de daktilo tamircisi eklendi. Kurul böylece me nefes aldı, işler norma- le avdet etti. Ancak aksilik bu kadar değildi. Kurula kâğıt ve daktilo şeri- di yetiştirmek de bir meseleydi. So- rutturma Kurulunun bir günde sar- fettiği kâğıt miktarı, bir umum mü- dürlüğün bir haftada sarfettiği kâğı- dın üstündeydi. Devlet Malzeme Ofi- si işi başında pek umursamamış, €- hemmiyet vermemişti. Ama vaziyet anlaşılınca paçalar sıvandı ve tahki- atın sonuna kadar yetecek kâğıt bir yere depolandı. 500 bin liralık ödeneğin şimdiye kadar 200 bin geçen haftanın başından itibaren se- kiz sivil, bir binbaşı ve üç de yüz şı hâkimle takviye edilerek lm larına hız verdi. Kurulun pek yakın- da yeniden takviyesi istenecekti. So- ruşturma Kuruluna, mensubu elliyi aşkın bir bilirkişi ordusu da yardım etmekteydi. Bilirkişi heyetleri türlü meselelerde Kurul üyelerine ihtisas- ları dahilinde fikir veriyor ve tahki- katın aksamamasını, sıhhatli, sağ- lam olmasını sağlıyordu. Sakıt ikti- dar mensuplarının memleketi saran suiistimallerinin içinden çıkmak, üs- telik herhangi bir a meydan vermeden, kurunun yanında yaşın da yanmasına sebep olmadan işi ta- mamlamak kolay olmuyordu. Kurul üyeleri bu bakımdan oldukça ağır bir yükün altındaydılar. (Geçen hafta tamamlanan dosya- ların başında Üniversite Hâdiseleri geliyordu. Bununla ilgili ifadeler ta- mamen alınmıştı. Dinlenen şahit ade- di 150 kadardı. Şahitlerin ifadeleri için kullanılan daktilo kâğıdı adedi iki hinin üzerinde bulunuyordu. Çe- şitli meselelerle ilgili olarak bugüne kadar dinlenen şahitlerin sayısı ise, tam olarak o bilinememekle beraber, Soruşturma Kurulu bu şekilde canı- nı dişine takmış çalışır ve duruş- ma günü yaklaşırken bu tarihi hâdi- seyi kaçırmamak isteyenler mahke- meye giriş kartı peşindeydiler. Şimdi- den herkes bir "nüfuzlu adam" peyle- meye çalışıyor ve âdeta sıra kapıyor- du. Ama duruşmayı kimlerin takip e- debileceği henüz belli değildi. Bir de- a duruşma salonunun o 1800 kişilik olduğu lafları yanlıştı. Salona ancak 450 kişinin sığabileceği anlaşılıyordu. Evvelâ Basının bütün ihtiyaçları, hiç bir şikâyete mahal bırakmayacak tarzda okarşılanacaktı. e Dünyadan muhabirlerin akın edeceği biliniyor, hesaplar ona göre yapılıyordu. Nite- kim bu hafta Yassıadaya bir takım yeni misafirler gitti. Ancak bunlar, Adanın mütad sakinlerine benzemi- AKİS, 24 AĞUSTOS 1960 Hasan Polatkan Mührün Süleymana oyunu yordu. Ellerinde çantalar, bir takım âletler vardı. Adaya Basın Yayın U- üdürlüğü tarafından gönde- rilmişlerdi. Teknik elemanlardan ku- rulu heyet muhakemelerin yapılaca- ğı salonda tertibat alacak, yerli ya- bancı basın mensuplarının muhabere imkânlarım ( sağlıyacaktı. Giden e- kipte filmciler de bulunmaktaydı. Bunlar ışık vaziyetini ve makinelerin yerini tetkik ettiler. Sakıtların du- ruşmalarım filme alacak olan bu şa- hıslar haftanın sonunda hummalı bir faaliyete giriştiler. En kısa zamanda ütün hazırlıklarım tamamlıyacak ve geri döneceklerdi. e Filmcilerden baska televizyon operatörleri de bü- yük âletlerine yer istiyorlardı. Duruşmaları her gazete ve siyasi aleniyetini sağlaya- cak tek vasıta olduğundan gazeteci- lerin rahat çalışabilmesi için ne gere- kiyorsa hiç biri İhmâl edilmiyordu. Fotoğrafların nakli, haberlerin saa- tinde verilmesi, basın mensuplarının kalacakları mahal düşünüldü, terti- bat alındı. Salonda gazetecilerden artakalan yer dinleyicilere caktı. Ancak bu yerin pek mahdut olacağı anlaşılıyordu. Zira yerli ya- bancı basın mensubu sayısının dört yüzden aşağı olmayacağı muhakkak- tı. Duruşmalar başlayınca bütün dün- yanın gözü bir defa daha Türkiyeye e maların sırası henüz kati sekilde esit edilmemişti. Ama per- YURTTA OLUP BİTENLER de bir yıldızın, Celâl Bayatın üzerine kalkacak ve evvelâ düşük Cumhur- başkanı yargılanarak ocezasını ala- caktı. Onu, muhtemelen Başbakan ve son hükümeti takip edecekti. Da- -a sonra meşhur Tahkikat Komisyo- nunun üyeleri hâkimlerin önüne çı- kacaktı. Müteakiben sıra diğer mil- letvekillerine gelecekti. İlk üç grup, yani Cumhurbaşkanı, Başbakan ile hükümeti ve Tahkikat Komisyonu üyeleri -kanun maddeleri göz önünde, tutulursa- idam talebiyle Adalet Divanına sevkedilecekti. kında idam talep edilecek bir başka- rat azaları T. Ceza Kanununda yapı- lan son değişiklik sayesinde idam de- talebiyle yargılana- . Siyasi sa- nıklardan başka sanıkla, ise âdi mah- kemelerde hesap vereceklerdi. Nite- kim böyle, bir ekip hakkında tahki- kat geçen hafta içinde başkentte ta- mamlandı. Gerillâ teşkilâtı Hakikaten geçen hafta içinde bir gün Soruşturma Kurulunun ka- rargâhı olan yeni Meclis binasının giriş kapısında oturan esmer üsteğ- menle iki paraşütçü assubay müra- caat için açtıkları defterin 47. sayfa- yeni bazı isimler kaydediyorlar- Gelenler başkentin Demokratları AN iyi tanınan bazı isimlerdi. Bunlarla başında Ankarada idarecilerinin V.C. adı altında kur- dukları Gerillâteşkilâtını idare eden gazinocu Gazi Afşar vardı. Afşar mi- safir bulunduğu Muhafiz kıtasından alınmış ve jandarma nezaretinde Ye- ni Meclise getirilmişti. Jandarmalar bir zamanların cakalı oDemokratım paraşütçüye teslim ettiler. Paraşüt- çü assubay iri kıyım, saçları kısa ke- Demokratı asansöre doğru yürüttü. Kısa bir zaman sonra D.P. li efendilerine yaptığı hizmetten dolayı milyonlar sahibi olan Afşar, kurulan Gerillâ teşkilâtı hakkında Soruşturma Kuruluna ifade Veriyor- du. Afşarın evine yapılan bir baskın neticesinde polis elbiseleri, şişler, coplar ve buna benzer malzeme bu- Bulvarda karanlık yüzlü bazı adamlarla gezdi- ğini görenler vardı. Gerillâ teşkilâtı kimin tarafından kurulmuştu? Bu- nun için tahsisat-ı mestureden alınan para ne kadardı? o Afşardan cevabı istenen suâller bunlardı. Eski cakalı Demokrat, efendilerine pek sâdık çık- madı. İstenilenleri kolaylıkla ve yeni hükümete hayır duası ederek söyle-