Başı yere eğikti. Gözlükler gözlerinin görünmesine mani oluyor- du. Fiat 10 bin liraydı. İlk günkü arttırma olsa bu ve bundan evvelki resim muhakkak müşteri bulacak, biçilen fiata olmasa bile beş eksiği- ne, beş fazlasına satın alınacaktı, A- ma bu seferki müzayede pek tadsız başlamıştı ve öyle devam ediyordu. Kalafat da müşteri bulamadı. “Süngülüler Arası" sârisinin son resmi Ethem Menderese aitti. Kır saçlı Savunma Bakanı gözlerini ye- re indirmişti. Her zamanki kibar tav- ryla masum masum fotoğrafının çekilmesini beklemişti. Belki bu yüz- den resim son derece netti. Buna da 10 bin lira fiat konmuştu. Satın alın- madı. Ve büyük başlar.. gste bu resimden sonradır ki fiatlar bütün ekonomi kanunlarım hiçe sayan bir yükseliş gösterdi. Piyasa- ya sürülenler, Bayar ve Menderesin resimleriydi. İlk fotoğraf, üç suba- yın arasında Bayarı gösteriyordu. A- dada, yapılan yürüyüşlerden biri su- 31