YURITA OLUP BİTENLER "— Hah.. Nihayet dolduracak bir yer bulduk galiba!" Sonra yanında- kilere bir kere daha gülümsiyerek baktı. Hâdise geçen haftanın ortaların- da bir gün, . nin giriş kapı- sının soluna düşen ve bir zamanların en önemli kulis faaliyetinin, cereyan ettiği meşhur o"Merdivenaltı" ında cereyan ediyordu. Mavi gözlü genç Binbaşı Milli Birlik Komitesi üyele- rinden Orhan Erkanlrydı. Tetkik et- tiği kâğıt "Mal Beyanı" için doldu- rulması lâzım gelen formülerdi. Hakikaten geçen haftanın orta- sında Milli Birlik Komitesi üyeleri- nin mal beyanında bulunmaları için girişilen faaliyet son derece eğlen- celi oldu. Hemen hemen bütün üye- ler cevap bekleyen hanelerin büyük bir kısmım boş bırakmak mecburi- yetinde kaldılar. Doldurdukları yer- ler aylık gelirleriydi. Bunlar pek mü- tevazi rakamlardan ibaretti. İtibar gören hanelerin içinde borçlar hane- si önde gelmekteydi. İşlem titizlikle yerine getirildi. Hattâ türlü sebep- lerle geç kalanlar endişe bile etti- ler. Meselâ Ulaştırma Bakanı Sıtkı Ulay bunların arasındaydı ye bir zi- yaretçisinin yanında emir subayına: "— Aman, şunu çabucak doldu- ralım,Dilin kemiği yoktur. oYarın öbürgün, şurada beş altı ay kaldılar, neler yapmadılar derler, maazallah" dedi. Mal beyanıyla alâkalı olarak alı- nan karar şuydu: Milli Birlik Komi- tesi üyelerinin kendilerine ve ailele- rine ait malları bildiren beyanname- leri, Komite memleketin idaresini seçimlerle iş başına gelecek meşru iktidara devrettikten sonra açıklana- caktı. Böylece millet. 38 idealistin işbaşına kaç paralık servetle geçtiği- ni, işbaşından kaç paralık o servetle ayrıldığını öğrenecekti. Doğrusu is- tenilirse iki beyannamede bir farkın bulunacağından hiç kimsenin zerrece şüphesi yoktu. Zira Milli Birlik Ko- mitesi üyeleri kendilerine bir ek öÖ- denek verilmesini kabul etmemişler, sadece bankalardan bir defaya mah- sus olmak üzere beşer bin liralık borç alma hakkının tanınmasını is- temişlerdi. Ankarada hayat pahalıy- dı ve gece gündüz çalışıp eve yeme- inin de beş bin liralık borcu alma yo- luna gideceği muhakkaktı. Bunu son meteliğine kadar ödemek kararında bulunduklarından, işbaşından uzak- laşırken Oo verecekleri o beyannamede bir hanedeki rakkam beş bin büyüye- cekti: Borç hanesi! 18 Orhan Erkanlı Kadifeden o kesesi İncelenen program ypsikaten işler, geçen hafta da sı- kılığını muhafaza etti ve oMilli Birlik Komitesi Üyelerinin ömürleri- nin büyük kısmı Meclis, binasının dar koridorlarında, sevimsiz o odala- rında geçti. Komisyon toplantıları, ardı arkası kesilmeyen yeni kanun- ların tedvini, ilmi heyetlerin hazır- ladıkları raporların tetkiki oOKomite mensuplarının günlük işleri arasın- daydı. Geçen haftanın içinde hemen her gün öğleden sonra Komite top- landı. Üstelik Ankarada sıcaklar başlamış, hele toplandığı Bütçe Komisyonu salon Muzaflter Çzdağ Bir söyle, bin dinle öğleden sonraları hararetten durul- maz hale gelmişti. Bir üye "Tevekke- li değil Meclisi bu aylarda tatil eder- lermiş!" diye gülümsemekten kendi- ni alamadı. Komite üyelerinin üzerinde geçen hafta hassasiyetle durdukları, İnkı- lâp Hükümetinin açıklanan ve Ko- mitenin tasdikine sunulan program oldu. mı bu mevzuyla alakalıydı; Program Komite tarafından umumiyetle (o be- ğenildi. Ancak, dili biraz ağdalı bu- lundu. Programın geniş halk kitle- sinin anlıyacağı bir dille kaleme a- lınarak yayınlanması oarzu edildi. Programa, bazı ufak -esasda değil- değişikliklerle tasdik, alunacaktı. Çalışmalar yorucu oluyor, büyük, bir huzur içinde (geçiyordu. Doğrusu istenilirse Komite (o üyeleri ilk günlerde İnkılâbın yurtta bu ka- kadar benimseneceğini oümide cesa- ret edememişlerdi. Ne de olsa bu bir ihtilâldi. Rahatı kaçanlar olacak ve bunlar İhtilâle karşı durmak istiye- yeceklerdi. Bu bakımdan ilk bir haf- ta üyelerin hemen hiç biri yanların- dan tabancalarım ayrımamışlar, hat- tâ yedek şarjör bile taşımışlardı. A- ma şimdi yanlarından ayırmadıkla- rı tabancaları adetâ birer süs eşyası halini almıştı. Milletin kendilerine güvendiğim, İnkılâbı desteklediğini, verilen firenin yüzde beşten o fazla görüyor, biliyor ve ina- . Bu bakımdan rahattılar, huzur içindeydiler, bunun verdiği kuvvetle yorulmadan O çalışabiliyor- lardı Sual yağmuru Bunca iş arasında Milli Birlik Ko- mitesi sadece basın mensuplarına karşı cömert odavranmakta devam etti ve basın toplantılarını kesmedi. Zaten gazeteciler, hele yabancı ga- zeteciler, üyelerin peşini bırakmıyor- du. Son haftanın I numaralı mesele- si makabline teşmil edilen bir kanun- la vatana hiyanet suçlarında 65 ya- sını geçmiş kimselere de idam ceza- sının verilmesinin kabulü oldu. Hâ- diselerin cereyan tarzı (o dolayısıyla Türkiyede bir oihtilâlin (o yapıldığım adetâ unutan ve her şeyin normal cereyan etmesini bekleyen anglo - saksonlar ihtilâl hukukunun bu cilv«- sini yadırgadılar. Başka bir merak mevzuu ise D. P. nin seçimlere işti- rak edip edemiyeceğiydi. Nitekim geçen haftanın sonunda. bir gün, Mecliste basın mensuplarına ayrılan dikdörtgen şeklindeki, orta- sında uzun masa bulunan odada kı- sa boylu ve İngilizcesinden Amerika- lı olduğu kolayca anlaşılan bir gaze- teci çok genç bir Kurmay Yüzbaşıya şöyle bir sual sordu: AKİS, 20 TEMMUZ 1960