iki aydır boşuna beklemiş, nihayet Emniyet Genel Müdürlüğüne müra- caat etmeğe karar vermişti. Üstelik kardeşinin Kızılaydaki bütün nüma- yişlere katıldığını biliyordu. Endişesi bu yüzdendi. Genç öğrenci koyu bir C.H.P. liydi. Sakıtlar hakkında o de- virde demediğini komaz, üstelik bun.- ları bağıra çağıra söylerdi. Klııçkı- ran ailesi Aydında Zafer. mahallesin- de 9. sokakta 5 numaralı evde oturu- yordu. Binbaşı, kayıp Gökhanın ağabeysi olan genci teselli edebilmek için: Belki bir geziye filân çıkmış- tır. Bull benzer çok hâdiseler olu- yor çünkü" dedi. Genç, nemlenen gözlerini Binbaşı- ya dikti ve: "— Binbaşım, kardeşim eve çok bağlıydı. Böyle bir geziye çıksa mu- hakkak haber verir, annemi ve beni merakta bırakmazdı" dedi. ğabey, kardeşinin sakıtlar tara- fından katledildiğini (o sanıyor hattâ buna inanıyordu. Binbaşı gerekil em- ri verdi ve genç öğrencinin aranma- sına başlandı. Kaybolanlar unutulma- mıştı. Adalet Ferahlayanlar Gecen haftanın ortasında Perşembe günü kızgın bir güneş, Başkenti kavururken iki adam Cebeci semtin- de duvarları kurşunlarla delinmiş bir binanın önüne gelmişlerdi. Birinci a- dam gözlüklüydü ve arkadaşının an- lattıklarını dinliyordu. Arkadaşı or- ta boyluydu. Koltuğunun altında şiş- kin bir evrak çantası taşımaktaydı. Siyasal Bilgiler Fakültesinin kapısı- na yaklaştıkları sırada (koltuğunun altında şişkin bir çanta taşımakta bulunan adam, gözlüklü muhatabına döndü ve Siyasal Bilgiler Fakültesi- nin duvarlarındaki kurşun deliklerini işaret ederek "Bu kurşunların içinde simsıcak ve gencecik vücutlara sap- lananlar da oldu" dedi. İki adamdan gözlüklüsü başını iki yana salladı ve dişlerini gıcırdatarak adımlarını sık- laştırdı. Diğeri adımlarını arkadaşı- na uydurdu ve birlikte duvarlarında kurşun delikleri bulunan Siyasal Bil- giler Fakültesinin büyük kapısından içeri girdiler. Ankarayı kızgın bir gü- neşin yakıp kavurduğu bu Temmuz günü güneşin âdeta bir ateş parçası haline getirdiği Cebeci (o asfaltından yürüyerek Fakülte binasına gelen iki adam Yüksek Soruşturma Kurulu ta- rafından teşkil edilen tâli tahkikat komisyonlarından birinin iki üyesiy- di ve vazifeleri Siyasal Bilgiler Fa- kültesi önünde cereyan eden "Kanlı AKİS 20 TEMMUZ 1960 Ayhan Timurtaş Babaların günahı Cuma" olaylarım mahallinde tahkik etmekti. Tam bu sıralarda tahkikat komis- yonunun ifadelerine müracaat ettiği 25 kadar Siyasal Bilgiler Fakülteli genç, fakültenin (o koridorlarında 29 Nisan günü saat 13.15 den itibaren cereyan etmeğe başlayan kanlı hâ- diselerin heyecanını bir odefa daha yaşıyorlar ve bir defa daha o günü- nün dehşetini, büyük bir iç ezilmesiy- le hatırlamağa çalışıyorlardı. Tâli komisyon odasına giren ve ifadelerine müracaat edilen fakülte- liler arasında Namık Argüçün em- riyle fakülteye açılan ateşten bizzat zarar görmüş olanlar ve polisin co- puna sillesine, tekmesine, tokatına maruz kalmış olanlar da vardı. Tâli komisyon üyeleri her biri va- tan sevgisiyle dolu genç adamları dikkatle dinlediler ve önlerindeki pe- lür kâğıtlara notlar aldılar. Nevar ki bu arada bir nokta iste- miyerek ihmal edilmişti. Fakülte i- çinde (o mücadeleyi bilfiil (yapanlar yalnız vefakâr ve fedakâr öğrenci- ler değildi, öğrencilerle birlikte Fa- kültenin öğretim üyeleri de, vazifeli idare memurları da bu hürriyet sa- vaşına katılmışlar ve onlar da kur- şuna, copa ve silleye karşı durmuş- lardı. Tahkikatın tam olarak ikmali- ni vazife kabul eden tâli komisyon üyeleri bu ihmali süratle farkettiler. Nitekim hemen ertesi sabah Fakül- teye bir haberci gönderildi ve hâdise- lere karışan on kadar idare memu- ruyla bazı doçent ve asistanlar da yeni B.M.M binasında vazife gören tâli komisyona davet edildiler. Asis- YURTTA OLUP BİTENLER tanlar ve idare memurları yeni Mec- lis binasının encümenlere ayrılan D blokunda çalışan komisyonun huzu- runa çıkarıldılar ve hiç bir tetir al- tında kalmaksızın şahit oldukları ha- diseleri kâh heyecanlanarak, kâh ü- zülerek anlattılar. Haftanın ilk günü başlayan, orta- sında kesif bir şekil alan bu tahkikat haftanın sonunda meyvala- ifadeleri tâli gözden geçiriliyor, tasnif ediliyor ve dosyalar tanzim edilerek Yüksek So- ruşturma Kuruluna tevdi ediliyordu. Yeni misafirler Yüksek Soruşturma Kurulu ve ona bağlı tâli komisyonlar bu şekilde hummalı bir faaliyet gösteren, sakıt ve sabık iktidarın kirli çamaşırları- nı ortaya dökerek emniyet makam- ları yeni tevkifler yapmaktan geri durmuyordu. Eski devrin nimetlerin den faydalanmak yolunda her türlü günahı işleyenlerin şeref sahibi in- sanlar gibi sokaklarda ellerini kolla- rım sallaya sallaya dolaşmalarına el- bette müsaade edilemezdi. İşte bu tevkiflerden bir yenisi de geçen hat- tanın sonunda Ankarada yapıldı. Hâ- dise Bahçelievlerdeki (oODikmen Yapı Kooperatifi evlerinin 33/A numaralı- sında başladı ve Emniyet 1. Şube Mü- dürlüğünde nihayetlendi. O gün, üzerinde japone kollu yaz- lık bir elbise ve gözlerinde duman renkli gözlük bulunan bir kadınla ko- yu renk elbiseli, ince <bıyıklı, saçları arkaya doğru itina ile taranmış, ki- bar tavırlı genç bir adam Dikmen Ya- ı Kooperatifinin inşa ettirmiş bu- lunduğu 33/A numaralı oapartman- dan çıktılar ve hemen yoldan geçen bir taksiye çevirerek bindiler. Otomobile büyük bir (o heyecanla binen bu genç kadın ve adam iki kar- deştiler. Kadının adı Ayhan Timur- taştı. (o Sabık Balıkesir (o milletvekili Halük Timurtaşın eşi idi. Yanındaki son derece şık, orta boylu adam ise Oğuzhan Koraltandı ve sabık Meclis Başkan. Koraltanın oğlu idi. İki kardeş otomobilin içinde bir- birlerine bir parça daha sokuldular ve akibetlerini tahayyül ettiler Oto- mobil Gülhane hastanesine gidern yo- la saptı, bakanlıkları süratle geçe- rek yeni Meclis obinasının önünden uzanan asfalta girdi. Koraltanın sev- gili iki çocuğu Gülhane hastanesine ta Ayhan Timurtaş idi. Zira eşinin Yassıadada ikamete mecbur edildiği günden bu yana bir türlü uyku uyu- 23