ÜNİVE Atatürk Üniversitesi Kaynayan kazan Huzursuzluk 27 Mayısdan çok önce patlak vermişti. Atatürk Üniver- sitesinin, adıyla bağdaşamıyacak bir takım gerici gidişe destek oluşu hak- kındaki haberler halk efkârına çok duyurulmuş, düşük iktidarın Eğitim Bakanı A. Benderlioğlu, men- sup olduğu çetenin tutumuna yaraşır bir üslüb ile bu haberleri yalanlamıştı. Ne var ki, hangi haber düşük iktidar- ca yalanlanıyorsa o mutlaka doğru- dur hükmü de halkoyunda yerleşmiş- ti. Haberlerin doğruluk derecesi, dü- şük iktidarca yapılacak yalanlama- lara .göre tayin ediliyordu. Netekim "bereli profesör" adıyla ün salan bir profesörün Atatürk Üniversitesinde iği destekler tutumu Benderlioğlunun yalanlamasıyla, doğ- rulanmış oluyordu. Ama bunun pra- tik ve tatbiki hiç bir faydası da yok- tu. Çünkü "bereli profesör", adının karıştığı bu olaylardan hemen sonra İngiltereye bir inceleme gezisine, ,gön- derilmişti. "Aferin" demenin, "yap- tığını çok beğendik' demenin o bun- dan daha âlâsı, bir kişiyi omükâfat- landırmanın bundan daha seçkin bir yolda aslında güç bulunurdu. ürk Üniversitesinde süre ge- lecekti bir türlü yüksek ilgililerce ü- zerinde durulmak gerekliliği hisse- iktidarca işbaşına getirilmiş yöneti- ciler arasında üran olabilirdi. Balık nasıl baştan kokarsa, Atatürk Üniversitesinin huzursuzluğu da ba- üşük ba- Benderlioğlunun yakın dostu, düşük iktidarın güvendiği, kendinden yana bulduğu ve bu sebeple de Atatürk Üniversitesinin Rektörlüğüne ( tayin ettiği Prof. Dr. Sabahattin Özbekti. Çıban başı Sabahattin Özbek, Ankara Üni- sitesi Ziraat Fakültesi o profe- sörlerindendi. 1959 Şubatında, Tan- rının inayeti, düşük iktidarın hima- yesi ve Celal Yardımcı ile Atıf Ben- derlioğlunun himmet ve gayretiyle Atatürk Üniversitesi Rektörlüğüne tâyin edilmişti. Sabahattin Özbek, 26 Mayıs 1960 tarihine kadar düşük iktidarın bir numaralı savunucusu, gözde ve güvenilir adamıydı. 27 Ma- yıs sabahı o uyandığında dayandığı, güvendiği iktidarın yerle bir olduğu- nu görüp duyduğunda gerçi çok pe- rişan hale gelmiş, taşkınlıktan ner- AKİS, 24 AĞUSTOS 1960 Milli RSİTE deyse küçük dilini yutmuştu ama ken- d isinde mevcut "hale ve zamana uy- masını bilmek" kabiliyetiyle kısa zamanda “vaziyeti kurtarma" işini de -elhak- iyi başarmıştı, İlk İcraat Prof. Dr. Sabahattin Özbek Rektör yapması makla işe başlamıştı. nin rahat ve serbest çalışmasını en- gelliyebilecek ilim adamlarının birer irer üniversiteden uzaklaştırılması veya kendiliklerinden uzaklaşmaları için tedbirler, çâreler düşünmüştü. Meselâ, 4936 sayılı Üniversiteler Ka- nunu ile 6990 sayılı Atatürk Üniver- sitesi Kanununun öyle kolay kolay gizlenemiyecek açık hükümleri var- dı. Bu hükümlere göre, Atatürk Ü- niversitesinde “Fakülteler Profesör- ler Kurulları”, Km Genel Kurulları", ve niye te Yönetim Kuru ları", Sen ' teş- kili gibi, bir üniversitenin aman. nı sağlayacak ia rın hiç birini Rektör Özbek kurmak istemiyordu. Çünkü organlar rl çalışmağa başlarlarsa kendi yetkileri de dara- lacak atını istediği gibi oynatamıya- caktı. Özbek akademik kariyere men- sup öğretim üyelerinden kurtulabil- mek için her çâreye obaşvuruyordu. Netekim bunda da büyük bir başarı elde ettiği inkâr edilemezdi. Kendisi tarafından türlü sebep ve bahaneler- le, baskılarla görevlerinden uzaklaş- tırılan veya ilmin istediği açıklık, berraklık ve huzuru amadıkları, kanuni ve nizami organların teşek- kül etmemesi gibi sebeplerle kendi- liklerinden Üniversitesin- den uzaklaşan (o profesörlerin sayısı hiç de az değildi. Üniversitenin Zira- at Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Eyüp Hızalan, milletlerarası üne ermiş Fin- landiyalı Prof. Dr. Kauko, Prof. Dr. Mustafa Akdağ, Prof. Dr. Melâhat mık Oğuztöreli, üniversiteden ayrılan öğretim üyeleri arasındaydı. Rektör Özbek bir yandan üniversite üye lerinin oayrılmalarını o sağlam: için elinden geldiğince çalışırken, bir yandan da yeni öğretim üyelerinin üniversiteye girmemesine gayret e- diyordu. Gerçi kendisi de bir profe- sördü ama, eh işte bir kendisi de Ata- türk Üniversitesine yeterdi. epi rına da ne lüzum vardı? yüzden Atatürk (o Üniversitesinde göle al- mak için yapılan müracaatları da cevapsız bırakmakta özel bir dikkat ve itina gösteriyordu. (Meselâ Prof. Dr. Şinasi Altındağın müracaatı ce- vapsız kalan müracaatlardan sâdece E Prof. Namık Oğuztöreli Atatürkçü nesil bir tanesiydi Düşük iktidarın Milli Eğitim (Bakanlığını da yapan Prof. Ahmet Özel ise, Rektörün mensup ol- duğu iktidar kadrosunun içinde bu- lunduğundan vuşan ender kişilerdendi. Rektör Öz- bek ayrıca Ankara Üniversitesindeki yakın fakülte arkadaşlarını da "taht-ı himâye"sine almağı ihmal etmiyor- du. Atatürk Üniversitesindeki 160 lira aslil maaşlı kadrolara 2/3 vekâ- let ücretiyle iki profesör arkadaşını tayin etmiş, bu suretle onlara hatırı sayılır bir "ek görev" sağlamıştı. Bu iki profesör iki ders yılı içinde ancak birer ayı zor dolduran bir süre Ata- türk Üniversitesinde ders vermişlerdi ama vekâlet ücretlerini muntazaman almağa devam ediyorlardı. Bilindiği gibi Ankara ile Erzurumun arası e- peyce uzaktı ve yolculuk yorucu olu- yordu. Ama ek görev ücretini alma- nın yolculuk gibi yorucu bir yanı yoktu. Rektör OÖzbekin himayesine erişenler sâdece bunlar da değildi. Meselâ Rektör Özbek özel sekreter olarak tâyin ettiği genç bir bayanla eşine, ilk memuriyetleri olduğu hâl- de ücretli kadroların birinci derecesi olan 1250 lira ücret verdiriyordu. Rektörlüğün özel sekreterliği, Üni- versite Rektörlük Makamı ile Genel Sekreterliği arasında, daha çok rek- törlük yetkilerine sahip bir "makam" durumuna getirilmişti. Özbekin ken- dine yakın bulduklarına büyük mad- di yardımları dokunduğu inkâr edil- mez bir gerçekti. Meselâ Dr. Hasan Sevimcana 550 lira maaşla geçine- mediği için günde 40 lira yevmiye verdirilmesinin ven bir yolu bulun- muştu. Meselâ Dr. Suavi Yalvaça ay- nı fakülte içinde bal bir isim altın- da ikinci bir ders okutturulmak su- retiyle 125 lira asli maaşlık bir ek görev temin edilmişti.