Demokrasi Suyun altındaki oyun Ev T a cereyanını sure- görünmek o suretiy- le lerimi bir müddetten beri plânlı ve programlı şekilde girişmiş bulunanlar geçen haftanın tam son günü bir taktik hatası yapmamış ve mübalâğaya kendilerini kaptırma- mış olsalardı ihtimal ki işin kokusu bu kadar süratle çıkmayacaktı. Fa- kat meşhur Havadis gazetesinde cu- martesi günü yayınlanan bir başma- kale bütün dikkati bu hareketin üze- rine çekmeye yetti. O kadar ki içinde bulunduğumuz (haftanın o başındaki gün Ankarada pek çok kimse bu oyu- nun daha ne kadar süreceğini kendi kendine soruyor ve oyunun alakalı hiç kimseyi kandırmadığı bilinmekle beraber akisleri bakımından tehlike- li hududa gelip gelmediğini merak ediyordu. Pazartesi akşamı, Bakan- lıklar yolu üstünde oturan bir gaze- tecinin "Hürriyeti (okutlamak için" tertiplediği ve Milli Birlik Komitesi- nin bazı üyeleriyle basın mensupları- nı biraraya getiren mütevazi toplan- tıda da bu mevzu "günün meselesi" olarak görüşüldü. İnkılâp hareketi- nin bir süreden beri bir belirli İstika- mete itilmek ve böylece manası, ga- yesi kaybettirilmek istendiği hiç kimsenin meçhulü değildi. Nitekim Milli Birlik Komitesinin üyeleri ken- dileriyle görüşenlere bunun farkında ulunduklarını, fakat hiplerinin yanlış ata söylüyorlardı. Ancak hakikat orta- daydı ve suyun altında bir cereyanın mevcudiyeti seziliyordu. Havadis ga- zetesinin, mübalâğa neticesi neşret- tiği "Devr-i Sabık" başlıklı başyazı cerahati bir anda deldi. Başyazıda -kurnazca kaleme alın- dığı oOmuhakkatır- Türkiyede bir devr-i sabık yaratıp yaratmama me- selesi ele alınıyor, yaratılması tezi savunuluyordu. "Havadis" imzasını kullanan kalemin sahibine göre 150 de D.P. eski devrin hesabım sorma- makla hata işlemiştir ve bu yüzden sanki Türkiyede hiç hesap sorulma- yacakmış gibi bir zehap uyanmıştır. İşte, D,P, nin suçluları -eğer suçluy- salar- kendilerini böyle bir zehaba kaptırdıklarından dolayı doğru yol- dan ayrılmak gafletine (o düşmüşler- dir. Bundan başka D.P. liderlerinin tutumlarında CHP. liderinin teşviki olmuştur. Zira İnönü "Benim zama- nımda çekilirseniz, kurtulursunuz" tarzındaki beyanlarıyla "ne yaptınız- sa hesabı sorulmayacak" demek iste- miştir e bu, suçlulara cesaret ver- miştir. O bakımdan günah ortadadır ya çare açıktır: Milli İnkılap Hareke- 8 ti D.P. gibi C.H.P. hakkında da tah- kikat açmalı,, önün da liderlerini yar- gılamalıdır! "Hem bu suretle devleti temsil ve millete hizmet iddiasıyla ortaya atılmış bulunan Halk Partisi Siyasilerinin şahsiyetleri de tebellür etmiş olacaktır". Başyazı bir tek noksan taşıyor, "İnönü ve arkadaşla- rını da Milli Birlik Komitesi Yassıa- daya sürsün" teklifiyle (bitmiyordu. Belki de Havadis gazeteci etrafında toplanmış zevat böyle bir teklifin za- manının henüz gelmediğini odüşün- müştü. Ama D.P. yi çete idare eder gibi idare etmiş olanları kurtarma sevdasında olan ve dışarda kaldıkla- rından doalyı rahatça çalışma imkâ- nı bulan eski bendelerin "D.P. lider- lerinden sorulacak hesap"ı allem edip kallem edip "politikacılardan hesap sorma" sekline sokmak için sistema- Ali Fuat Başgil Şampiyon NN 5 gösterdikleri ortadaydı. 7. Mayıs hareketi Bayar - Mender$i rejimini değil, Demokrasi- yi hedef güdüyordu. Perdenin arkasındakiler pHevadisin cüreti bu derece arttır- ması, ilk olarak başyazıların kim tarafından kaleme alındığının me- rak edilmesine yol açtı. D.P, organı- nın başyazı sütunu , Bahadır Dülger ve Mümtaz Faik Fenikten sonra han- gi kaleme emanet edilmişti ? Gazete- de sır büyük dikkatle muhafaza edi- liyor, hakikati bir kişiden başkasının bilmesine imkan bırakılmıyordu. Fa- kat bu haftanın başında "meçhul ka- lem"in meşhur Peyami Safa olduğu yolunda bir söylenti Babıalide kulak- tan kulağa yayıliyerdi-. Peyami Safa kalemini kiralamakla şöhret yapmış bir yasardı. Küfürlü polemiklere giri- şenler, hele elleri kalem tutmuyorsa, Peyami Safayı kiralarlar, ona küfür ettirirlerdi oğl Yalman k ta Kılıçlıoğlu bedeli mukabilinde Pe- yami Safayı tutmuş, imzasını bastığı yazıları ona yazdırtmıştı. Bu bakım- dan şimdi de Havadisin başyazı sü- tununu aynı kiralık kalemin doldur- ması hiç kimseyi o şaşırtmayacaktı. Fakat bu bir söylentiden ibaretti, ve. bir katiyet mevcut değildi. Ancak haftanın başında bir ses Peyami Sa- faya telefon etti ve lâfa "Havadis ga- zetesinden telefon ediyorum" diye . Peyami Safa "Ben şimdi ora- Bunun üzerine sesin sahibi telefonu kapadı. Fakat bir ipucu elde edilmiş, Menderesin Tahkikat Komisyonunun basındaki başlıca müdafii -ve ihbarcısı- Hava- dis gazetesiyle omünasebet halinde bulunduğunu ağzından kaçırmıştı. Zaten Havadis gazetesinde ince- den inceye başlayan kampanya baş- yazıdan başka sütunlara da sıçra- mıştı. İkinci sayfadaki şampiyon Or- han Seyfi Orhondu. Bir zamanların müfrit Halkçısı, bir semanların müf- rit Demokratı şimdi yaman bir milli Birlikçi kesilmişti ve oâdeta Komite namına söz söylüyordu. Orhan Seyfi Orhonun dediğine bakılırsa Milli Bir- lik Komitesinin nazarında DP. neyse C.H.P. de oydu, Arada zerrece fark yoktu. Üstelik, bazı C.H.P. taraftar- larının ikide bir seçimden bahsetme - leri Mili (oBirlikçileri (o kızdırıyordu. Sonra, bu taraftarlar bir takım imâ- li lâflar da yazmaya başlamışlardı. Yani, Milli Birlik oKomitesini tenkit cesaretini mi göstereceklerdii Hodri meydan! Komite adına bu yaman ka- lem onların haddini bildirmeye hazır- dı. Nitekim Orhan- Seyfi Orhon ge- çen haftanın bir kat günü zerrece fü- tur duymaksızın bu minval üzerine fıkralar yayınlamaktan ve koyu bir Milli Birlikçi sıfatıyla 27 Mayıs ha- reketinin C.H.P. aleyhinde mâna ta- şıdığını ileri sürmekten çekinmedi. Gerçi Havadis halâ eski Havadisti, hattâ mecburi aboneleri kesildiğinden daha da az kimse tarafından görülü- yordu. Fakat gazeteyi görenler D.P. organının cüretine şaşmakla beraber tarafsız olan, tarafsız kalması fart bulunan ve 27 Mayıs hareketinin bit siyasi partiye maledilmemesinde hak- 1 olarak büyük milli menfaat gören Milli Birlik Komitesinin belki de ta- rafsızlığında o işi biraz omübalâğaya götürdüğünü ve bu yeraltı cereyanı- ın değirmenine bazı ihtiyatsız teb- liğlerle istemeyerek azıcık su taşıdır AKİS, 20 TEMMUZ 1960