seri seyahatında yolunun O kesildiği mevkidir- bizim de yolumuzu kesti- ler.;" Gazeteciler şaşırdılar. kan gülerek dev "— Ancak, a a lk bizi bağ- rına basmak için çevirdi. Yolumuzu kesen, polisler değildi." Yavuz, öğretmenlerle yaptığı ko- nuşmaları ve öğretmenlerin Milli İnkılâp hareketinde aldıkları ve ala- cakları vazifeleri anlattı. Sivas oge- zisinde en fazla duyduğu, İhtilâlin marşı olmuştu. Herkes bir ağızdan Pilevne oOmarşını söylüyordu. o Hele yaşlanmış öğretmenler (o görülmeğe değerdi. 27 Mayıstan önce emekliye sevkedilmelerini isteyen bu insanlar şimdi vazifelerinin başına odönmüş- lerdi ve yürümez hâle gelinceye ka- dar çalışacaklarını o belirtiyorlardı. Emeklilik kelimesini ağzına alan tek öğretmene rastlanmamıştı. Her öğ- retmen bir irfan ordusunun o başın- daydı. Asker, işi silâhla (halletmiş, öğretmen şimdi dâvayı bilgiyle yü- rütmeğe çalışıyordu. Milli o Eğitim Seferberliğinin tek zor tarafı mali portesiydi. Tamtakır devlet kasaları bu meselede de çalışkan Bakanın karşısına dikilmişti. Bunun halli için çalışılıyordu. Ama Ba- Yavuz, daha sonra sakıt iktidarın Milli Eğitim dâvasını nasıl bir poli- tik oyun haline getirdiğini anlatma- ğa başladı. Sözlerinin burasına gel- diğinde tavşan kanı çaylar yetişmiş ve Prof. Yavuz iki şekerden birini eliyle ikiye bölerek, birbuçuk şekerli çayından bir yudum almıştı. Sakıtlar, 1960 bütçesinde "öğret- mensiz okul yok" diyebilmek için di- ger bütün işlerde olduğu gibi "Co- lomb'un yumurtası" efsanesine baş- vurmuşlardı. Ortaokul mezunu dahi olmayanlar öğretmen diye köy okul- larına yerleştirilmişti. o Bazı okullar açmışlar, açılan okulların ne statü- sünü, ne idare şeklini bir esasa bağ- lamışlardı. Okul adetâ gökten zem- bille indirilmişti. Öyleydi ki, obura- larda okuyanlar şimdi bakanlığa ya- na yakıla müracaat etmekte ve "Biz okuyoruz ama, okulun kaç yıl oldu- gunu, sınıf geçip geçmediğimizi bile bilmiyoruz" diyorlardı. Bunların ba- şında Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu gelmekteydi. Açılışı sakıtların onu- tuk kolleksiyonunu zenginleştirmek- ten başka bir işe yaramıyan bu okul şimdi bir dertti. Gerçi böyle bir oku- lun tam olarak açılması ve tedrisata başlaması eğitim dâvasında bir mer- haleydi. Gelgelelim hepsinde olduğu gibi Colomb'un bu yumurtası da cılk çıkmıştı. Bakanlığın koridorları o bu okulun geleceklerinin ne (olacağını soran talebeleriyle dolup taşıyordu. AKİS. 20 TEMMUZ 1980. Amil Artüs Kuşlardan evvel Yavuz, Milli Eğitim dâvasının hallinde büyük bir rol oynayacak İlk öğretim Tasarısının süratle gerçek- leştirileceğini de . bildirdi. Çayım ve söyliyeceklerinş bitirmişti Gülümsi- yerek gazetecilerle vedalâştı ve ça- lışmak üzere makamına geçti. iç ikinci ayının ta- mamlanmak üzere olduğu bu gün- lerde bütün devlet dairelerinin İnkı- lâba ayak uyduramadığı gene geçen hafta yapılan bir basın toplantısında ortaya çıktı. Fehmi Yavuzun gazete- cilerle görüştüğü gün gazetelere bir telefon daha ediliyor ve İstatistik Genel Müdürlüğünde bir basın top- lantısı tertiplendiği, çok ilgi çekici bilginin verileceği söyleniyordu. Ga- zeteciler için istatistik Genel Müdür- lüğü hakikaten alâka uyandırıcı bir müesseseydi. Eski İktidar devrinde kapalı kutu halinde tutulan ve bunu sağlamak için başından Şefik İnan uzaklaştırılan bu müessese adına a- caba neler açıklanacaktı? Toplantıyı mavi gömlekli, kravat- sız, keten elbise giymiş, genizden ko- nuşan bir zat yapmaktaydı. Bu şahıs gazeteciler için yabancı sayılmazdı. Bir zamanlar D.P. iktidarının bora- zanı Zafer gazetesinde sık sık görü- len, gazetenin koridorlarında alımlı çalımlı gezen ve arada bir oraya şa- heser makaleler döktüren zatın adı Sadi Karseldi. Eski alışkanlığından olacak, sorulan suallere ve gazeteci- lere pek yüz vermiyordu. Gazetecile- rin sorduklarına mukabeleden ziya- de yeşil mürekkepli kalemiyle önün- YURTTA OLUP BİTENLER deki beyaz kâğıda şekiller çizen | sel, kurtuluş yolunu "buna cevap ver- meğe yetkili değilim" cümlesinde bul- uştu. Ne var ki, gazetecilerin sor- dukları sualler at ile deve de değildi. Onlar, sakıtların istatistiklerde ve yapılan bazı anketlerde değişiklik yapıp yapmadıklarını, Devlet Radyo- su vasıtasıyla ayyuka çıkarılan ra- kamların doğruluk derecesini, Başba- kanlık tarafından istatistiklerin san- sür edilip edilmediğini öğrenmek is- tiyorlardı. Karşı taraf bir duvardı. Hiç bir şey söylemeğe yetkili değildi. Gazeteciler bir ara toplantıyı terk etmeği bile düşündüler. Ancak iş ol- dukça eğlenceli hal aldığı ve eski Za- fer muharririnin hareketleri son de- rece cazip hale geldiği için bu fikirle- rinden vazgeçtiler. Verilen bilgi, nüfus sayımının 23 ekimde yapılacağı, ayrıca 20 büyük şehirde tipik bir mesken anketine gi- rişileceğiydi. Karsel (obunları söyle- dikten sonra anketlerde ortaya çıkan eğlenceli hikâyeleri anlatmağa baş- ladı. Ama gazeteciler hikâye dinle- meğe gelmemişlerdi. İstatistik Genel Müdürlüğü için bütçede ayrılan yüz- binlerce liranın nerelere sarfedildigi bir basın mensubu tarafından sorul- du. Bir diğeri Ziraat ve Sanayi sa- yımlarının neden gelecek yıla bırakıl- dığının cevabını istedi. Pahalı kumaş- tan keten elbiseli zat suallerden canı- nın sıkıldığını belli edercesine bir ha- reket yaptı ve toplantı sona enli. Ga- zeteciler salonu terkederken ne ya- zacaklarını derin derin odüşünüyor- © rdı. Biri daha Ama dairelerdeki huzursuzluk bun- dan ibaret değildi. Hemen her da- irede Soruşturma Kurulları kurul- muştu. Buralara sayısız ihbar yapı- lıyor, herkes kızdığı şahsı gammazla- maya kalkışıyordu. İşin fenası bazı yerlerde Soruşturma Kurallarına es- ki iktidarın yakınları, vaziyete onlar el koymuşlardı. lece şikâyetçi ile kadı değil ama, şi- kâyet edilenle kadı aynı adam haline gelmişlerdi. Bu hal alâkalı dairenin memurları arasında huzursuzluk yar- ratıyordu. Meselâ Devlet Su İşleri bunlardan biriydi. Devlet Bu İşlerinde huzursuzluk Bayındırlık Bakanı Daniş Koperri teşkilâta yaptığı bir tamimle başla- dı. Tamimde bütün ihbarların Bakan- lıkta teşkil edilen Soruşturma Kuru- luna yapılması isteniyordu, İlk bakış- ta bundan endişe etmek lüzumsuz gi- bi gelmekteydi. Ne var ki işin iç yüzü öyle değildi. Bakanlıkta teşkil edilen Kurulun içinde evvelce yatırım faali- yetine fiilen katılan bu işleri kanuni 21