ğını düşünmekten kemlilerini alama- dılar. Bu ihtiyatsız tebliğlere (o batı Halkçıların daha büyük ihtiyatsızlı- ğgının sebebiyet verdiği hakikati ta- bu gözden uzak tutulmadı ama cere- yanın aldığı azgınlık bu haftanın ba- şında hem C.H.P. nin hem de Milli Birlik Komitesinin daha ihtiyatlı dav- ranmaları lüzumunu ortaya koydu. Sinan kurtlar dişlerini yeniden gös- termeye başlamışlar. Bir tehlike elbette ki yoktu, ancak tedbirli ol manın faydası yardı. Garpçılık * Memleketçilik Şrusu istenilirse suyun altındaki cereyan birden bire doğmadı. Bi- lâkis ciddi hesaplara dayandığını bel- li eder tarzda gelişti. 27 İfayısın ilk ve hakiki tarzını -yani demokratik rejimin kendisine kasteden D.P. li- derlerinin elinden kurtarılması- de- giştirme teşebbüsüne C.H.P. den de- gil, hatta politikadan da değil, gayet masumane tarzda sadece politikacı- lardan şikâyetle başlandı. Bir çok iyi derleri bu belidi propaganda çarkın- da yerlerini evvelâ »umumi mânada kullanılan- "politikacı" kelimesine bıraktılar. O tarihlerde D.P. çetesinin elinden rejimi kurtarman için yılma- dan uğraşan isim sahibi, saygıdeğer CHP. li politikacılar henüz dile do- lanmıyordu- Sadece "politikacı" de- niliyor ve bununla kimlerin kastedil- diği meçhul bırakılıyordu. Fakat cü- ret süratle arttı ve "politikacı" ke- limesiyle "hangi partiye mensup bu- lunursa bulunsun politikayla uğra- şanlar"ın kastedildiği açıklandı. Ah memleket ne zarar gördüyse bunlar- dan görmüştü! O, politikacı sınıfı yok muydu, rey alacağım diye bir vatanı tatmadığını bırakmıştı.. İşte, 27 Mayıs; hareketi bu sınıfa karşı ya- pılmıştı. Elbette ki iktidarda bulun- duklarından dolayı DP. 11 politikacı- lar fiilen zarar vermişlerdi. Ama, sanki ötekiler yarın işbaşına geçer- lerse daha mı iyi davranacaklardı ? zaman yeni bir edebiyat kendi- sini gösterdi. İnkılâp hareketi tarihi- mizin müstesna bir fırsatıydı. Böyle bir talih milletlerin eline bir kaç asır- da bir geçerdi. -Tuhaftır, aynı ka- lemler aynı lafları bundan bir kaç sene evvel aynı iyi niyetle Menderes için söylerlerdi-. O halde yapılacak iş, lâfı bırakıp faaliyete geçmek, kolları sıvamak, Milli Birlik Komitesinin idaresinde memleketi kalkındırmaktı. Secimle gelecek iktidar daha mı mü- kemmel olacaktı? Hazır bir nimet bulmuştuk, bundan sonuna kadar faydalanmalı, her derdimizi o hallet- meli, politikacıya ondan sonra mey- dan vermeliydik. Ahmet Emin Yal- AKİS, 20 TEMMUZ 1960 Havadis gazetesinin basıldığı matbaa Kulağı geçen boynuz man veya Müşerref Hekimoğlu gibi iyi niyetlerinden şüphe asla caiz bu- lunmayan kalemler bu istikamete ba- şarıyla itildikten ve Çirkin Politika- cıya karşı duyulması gereken iğren- me hissi bütün politikacılara, hattâ politikanın, tâ kendisine tevcih edil- dikten sonra din bayrağını ellerinde tutanlar meşhur "Bizde lâiklik yan- lış anlaşılmıştır" teranesiyle piyasa- ya çıktılar ve Garpçı e Memleketçi diye iki sınıf tarif ettiler.Garpçı diye tarif edilenler aslında 27 Mayıs ha- reketini hazırlayan ve yapan aydın- lardı. Bunlar zararlı unsurlardı. Mem leketçiler ise Ord. Prof. Ali Fuat Başgil "Paris camiinin eski imamı- tipi insanlardı. Zaten tasnif Ord, Prof. Ali Fuat; Başgilin bulucuydu, Yeni Sabah ve Tercüman gazeteleri yeni karnpanyanın en hararetli ele- manları halinde süratle mevki aldı- lar. Ord. Prof. Ali Fuat Başgil De- mokrasinin ne berbât bir rejim ol- duğunu Yeni Sabahta anlatıyor, aynı gazetede bir Nezihe Araz -tıpkı İnö- nünün meşhur Bursa nutkundan son- ra başlayan İnönü - Menderes düello- sundan sabık Başbakanın iddia etti- ği gibi- bizde lâikliğin tâ baştan iti- baren hatalı seklide anlaşıldığını, din düşmanlığı yapıldığını söylüyor, ithamlar sıralıyordu. Tercümanda ise bir iyiniyet erbabı Haldun Taner kül- türüyle tezat teşkil eden fikirlerin, politika düşmanlığının tercümanlığı- nı yapıyor, fakat başka kalemler aynı iyiniyetin zerresinden dahi mahrum halde karıştırıcılık vazifesini dikkat- -- yerine getiriyorlardı. Böylece Pe- yami Sefanın eski gazetesi yeni ye ateşli bir Milli Birlikçi olarak vaziyet almış, o hainC.H.P. ye veriştirip du- ruyordu. Zemin müsait hale gelince Hava- dis yeni bir perdenin başlangıcını teş- kil eden meşhur başyazısını yayınla- dı. Hedef: Atatürk! im bu yeni cereyanın alemdar- larının yazılarım okumak hücum ların en sonda Attürke müteveccih olduğunu anlamaya yetiyordu. Zira din mevzuunda ithamlar onun inkı- lâplarının en esaslılarından biri olan laikliğe karşıydı. Nitekim fikrin şampiyonu Ord. Prof. Ali Fuat Baş- gil bu hafta pazar günü AKİS'in İs- tanbuldaki (muhabirlerinden birine Feneryolundaki evinin çalışma oda- sında lâk kelimesini "Kilise kaşçkını" olarak vasıflandırdıktan sonra Türki- yede Cumhuriyetin ilânından beri din hürriyetinin bulunmadığım bildirdi ve Anayasada dinin istisamarıyla sui- istimali kadar bu hürriyetin de bahis mevzuu edilmesini istedi. Pazar günü prd. Prof. un AKİS muhabirinden önceki misafiri meşhur Eşref Edipti. Din gazetelerinin bu ta- nınmış naşiri Ali Fuat Başgille dai- mi temas halindeydi. Ord. Prof. un Feneryolu Eflâtun Sokak 4 numara- daki evi tuğladan yapılmış, iki katlı, modern bir binaydı ya iyi rüzgâr alı- yordu. Başgil ve Eşref Edip Ord, Prof. un üst kattaki çalışma odasın da uzun müddet konuştular. Evvelâ alt katta bir odaya alınan AKİS mu- habiri Eşref Edip gidince üst kata çıkarıldı. Prd. Prof. çalışma masa- 9