Cilt; XVITI, Sayı: 314 AKİS HAFTALIK AKTÜALİTE MECMUASI 24 AĞUSTOS 1960 YURTTA OLUP BİTENLER Millet Aa! Aa! Aa!.. Bu haftanın başındaki pazar günü D.P. devrinden artakalan meşhur Havadis gazetesinin başyazısını oku- Başbakanlık müsteşarı Türkeş ve Milli Birlik Ko- mitesinin üyeleri ne düşündüler bilin- mez ama, memleketin pek çok çevre- sinden derin bir hayret sayhası yük- seldi. Başmakalenin altındaki imza Peyami Safaya aitti. Örtülü ödeneğin maskesi düşürülmüş müşterisi ancak kendisine has bir fütursuzlukla İnkı- lâp Mahkemelerini ele alıyor ve bun- ların kime karşı kurulduğunu açıklı- yordu. 27 Mayıstan sonra bir takım gazeteler "Milli Birlik (Komitesinin kahraman, feragatli ve mütevazi ü- yelerine, bazı bakanlara, profesör ve yazarlara" hücum etmişlerdi. İşte, bu hücumları önlemek o maksadıyla Milli Birlik Komitesi İnkılap Mah- kemelerini kurmuştu! Peyami Safa bahsettiği basının hangi basın oldu- gunu da belirtmeyi ihmal etmemişti. nına, kendisine uydurma beyanat iza- fe edildiği için gazetelere küstü diye Dahiliye Bakanına, yakınlarından bir insan bir gazete kurmaya teşebbüs etti diye Başbakanlık Müsteşarına a- ğır hücumlar yapıldı. Daha evvel ku- rulan İnkılâp mahkemeleri imdada yetişmeseydi, birçok çeşitlerini gör- düğümüz bu sistemli hücumlar Milli Birlik oKomitesini ve Hükümetini yıpratıp devleti zaafa düşürecek de- recelere varabilirdi. Bu mahkemeler selâmet mahkemeleridir" Cüret, inanılır cüret değildi. Ama Peyami Safa yazısını şöyle bitirmek- te dahi hiç bir mahzur görmemişti: "Türkiyede seviyeli ve Oo gerçek bir hak ve hürriyet nizamı kurmaya ça- lışan 27 Mayıs inkılâpçılarının yük- sek emelleri (o gerçekleşinceye kadar huzur ve sükünu koruyacak Örfi İda- reye, İnkılâp Mahkemelerine, Basın Ahlâk Yasası ve Şeref Divanına se- lâm!" Selâmı gönderen Peyami Safa bundan tam dört ay evvel aynı nevi- den bir huzuru sağlayacağını umdu- gu meşhur Tahkikat Komisyonuna Tercüman gazetesinin ae ay selâm gönderen Peyami Safaydı ve hâdise bir sosyoloji va olarak ki- taplara geçecek ehemmiyetteydi. Ancak, Peyami Safayı tanıyanlar bu satırlara şaşmadılar, İnkılâp Mah- kemelerini kuranlardan Peyami Sa- faya yapılmış sert bir ihtar bekledi- ler. Kanununun metnine bazı talih- siz ibareler karışmış olmakla o bera- ber İnkılâp Mahkemelerinin D.P. ar- tıklarına karşı kurulmuş bulunduğu. Peyami Safa i Himaye o kanatları omda burada baş kaldıran yobazla- rı hedef güttüğü gerçi herkes tara- fından biliniyordu. Ama Nurcular nasıl Komitenin 85 sayılı tebliğinin arkasına sığınmışlarsa (Bk. YURT- TA OLUP BİTENLER, Sayfa 14 - "Lâiklik") ve Albay Türkeşi hami bilip ona mektupla obaşvurmuşlarsa şimdi D.P. nin eski organında Peya- mi Safa DJ. nin le a em kuvvet şurubu veriyor, onları İnkı- lâp Mahkemelerinden korkmam davet ediyor, yeni idarenin kendile- rinden yana olduğu hissini uyandır- maya çalışıyordu. Bu bakımdan o haftanın başında ciddi bir açıklama şart görülüyor, İn- kılâp Mahkemelerinin Adalet Bakam D.P. devrinden kalan kanunla gazete- ci tehdit etsin ve tenkide uğramasın, İçişleri Bakanı hatalı bir muhabire kızıp bütün basım o suçlasın ve niç bir serzenişle (o karşılaşmasın, Başba- kanlık Müsteşarı o eşinin adım Milli Birlik Komitesince odahi doğru bu- lunmayan bir şekilde bir gazetenin kurucuları arasına soksun ve herkes "Aman, ne iyi ettin" desin diye ku- rulmadığının ortaya konmasında bü- yük milli menfaat seziliyordu. Aksi hâlde kanun kendisinden beklenen faydayı vermeyecek, fitne devam e- dip gidecekti. Hattâ, daha büyük cüretle! İnkılâp İyi niyet delili Bu haf tanın başında Ankarada, Mil- li Birlik Komitesi çevrelerinde be- liren bir temayül yüreğinde endişe duymaya başlamış aşın o şüphecileri bile farahlattı. Haftanın sonunda İn- kılâp hareketi üçüncü ayım doldura- cak ve dördüncü ayına girecekti. İk- tidarların tabii yıpranma kanunu ya- vaş yavaş tesirini göstermeye baş- lamıyor değildi. 27 Mayıs günü gök- teki ayın derhal kendilerine verilme- sini bekleyenlerde bir (o hoşnutsuzluk seziliyor, bir hayâl o kırıklığı dalga dalga yayılıyordu. Muhtelif çevreler aynı dalgaların tesir sahasına yavaş yavaş giriyorlardı. . Neden bilinmez, “işlerin pek de iyi gitmediği" yolun- da bir karamsarlık gözlerdeki pem- be rengi siliyordu. Aslında da, İnkı- lâbın ilk haftalarındaki canlılık, ha- yatiyet kaybolmuştu. "Az lâf, çok iş" formülüyle ortaya çıkılmış, fakat daha ziyade lâf çok edilmiş, iş az ya- pılmıştı. Anayasanın bir türlü bitme- mesi, düşüklerin duruşmalarının bir türlü başlamaması umumi bir gev- şekliğe yol açıyor, tempo yavaşlıyor- du. Bir bakıma bu, soysuzlaşmış dev- rinde dahi Demokrasinin kaidesi olan açık tartışmalara bağlanmış milletin ve bilhassa aydın sınıfın alışmış bu- AKİS, 24 AĞUSTOS 1960