24 Ağustos 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

24 Ağustos 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın içinden D. P. yi devirenler, D. P. yi getirenlerdir İnkılâp hareketinin üzerinden üç ay seçmiş bulunuyor. Bu üç ay Türkiyede, çok şükür kanın değil, mürek- kebin en bol aktığı devir olarak da hatırlanacaktır. Fi- kir adamları, tam bir serbestlik içinde Türkiyemizin meselelerini, istikbalini tartışmışlardır. Tartışmaya de- vam etmektedirler. Hattâ, düşünce ve kanaat sahasında kalan bazı sapık ilim adamlarına, kalem sahiplerine da- hi söz hürriyeti tanınmış, seslerini yükseltmelerine ce- vaz verilmiş, bunlar mukabelelerini aynı silâhlarla gör- müşlerdir. Bırakınız ihtilâl idarelerini, fazla olgun sa- yılamayacak cemiyetlerin normal yollarla kurulmuş ik- tidarlarının dahi güç gösterebilecekleri bir tahammül tartışmalara hâkim olmuş, bilhassa yurdun karanlık günlerinde D.P. ye karşı vaziyet almış., samimiyetlerin- den ve dürüstlüklerinden şüphe caiz bulunmayan kim- selerin öne sürdükleri fikirler hakikaten alâka uyandır- mıştır. Bu, iyi tarafı çok bir durumdur. Şimdi, bu kadar analizden sonra, üç koca ay geride kaldığına göre zihin- lere gelmiş olması tabii sükünet ve serinkanlılık içinde bir sentez devrinin açılması gerekmektedir. Zira netice- ye varmak için dağınıklıktan mutlaka kurtulmak, dü- şüncelere bir istikamet vermek, hâdiselere ve memleket- teki kuvvetlere doğru teşhis koymak, tabu kelimelerin cazibesinden kurtularak cemiyetimizin yeni mimarları- na ışık tutmaya çalışmak lâzımdır. Evvelâ, 27 Mayısın bir son mu, bir başlangıç mı ol- duğu ve 27 Mayısın iyimserlik mi. kötümserlik mi se- bebi teşkil ettiği hususunda ciddi karara varmanın bü- yük faydası vardır. Hâdiseler hislerden kurtularak ele alınırsa 27 Mayısa bir son gözüyle bakmak da, bir baş- langıç gözüyle bakmak da zordur. Bana öyle geliyor ki bu, 1945 de başlayan yeni hayat tarzımızın son derece ehemmiyetli bir merhalesidir. Bir merhale ki, mana ba- kımından 1950 nin 14 Mayısı ile denk kıymet taşımakta- dır. 14 Mayıs ve 27 Mayıs Türkiyede iki iktidar değişik- liğinin tarihidir. İki hâdisenin birbirinden yüzseksen de- rece farklı manzara gösteren dış görünüşüne bakmak insanı telafisi imkânsız hatalara sürükleyebilir. Aslında, 1950 de ve 1960 da aynı su zerreciklerinden müteşekkil bir büyük cereyan Türkiyede iktidar barajını zorlamış- tır. Barajın on yıl önceki muhafızları kapıları açmak suretiyle çığın sâdece kendilerini alıp götürmesini sağ- lamışlar, barajı sapasağlam ayakta tutmak basiretini göstermişlerdir. Zira bunun bir met ve cezir hareketi ol- duğunu anlamışlar, kendilerini götüren suyun bir gün gene geri getireceğini görmüşlerdir. Barajın on yıl son- raki muhafızları ise, inanılmaz derecedeki iptidai kafa- lanyla oyunun inceliklerinden hiç birine nüfuz edeme- mişler, en sonda suyun setleri patlatmasına ve gafilleri boğmasına yol açmışlardır. Eğer hâdiseleri isimlendire- rek konuşmak gerekirse denilecek olan şudur: 1950 Cc. P. si liderinin çizdiği istikameti tutmasaydı mutlaka 1960 D.P. siçif- te ” iderinin gösterdiği yola girmeseydi iktidar nöbetinin yeniden kendisine gelmesini bekleyen bir muhalefet ola- rak bugün memleketin siyasi hayatındaki yerini muha- faza edecekti. Zira 1945 ten bu yana Türkiyede, memle- ketin hakiki kuvvetini teşkil eden bir sel aynı istika- AKİS, 24 AĞUSTOS 1960 Metin TOKER mette belki yavaş, ama son derece azimle ilerlemektedir. Bir 14 Mayısta Demokratları bu sel, kendileri hiç bekle - medikleri halde -o zaman da doğru teşhis koyma hassa- sından mahrumdular- Memleketin başına getirmiştir. Bir 27 Mayısta bu sel Demokratları, kendilerini en kud- retli sandıkları sırada memleketin başından süpürüp gö- türmüştür. Sel Türk cemiyetini, hiç bir hayâle yer yok- tur, Atatürk inkılâplarının sonuncusu olan demokratik nizama kavuşturmadan bir denizde kaybolacak değildir. O bakımdan 27 Mayıs, Türkiyemiz için bir iyimser- lik sebebidir. Son on yılın acı hâtıralarının kuvvetli te- sirleri gözlerimizi kara gözlüklerle örtmemelidir. En samimi şekilde yükseltilen "Demokrasi tecrübesi iflâs etti", "Atatürk inkılâpları mahvoldu", "Çok geriledik, her şeye yeniden başlamalıyız'*, "Bizi bir demir el pak- lar" feryatları bana ziyadesiyle hissi ve fazla sathi ge- liyor. Koca bir demokrasi tecrübesinde, üstelik bir Ba- yar - Menderes âfetine mâruz kaldık ta nihayet ne oldu? En sonda tarumar olan ne Atatürk inkılâplarıdır, ne demokratik hayatin müdafii kuvvetlerdir, ne hukuk dev- letinin taraftarlarıdır. Tarümar olan Bayar - Menderes rejiminin şampiyonlarından ibarettir. Hâdisenin en zi- yade memnunluk veren tarafı ise bu âfetten memleketin bir Fidel Castro tarafından değil, cemiyetin hayatiyetini teşkil eden canlı kuvvetlerin elele verip harekete geçme - siyle kurtarılmış bulunmasıdır. Bütün bu kuvvetler ve son darbeyi indiren askerler tâ sonuna kadar değişikli- ğin demokratik yoldan olması için ellerinden geleni yap- mışlar, her türlü ikazda bulunmuşlar, çeşitli vasıtalarla seslerini yükseltmişlerdir. İhtilâl, ancak bütün kapılar kapandıktan sonra patlak vermiş, sel barajı o zaman attırmışlar. Beş kişi başbaşa verip D.P. yi devirmiş ol- saydı cemiyetin vasiye muhtaç bulunup bulunmadığı düşünülebilirdi. D.P. nasıl sokakta iktidarı aldıy- sa, zorla elinde tutmak istediği bu emaneti aynı kuvvet- lere gene sokakta vermiştir. Bayar - Menderesin hatası kendilerini kimlerin ik- tidara getirdiğine yanlış teşhis koymalarıdır. Dalın ilk günden sanmışlardır ki Atatürk inkılâplarının yarattığı ve 1945'e kadar su altında kalan gerici kuvvetler 14 Ma- yısın yaratılmasında baş rolü oynamışlardır ve kendile- ri bu kuvvetlere dayandılar mı ne yaparlarsa yapsınlar ebediyen koltuklarında oturacaklardır. Gerici kuvvetler 14 Mayısın yaratılmasında elbette rol oynamışlardır. A- ma o devirleri yaşayanlar hatırlayacaklardır, asıl motör aydınlardı. Atatürkçü, batıcı, demokratik ideallere bağ- lı, kültürün verdiği medeni cesarete sahip aydınlar.. Türk cemiyetinin, hayatiyetini bir defa da 27 Mayısta ispat eden hakiki kuvwvetleri.. Bunları yanlarından uzak- laştırıp karşılarına aldıkları gün Bayar - Menderes ken- di ölüm fermanlarını zaten imzalamışlardı. 14 Mayıs, hedefinden şaştığı, yaratıcılarından ayrıldığı için bir 27 Mayıs yaratmıştır. 27 Mayıs hedefinden şaşmadığı, ya- ratıcılarından ayrılmadığı takdirde gerçekleşmesine MB de karar verdiğimiz Türkiyeyi yaratacak, uzun bir istikbal için siyasi hayatımıza ve siyaset adamlarımıza ışıkların en parlağını, en kıymetlisini tutacaktır. Bundan haklı bir iyimserlik sebebi düşünülebilir mi? 7

Bu sayıdan diğer sayfalar: