YURTTA OLUP BİTENLER Politikacılar Tenkitçinin tenkili (Kapaktaki komiteci) Gecen haftanın ortasında bir gün, hemen herkesin gazetesinde eski Cumhurbaşkanının vatana hiyanet suçundan Milli Birlik Komitesi tara- fından Yüksek Adalet Divanına sev- kedileceğini okuduğu sırada Yassıa- dada bir adam, görünüşte sakin, de- nizi seyrediyordu. Kapalı bir gündü ve rüzgâr şiddetle esiyordu. Beyaz saçları tepesinde oOhemen tamamile dökülmüş, gözlüklü, gerdanı bir hin- dininki gibi sarkık, yağlı vücutlu, şişman, o seksensekiz kaşlı adamın yüz hatlarından ne düşündüğünü an- lamak imkânsızdı. Ayağında ince bir pantalon, sırtında koyu renk bir ce- ket vardı. Arada sırada dilini ağzının içinde dolaştırıyor, sonra sol avur- duna dayıyordu. Ellerindeki siyah lekelerin' hacmi artmıştı. Gerçi perhi- zine ehemmiyet veriyor, süt sık dok- tor muayenesinden geçiyordu. Sağlık durumu da hiç fena değildi. Ancak düşünceli bulunduğu anlaşılıyordu. Adam, Celâl Bayardı. Eski Cumhurbaşkanı, Öteki vatan- daşlarının aksine, hakkındaki karar- dan denizi seyrettiği o gün haberdar olamadı. Bayar ve Menderesin Adaya gelmelerinden bu yana o düşüklerin gazete okumaları menedilmiş, daha doğrusu Adaya gazete sokulmaması kararı alınmıştı. Sadece yakınların- dan gelen ve sansürden geçen mek- tupları okuyorlardı. Kendileri de mektup yazıyordu, fakat metin 50 kelimeyi geçmiyordu. Zaten anlata- cak ne vardı ki.. Bazı siparişler, ço- luk çocuktan haber, çamaşır sevki- . yatı ve selâm kelam. Düşükler -en büyüğünden en küçüğüne- çamaşırla- rını bizzat yıkıyorlardı. Zira dışarı- ya çamaşır gönderip temizlerini bek- lemek çok zaman alıyordu ve insanın düzinelerle takımı olması gerekiyor- du; Bunun için boş vakitlerinde bir devrin çalımlı Demokratları suyu ve sabunu alıyor, kirli çamaşır temizli- yorlardı. Bayar bu yüzden Milli Bir- lik Komitesinin kararını ve gerekçe- sini hemen, gazete yoluyla öğreneme- di. Halbuki idam talebiyle Yüksek Adalet Divanına sevkedilmişti. Suçu vatana hiyanetti. Türk Ceza Kanu- nunda yapılan bir değişiklik aynı haf- ta başında yürürlüğe girmiş, 65 yaşı- nı geçirde kimselerin idamını önle- yen hüküm kaldırılmış, vatana hiya- net suçlarından tadilât omakable de şamil tutulmuştu: Yeni neslin kolay anlamadığı bu hukuk! tâbirin açık mânası şuydu: Celâl Bayar 65 yaşını geçmişti, 65 yaşını geçenler vatana 2 hiyanet dahi etseler idam cezasına karşı bir dokunulmazlığa sahiptirler, bu bakımdan eğer Bayar vatana hi- yanet etmişse suçu işlediği tarihte i- dam edilemeyeceği okanaatindeydi, fakat Türkiyede bir ihtilâl olmuştu ve ihtilâllerin kendilerine mahsus bir hukuk anlayışı bulunuyordu, bu hu- kuk anlayışıyla ilim adamları Baya- rın elinde yaş dokunulmazlığının a- lınmasını lüzumlu görmüşlerdi. Doğ- ruydu, normal hukukun basit bir prensibi ihlâl ediliyordu, ama çıplak mantıkla mütalea edildiğinde vazi- yet biraz başkaydı. Cumhurbaşkan- Bayar komiteci kılığında Ruhunun aynası ları ancak vatana hiyanet halinde ce- za görüyorlardı. Normal olarak Cum- hurbaşkanları 65 yaşını geçmiş kim- seler oluyorlardı. Başka suçlar için tanınan bir dokunulmazlığın o saha- ya da teşmili (oCumhurbaşkanlarını fiilen vatana hiyanetin cezasını öde- meme durumuna sokmuyor muydu? Çıplak mantığın bunu kabulüne im- kân var mıydı? Bayarın vatana hi- yanet ettiği sabit olursa Yüksek A- dalet Divanı eski Cumhurbaşkanının asılmasına karar verebilecekti. Böy- le bir hükme varıldığında, infaz Mil- li Birlik Komitesinin o tasvibine ka- lacaktı. Milli Birlik Komitesi infazın memleket bakımından fayda mi, za- rar mı sağlayacağını tetkik edecek, ona göre kararını alacak, hiç şüphe- siz makable teşmil, olunmuş bir ihti- lâl hukukuna Oouyulmasının maşeri vicdanda uyandıracağı hisleri de bu arada dikkat nazarına oalmamazlık etmeyecekti. İşte, açıklama yapıldığı ve Milli Birlik Komitesinin oBayarın vatana hiyanet suçuyla Yüksek Adalet Di- vanına şevki kararı Resmi Gazetede yayınlanarak katiyet kesbettiği için-, dir ki haftanın sonlarında gözler Yas- sıadanın Il numaralı sakinine çevril- mişti. "İyi oyuncu ço Bayar, hakkındaki kararı öğ- rense de değişmeyecekti. Doğru- su istenilirse, bazı hayalperest ideal arkadaşlarının aksine, o yakın istik- bali hususunda ümitli değildi. Oyu- nu oynamış ve kaybetmişti. Kaybet- tiğini, suyun yüzüne yeniden çıkma şansına artık malik (bulunmadığını biliyordu. Yaptığı, kaybettiği zaman da bir iyi kumarbaz olarak kaldığını ispattan ibaretti. Hakikaten, 27 Ma- yıs sabahından bu yana eski oCum- hurbaşkanıyla temas fırsatım bulan- lar o zaviyeden öteki (odüşüklerin bambaşka bir insanla . karşıkarşıya olduklarını derhal hissettiler. Kendi- lerinde diktatör vasıfları tevehhüm edenler isteri krizleri (o geçirirlerken Bayar, sanki onların birer kukladan ibaret,olduğunu göstermek istermiş gibi sükünetini inanılmaz hadde mu- hafaza ediyor, içine gömülü kalıyor, yalvarmıyor, ağlamıyordu. Kültür- süzlüğü dolayısıyla her hangi bir Ta- rih mefhumuna kendisini bağlı say- madığından, hayatı sadece fizyolojik bir vakıa olarak gördüğünden, ipti- dailiğin meziyetlerini de kusurlarını da taşıdığından katı bir metanet zır- hı içinde arkadaşlarından ayrılıyor- du. Yassıadadaki gündelik hayatında bir değişiklik olmadı. Her hangi bir kimseyle uzun boylu konuşmama â- detini devam ettirdi. Çalımlı halle- i. Asaleti sadece şekil anladığından -Devlet Başkanlığı vazifesi görürken iki selefine nazaran bir tek sahada üstünlük göstermiştir: Bu vazifenin protokoler icaplarım yerine getirme- de!- halk tarafından yerinden edil- miş bir kralın vakarını muhafaza et- ti. Her hali ve tavrıyla Marie Anto- inette'in çapulcu saydığı ihtilâlcile- re karşı beslediği küçük görme hissi- ne benzer bir hissi yüreğinde tuttu- gunu belli ediyordu. Aslında Celâl Bayar bütün ömrü boyunca içindeki boşluğu bu neviden tavırlarla gizle- AKİS, 20 TEMMUZ 1960