YURTTA OLUP BİTENLER üzere toparlanmışken kapı inatçılık ediyor, bir türlü açılmıyordu. Yaver- lerden Yarbay Faruk Türsanın çaba- lamaları bir türlü fayda vermiyordu. Gürselin o andaki nüktesi pek şıktı: "Yaban ata binen çabuk iner." Sâde bir adam Konağından doğruca Karşı- yakanın en hücra kesimi, Deniz- bostanlısındaki mütevazi evine-giden Gürsel, kendisini (o karşılıyan iki kız yeğeninin yanaklarını öptü ve sırtla- rını sıvazladı. Denizbostanlıdaki kom şuları davul zurnalarla çıkmışlardı. Bir de, iğreti takçık kurmuşlardı. Manzaranın alâyiş ve debdebeden u- zak samimiliği gözler yaşartıcıydı. Gürsel gazetecileri (ogördü, "Merhaba evlâtlarım, gene burada mısınız?" diye iltifat etti. 11.40 ta 27 Mayıs sabahı saat 7.40 ta terkettiği evine dahil ölürken ga-, zeteciler, "Paşam müsaade eder mi- siniz, biz de girelim?" sualini sordu- lar. Cevabı, "Zaten sizin giremiye- ceğiniz yer var mı?" oldu. General, Karısı Melâhat Gürselle, yeryüzünde- ki tekdikilitaşı olan 140 metre ka- relik bir arsa üzerine inşa edilmiş basit villâsında karşılaştı. Kolunu o- muzuna atarak bir aydır görmediği çilekeş eşinin yanağına yanağını do- kundurdu. 100 bin lira değerindeki basit villâ, Silâhlı Kuvvetlerdeki 35 senelik parlak, fakat ömür törpüle- yici hizmetin kefaretiydi. Foto muha- birleri, gazetecilerin çok sevip E ları, nne" veya "Hanım teyze" şeklinde hitap ettikleri muhterem Melâhat Gürsel ve Cemal Paşanın birlikte resmini almak arzusunu gös- terdiler. oOEşinin tereddüdü üzerine Cemal Paşa, "Hanımlar kolay kolay resim çektirmeğe razı olmuyorlar" dedi. Nihayet bir uzlaştırıcı formül bulundu. Cemal Paşa oğlu ile eşi ara- sında duracaktı. Neticede Melâhat Gürselin mukavemeti kırıldı, Cemal Paşanın kollan eşi ile oğlunun omuz- larında olduğu halde flâşlar parladı. Gazeteciler iyi ve temiz kalpli Ce- mal Paşayı, darbei hükümet plânlan üzerinde kafa yorduğu yuvasında da- ha fazla rahatsız etmiyerek çekildi- ler. Cemal Paşa da 3 Mayısta düşük Savunma Bakanı Ethem Menderese gönderdiği ikaz mektubundan sonra mecburi izin alarak kapandığı yuva- sında özlediği sükünete kavuştu. Bu sâde yuva 3 Mayıstan 26 Mayıs gece- sine kadar polisçe tarassut' altında tutulmuş ve Cemal Paşanın hareket- leri, sözüm ona kontrol edilmişti. Cemal Paşa, İzmirlilerin yabancı- sı değildi. Uzun müddet İzmirde, İ- kinci Yurdiçi Bölge (Kumandanlığı yapmıştı. Meş'um 6-7 Eylül olayların- dan sonra getirildiği Örfi İdare Ku- mandanlığında dahi, kendini İzmirli- lere sevcirebilmesi her babayiğidin harcı deği Cemal a, İzmir Belediyesince kendisine verilecek öğle Oo ziyafetini ln etmemiş, daveti yapanlara hi- taben, “Bize buyurun, bir sıcak çor- bamızı için" demişti. Evinde hiçbir ziyaretçi kabul etmiyeceğini de İz- mire gelmeden bildirmişti. Cemal Pa- şa, sâdece sevgili eşinin ve evlâtlığı Haticenin bulunduğu basit villâsında tarihi bahisler okurken, tavuklarını yemler ve çiçeklerini teftiş ederken Uluç Paşa Vilâyet Konağında gaze- tecilere hitap ediyordu. Uluç Paşa, "Steyşın dolmuş mevzuu yeniden ele alınarak gözden geçirilecek, hiç kim- senin zarar görmeyeceği ve iki tarafı da memnun edecek bir hâl güresi a- raştınlacaktır" diyordu. masanın baş köşesindeki bir koltuğa gömüldü. Daha evvel oekseriyetini kızların teşkil ettiği gençler kendisi- ne buketler ve üzerinde Ege Üniver- sitesinin arması bulunan bir tahta- kutu içinde madeni bir plâka sun- muşlardı. Ne hikmetse, zaten nere-- ye gitse Gürselin etrafını saranların ekseriyeti hep hanımlar yordu. Gürsel Paşa, Profesörler Odasını hın- cahınç dolduran gençlerin sabırsızlı- ğını gidermek üzere hemen konuş- mağa başladı. Memleket karanlıktan aydınlığa gitmekteydi. başında muhakkak ki ilim vardı. Kö- tülüklere ilk bayrak kaldıran ilim ol-, muştu. Mücadele saflarım kurup kar- şı tarafın her türlü işkence ve zulüm tedbirlerine karşı oOkoyan gene ilim olmuştu. Ellerini masanın üstünde > Başkan Gürsel halka hitap ediyor İçiçe, kol kola Gençlerin arasında Cuma günü Gürselde, önemli bir de- gişiklik vardı. Kendisini çok daha heybetli gösteren Orgeneral ünifor- masını çıkarmış, 27 Mayıstan soma Ankarada diktirdiği krem renkli, yerli' malı freskodan bir esvap giy- mişti. Yakası kesik beyaz bir gömlek üzerine, kiremit desenli açık renkli bir kravatı üçgen bağlamıştı. Spor iskarpinleri de açık renkti. Neşeli ve hayatından memnun gö- rünen Gürsel Bornovadaki Ege Üni- versitesi Rektörlüğüne geldiği zaman, saat 15.20 ydi. Denizbostanlısındaki evinden dün öğledenberi ilk defa çık- mış ve doğruca kendini muhabbetle çevreliyen gençlerin arasına girmişti. Gençleri ve Ege Üniversitesi öğretim üyelerini yarım Eisenhower'vari kol hareketi ile selâmladıktan sonra Pro- fesörler oOdasındaki T şekilli büyük kenetliyerek takrir veren bir profe- sör edasıyla sakin ve kelimelere bas- tım bastıra konuşan oGürsele göre mühim olan, kötülükleri mız cehaletimizdi. o Meselelerin cesa- retle açıklanması lâzımdı Kısa konuşmak gibi o harikulade ve her politikacıya nasip (oOolmıyan bir itiyada sahip Cemal Paşa, hita- besi bittikten sonra öğretim üyele- riyle, başbaşa kalabilmek için evvela gençlere "Ben sizden ayrılmak iste- miyorum ama, zannederim istirahat buyursanız daha iyi olur", müteaki- ben de dostu gazetecilere "Daha bir- şey söyleyemiyeceğim, 'haberiniz ol- sun. Haydi bakayım, gidin haberleri- nizi gazetelerinize yetiştirin" diyerek en nâzik tarzda onları Profesörler O- dasınıterkedavetetti. AKİS, 24 AĞUSTOS 1960