DİLCİLİK Kurultay Açılış (Gesen haftanın başından sonuna kadar Ankarada en çok tartışı- lan konulardan biri Türk Dil Kuru munun IX. Kurultay çalışmaları ol- du. Memleketin çeşitli (o yerlerinden gelen üyeler, bütün bir hafta yol- larda, lokantalarda, parklarda, gazi- nolarda, klüplerde bu işi konuşuyor- lardı. Dil - Tarih ve Coğrafya Fa- kültesinin konferans salonu genel kurul toplantısına ayrılmıştı. Fakül- tenin ikinci katındaki odalar ko- misyon çalışmaları için hazırlanmış- tı. Yalnız Bütçe ve Hesap Komisyo- nu, Kurum binasında toplanacaktı. Kurultay çalışmalarına başlama- dan bir iki gün önce Ankaraya ge- len üyeler arasında grup grup top- lanmalar, konuları tartışmalar baş- lamıştı. Hava pek sakin görünmü- yordu. Kurumun Kavaklıderede yap- tırdığı yeni binası için çıkan söy- lentiler ise hiç de iç açıcı odeğildi. Üyelerin ilgisini çeken iki komisyon vardı. Bunlardan biri Bütçe ve He- sap Komisyonu öbürü üzük Ko- misyonuydu. Çıkarılan söylentilerin doğruluk derecesi Bütçe ve Hesap Komisyonunun çalışmalarından son- ra belli olacaktı. Sağduyusu galip gelen, söylentileri gerçekmiş gibi he- men kabul etmeyen bir kısım üyeler, komisyon raporunu beklemenin doğ- ru olacağını ileri sürüyorlardı. o Tü- zük Komisyonunun da ilgi çekmesi sebepsiz değildi. Çünkü geçen Ku- rultayda en büyük gürültü Tüzük Komisyonunun raporu üzerine oçık- mıştı. Genel Kurula, Tüzüğün gerici bir anlayışla değiştirildiği, devrimci- lik ilkesinin okaldırılmak o istendiği duyurulmuştu. Kurultayın lik oOKomitesi adına Kur. Alb. mi Küçük, ilgiyle karşılanan o kısa ama güzel bir konuşma yaptı. Yöne- tim Kurulu raporu da okunduktan sonra, komisyon seçimlerine geçildi. Komisyonlarda Yönetim Kuruta üye- lerinin oy verip veremiyeceği husu- su uzun tartışmalara sebep oldu. So- nunda, Kurultaya hesap vermek du- rumunda olan Yönetim Kurulu üye- lerinin komisyon çalışmalarında oy- lamaya katılamıyacaklarına çoğun- lukla karar verildi. Ne var ki, eski Yönetim Kurulu üyeleri oy kullan- ma hakkının hiç olmazsa Tüzük Ko- misyonunda kendilerine tanınmasını istiyorlardı. Bu suretle kendi hazır- ladıkları tüzük tasarısının, daha ko- laylıkla oOkomisyondan o geçebileceği düşüncesindeydiler, Bütün çalışmala- ilk günü Milf Bir- Sa- rına rağmen, Genel Kuruldan böyle bir karar alamadılar. Tüzükte yeni esaslar Tüzük Komisyonunun ilk günkü ça- lışmalarında başlıca iki grup ara- sında hissedilir bir tereddüt havası esiyordu. Bunlar bilim adamlarıyla sanatçılardı. Şimdiye kadar birbir- leriyle temasa geçmemiş birbirlerini tanımıyan, fikirlerini bilmiyen O iki grup, doğrusu istenirse karşılıklı o- larak bir çatışmaya hazır gibiydiler. Cevdet Kudret ile Sunullah Arısoy, komisyon seçiminden önce kafa ka- faya vermişler, eski ve yeni tüzüğü noktasına, virgülüne (okadar incele- mişler, mukayesesini yapmışlar (o ve tüzüğe konmasını gerekli buldukla- rı yeni maddeler hazırlamışlardı. Ko- misyon çalışmaları başlar başlamaz Sunullah Arısoy Çetin ceviz iki gruptan da belirli kişilerin tüzük üzerinde hazırlıklı oldukları meyda- na çıkıvermişti. Bilimcilerden hazır- lıklı olanlar Dr. Muharrem Ergin, Doç. Dr. Zeynep Korkmaz, Talat Tekin ve Osman Nedim Tunalı idi. Öbür üyeler konuşmaların seyri içinde ve o anda akıllarına gelenle- ri söylüyorlardı. Yönetim Kurulu a- dına Mehmet Tuğrul ile Ömer Asım Aksoy zaman zaman tasarıyı savu- nuyorlardı. Çalışmalar ilerledikçe, bilimciler- le sanatçılar arasında gaye bakımın- dan bir ayrılık olmadığı, iki grubun birlikte çalışmasının pekâlâ mümkün çalışma sağlanırsa ço yi - nuçlar alınacağı omeydana çıktı. Türkçenin arılaştırılması ve o öz- leşmesi dâvasında ilimle sanatın ay- nı ölçülerde hizmeti vardı. İlim ada- mı, ilmi metodlarla gerekli araştır- ma ve incelemeleri yapacak, kelime türetecek, oOmalzeme hazırlayacak, sanatçı da hazırlanan bu malzemeyi yuğuracak, pişirip kotaracaktı. Bu iş bu kadar açık' ve sabit bir meşa- leydi ve aklı başında hiç bir sanatçı- nın veya ilim adamının itiraz etme- sine imkân yoktu. Nitekim Muhar- rem Ergin Zeynep Korkmaz grubu ile Cevdet Kudret, Sunullah Arısoy grubu bu prensipte kısa ozamanda birleştiler Yönetim Kurulunun seçiminde nisbi temsil esasına uygun bir yol ta- kip edilmesi hakkındaki Cevdet Kud- ret - Sunullah Arısoy teklifi, ilimci- lerin tasvibiyle karşılandı. Mesele aslında basitti. Eski tüzüğe göre Yö- netim-Kurulu 35 i asil 10 u yedek olmak üzere 45 kişiydi. Bu gereksiz ve büyük bir kadroydu. Bu kadro 40 kişiye indiriliyor, 30 asil 10 yedek yapılıyordu. 30 asil üyenin 15'i dil uz- manı, 10'u sanatçı ve yazar, 5'i diğer meslek mensubu oluyordu. Yedekler üçte bir nisbetini muhafaza ediyor- du. Bu suretle Kurumun ilmi çalış- malarını daha metodlu ve o sağlam bir şekilde yapması mümkün ola- cak, sanatçı ve yazarlar da daha niş ölçüde temsil (o edilebileceklerdi. Geçen Yönetim Kurulunda, bilhassa genç nesil sanatçılarından ancak iki üç kişi, o da, güç belâ, kurula gire- bilmişti. Yönetim Kurulunun içinden seçilen Yürütme (Kurulunu teşkil eden kol başkanlıklarının gerçek bi- lim adamlarına ayrılabilmesi de an- cak bu şekilde, mümkün olacaktı. Sa- natçılardan gelen bu teklif ilimcile- rin tam desteği ile karşılandı ve ka- bul edildi. Sunullah Arısoy, komisyon üyele- rinin bir kısmını' epeyce şaşırtan, es- ki yönetim kurulu Üyelerini ise hiç mi hiç memnun etmeyen bir ilâve madde daha teklif ediyordu. Bu mad- de de, Arısoyla Cevdet Kudret tara- fından vi hazırlanmış, sa- vunması ısoy a bırakılmıştı. Kol başkanlıkları yıllardan beri aynı ki- şilerin bir çeşit tekelindeydi. Yetişen genç ilim adamlarına imkân o veril- miyordu. Üstelik bu kol başkanlık- ları bir çeşit memuriyet hâline gel- mişti. O kadar ki, eski yönetim ku- rulu tasarısında seçimle iş başına ge- lecek yürütme kurulu üyelerinin se- çimle iş başından ayrıldıkları takdir- de, hizmet sürelerine göre her yıl için bir maaş esası üzerinden ikramiye al- malarını ayrı bir madde ile teklif edi- yorlardı. Bu maddenin teklif edilebil- mesi, hakikaten kol başkanlıklarının bir "memuriyet" olarak düşünülme- sinden başka bir şey değildi. Halbuki, artık zaman eski ozaman değildi. AKİS, 20 TEMMUZ 1960