YURTTA OLUP BİTENLER di. Allaha şükür ki Türk Silâhlı Kuv- vetleri böyle bir harekete girişmişti. Yoksa bu adamlar kendisini de mah- vedeceklerdi. Esasen polisten çektiği- ni bir o, bir de Allan biliyordu. Ken- disini hapis bile etmişlerdi. ifade vermeğe gelen yalnız Afşar değildi. Afşarın bütün ailesi, yakın- ları çağırılmıştı. Birer birer içeri a- lındılar ve başkentin boğucu sıcağı altında biraz terletildiler. Soruştur- üyelerinin şaştığı tek bulunan kıyam âletlerine kimsenin sahip çıkmamasıydı. . İşin garibi, bunları Afşarın evine kimin veya kimlerin koyduğu da belli de- ildi! Döviz mütehassısları.. Başkentin sıcağını geçen hafta için- de sâdece Soruşturma Kurulu ü- yeleri çekmiyorlardı. İzinleri daral- tılmış memurlar da harıl harıl çalış- makta ve sakıtlarla ilgili dosyaların kabarıp kapanması için gayret sar- fetmekteydiler. Devlet dairelerindeki faaliyetin büyük bir kısmım bu me- sele işgal ediyordu. Bu dairelerden biri de T.C. Merkez Bankasıydı. Geçen haftanın ortasında bir gün T.C. Merkez Bankasında japone kol- lu, açık mavi keten elbiseli sarışın bir hanım burnunun üzerinde biriken ter damlalarını silerek yanındaki ar- kadaşına: —Bunun içinden çıkılmaz kar- deşim. Bilmez misin, 27 Mayıs önce- sini? Günde en azından yüz kişi Po- latkan imzalı dilekçesiyle okarşımıza dikilir ve muamelesi biraz geç kalın- ca da kıyametleri koparırdı" dedi. Sarışın hanımın yanındaki masa- da çalışan arkadaşı başını iki tarafa salladı. İçini çekerek arkadaşına ce- a verdi: — Hakikaten çıkılmaz şim. Allah kuvvet versin İçinden çıkılamıyan iş pek karı- şık bir işti. Sabık Maliye Bakanının kimlere ve ne miktarda döviz verdi- ği araştırılıyordu. Gerçi normal işli- yen bir devlet idaresinde bunu bul- mak öyle insanın gözünü korkutacak bir şey değildi. Ama gel gelelim Po- latkanın idaresindeki bir Maliye Ba- kanlığının evrakından oObunu çıkar mak için insanda Hazreti Ali kuvv ti olması lâzımdı. Çalışan geri her yıl hele Mayıs ile Haziran ayla- rında günde ortalama yüz ilâ yüzelli kişiye Polatkan imzasıyla döviz tah- sis edildiğini söylüyorlardı. Meseleye Merkez Soruşturma Ku- rulu tarafından el konmuştu. Sabık- ların ne kadar döviz aldığı ve bilhas- sa bu dövizlerin hangi gerekçelere istinaden araştırılıyordu. Merkez Soruşturma Kurulunun ge- çen haftanın başında el koyduğu me- karde- selenin tahkikatı henüz tamamlana- mamıştı. İzmir, İstanbul ve Ankara kambiyolarıyla, Merkez Bankasın- daki heyetler incelemelerine devam ediyorlardı. Şimdilik bilinen son bir sene içinde sakıt iktidar mensupları- nın I milyon lira karşılığı döviz aldı- gıydı, Bu miktar, tahkikat derinleş- tikçe artıyordu. Ama iş bununla kal- mıyor, sabık İktidar omensuplarının nüfuzlarını kullanarak Oo yakınlarına veya komisyon mukabilinde uzakla- rına aldığı dövizlerin de tesbiti iste- niyordu. İşte meselenin bu tarafı pek karışıktı. Tutulan yol, oPolatkanın imzasıyla verilen dövizlerin tasnifiy- di. Ele geçirilen vesikalara göre sabık Kambiyo Müdürlüğü Gelen ağlar, gülen ağlar D.P. milletvekillerinden hemen hepsi yılda 3 ilâ 5 bin lira arasında döviz almışlardı. Akraba ve aile efradına alınan dövizlerle birlikte bu miktar 10 bin liradan aşağı düşmüyor, yu- karı çıkıyordu. Bir de sakıt Kabine üyelerinin dost ve metreslerine tah- sis ettirdikleri dövizler vardı. Sabık Maliye Bakanı Polatkan işin bu tara- fında pek akıllı davranmıştı. Meselâ Dışişleri Bakanı Zorlunun yâr-ı ve- fakârı meşhur esmer dilbere döviz mi lâzımdı? Derhal veriliyordu. An- cak müsaade kâğıdının altında ufak bir şerh bulunmaktaydı. Polatkan kâğıdın altına imzayı basmadan ev- vel "Beşbin liralık döviz F.R. Zorlu- nun ricası üzerine verilmiştir diyor- du. Hani neredeyse Polatkanın ileri- yi gören bir Bakan olduğuna insanın inanası geliyordu. Bu hâdisenin Merkez Soruşturma Kurulu üyelerini pek güldüren bir hakikaten pek 27 Mayıstan birkaç gün evvel alınan ve sarfedilmesine mey- dan bırakılmayan dövizlerin iadesi için Yassıada sakinlerine mektup ya- zılıyordu. Bazılarının eşleri veya ya- kınları bunları iade etmişlerdi. Gel- gelelim bazılarının dolârcıkları imkansızlaşmıştı. Birinci sebep n ret altında bulunmalarıydı. İkincisi ise alman dövizlerin 27 Mayıstan sonra evde hizmetçiler veya bilinmi- yen şahıslar tarafından çalınmış ol- masıydı! Sabıklardan gelen cevapla- rın pek çoğunda bu mealde mazeret- ler vardı. Halbuki resmi kurdan alı- nan dövizlerin hemen başkentte Türk parasına çevrilerek değerlendirilmesi düşüklerin pek bilinen bir ticaret u- sülüydü. eğlenceliydi. Politikacılar Yuvaya dönüş Geçen haftanın sonlarında bir sa- bah, saat 9.35 te Türk Hava Kuv- vetlerinin yeni getirtilen ve iki ben- zeri daha bulunan dört motörlü ÇBK- 58 nakliye uçağından inen heybetli Orgeneralin babayani tebessümü bir- denbire soldu ve sertleşen bariton se- siyle, "El öpmeyi kaldırdık!" dedi. Fakat heybetli Orgeneralin olağan- üstü gayretleri zaman zaman akim kaldı, gene de elini öpmekte başarı- ya ulaşanlar oldu. Zira her devrin dalkavuklarından, öpülmek üzere kavranılan eli kurtarabilmek için ef- sanevi bir kudrete sahip olmak, me- selâ bir Samson veya bir Herkül gü- cü taşımak gerekiyordu. Cumhurbaşkanı, Milli Birlik Ko- mitesi Başkam ve Başbakan Orgene- ral Cemal Gürsel, 83 günlük ayrılık- tan sonra o gün Cumaovası Hava A- lanında İzmire yeniden ayak bastı. Gürsel 27 Mayıs sabahı saat 9.16 da gene Türk Hava Kuvvetlerinin C-47 tipi bir diğer nakliye uçağı ile İkin- ci Cumhuriyet Türkiyesinin başına geçmek maksadıyla Gaziemir Hava Alanından ayrılmıştı. İzmir Vilâyeti Cemal Paşa İçin resmi bir karşılama töreni yapma- mağı kararlaştırmıştı. arzularıyla Cumaovası na gideceklere de mâni olunmayacak- tu. Nitekim ekseriyetini o subayların teşkil (oettiği bir kalabalık derhâl Başkanın etrafını sardı. Deniz banyo- larından rengi tunçlaşmış Gürsel, ev- AKİS, 24 AĞUSTOS 1960