17 Ekim 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

17 Ekim 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER de biz bunları tatbik edeceğiz" dedi. Sonra, konuşmanın can alıcı noktası- na geçti. Milli Birlik Komitesinin ba- sından ne beklediğini anlattı. Aslın- da, Milli Birlik Komitesinin basından beklediği, kendini bilen basının yap- mayı düğündüğünün ta kendisiydi, ancak Orhan Erkanlının bunu ne- den yabancı gazetecilerin de bulun- duğu bir kalabalık vapur güvertesin- le söylediği pek anlaşılamadı. Komi- te, basının Yassıada oduruşmalarım dar bir meslek adesesinden değil, ge- niş bir memleket açısından görmesi- ni, nakletmesini istiyordu. Binbaşı Erkanlı bu duruşmaların ehemmiye- tini kısa ve özlü kelimelerle hatırlat- tı. Memleketin gözü biraz sonra va- rılacak Adaya çevrilmişti. Sansasyon merakına ve basit rekabet hissine kapılıp aslında oehemmiyetsiz olay- ları romantize veya dramatize et- ek, umumi efkârda bir takım suni hislerdoğurmak ve körüklemek şüp- hesiz kaçınılacak hususlardı. Orhan Erkanlı simdi işin adalete geçtiğini ve kendilerinin vakfesinin artık sâdece adalet dağıtacak olanla- rın çalışmalarını kolaylaştırmaktan ibaret bulunduğunu belirtti. Durus- maların basın tarafından rahatça ta- -ibi sağlanacaktı. Ama basının da, Kendisinden beklenileni unutmaması lâzımdı. Aksi halde, hoşa gitmeye- cek bir takım tedbirler alınacak, u- sullere uymayanlar memnun olmaya- cakları muamelelerle karşılasa çak- ardı. Orhan Erkanlı oduruşmalarla alâkalı bu hususun Mili Birlik ida- resinin basın hürriyeti (o anlayışından ayrı mütalea edilmesini istedi. Zaten konuşmasının başında, 27 Mayısın basının büyük hissesi olan bir müş- terek eser olduğunu belirtmişti. "Haklı ve haksız tenkitler yapılıyor. Bunların hepsini anlayışla karşılıyo- ruz ve karşılayacağız. Sizin vazifeniz tenkit etmek, bizimki tahammül et- mektir" dedi ve ilave etti: — Ancak, duruşma faslının ta- şıdığı hususiyeti eminim ki hepiniz takdir etmektesiniz ve gerektiği gi- bi davranacağınız şüphesizdir." Milli Birlik Komitesinin Genel i tamamladığında Bu sırada vapur Sarayburnu açıklarına kadar gelmiş, orada tornistan ederek burnunu tek- rar Dolmabahçeye çevirmişti. Doğru- su istenilirse bu sözlerin niçin mut- laka açık denizde söylenmesi gerek- liği de pek iyi anlaşılamayan notlar- dan biri oldu. Ayağa Bâbıâlinin bin yılık emek- tarı -bu, şanına lâyık bir mübalâğa- dır. Nizameddin Nazif kalktı ve ken- disine has tavırla: "— Binbaşım, dedi, basının han- 20 Polatkan - Berk Akıl yoldaşları gi hususlarda dikkatli davranması gerektiğini biraz açıklar mısınız?" Orhan Erkanlı sual sahibine dik- katle baktı, sonra bu hususların ne- ler olduğunu misâl Oo göstererek bir daha anlattı. Ağlama, sızlanma, ba- yılma sahnelerini manşetlere çıkar- maya, ciddi bir duruşmayı Manak- tikamet verecekti. Bunu meslek ka- dar memleketi de düşünerek yapmak şüphesiz en doğru yol olacaktı. Milli Birlik Komitesinin temsilci- si "anlatmak, istediklerimi, sanırım kâfi vuzuhla anlattım" dedi ve kibar bir tavırla gazetecileri selâmlayarak yanaşmış bulunan vapuru terketti. Saatin 15.45'i (gösterdiği sırada Fenerbahçe, bu sefer asıl Yassıada seferini yapmak üzere Dolmabahçeyi terketti. Define adası Besin mensupları, aylarca hasretim Güneşin son ışıklan, şair tabiriyle, Yassıadayı yıkıyordu. Deniz, denizci tabiriyle, kaymak gibiydi. Ada, ga- zeteci tabiriyle, karınca yuvasını an- dırıyordu. Zira, tahmin edilemeyecek derecede kalabalıktı. Askerler, Sivil- ler tepeleri âdeta doldurmuştu. Va - pur biraz daha yanaştığında her ta- rafın yepyeni, pırıl pırıl beyaz tel örgülerle donatılmış (olduğu farke AKİS, 17 EKİM 1960

Bu sayıdan diğer sayfalar: